22 Ocak 2020 Çarşamba

KUYTUYA ÇEKİLMİŞ ÜÇ KÜÇÜK KUMRU







                                  KUYTUYA ÇEKİLMİŞ ÜÇ KÜÇÜK KUMRU
                                    (Yüksekler değil, yamaçlar daha korkunçtur.)


    Poyrazın hüküm sürdüğü zamanlardayız.Kuzeye açık olan Tekirdağ şehri,hatta biraz da kuzeyde bulunan Çorlu,Saray,Muratlı,kuzeyin bu değerli rüzgârını ve soğuğunu çok daha net hissederler…

   İnsan olgunlaştıkça daha barışsever oluyor. Küçükken karasineklerin düşmanı olan ben, serçelerin peşinde sapanı ile koşan çocuk içinde oluşan kıpırtılara karşılık arıyor… Çalışma odasında kış uykusundan uyanmış büyük bir karasinek dolanıyor. Dışarıda ise muhteşem bir kuzey rüzgârı; poyraz…

  Hiç kimse odasında sinekle birlikte yaşamak istemez! Eninde sonunda ondan kurtulmak ister. Bize öğretilen ve bizim öğrendiğimiz; iğrençtirler ve zararlıdırlar alışkanlığı başköşemize oturmuştur.

  Gün yeni başlamıştı. Birazdan atölyeme gidecek, hümanizma, doğa adına bir şeyler yazacak, düşünecek, üreteceğim! O bir şeylerin içinde “yaşam” ve “yaşama hakkı” olacaktı… Bu duyguların baskısı, çalışma odasında uçan uyuşuk karasineği öldürmek yerine hafif sersemletici bir vuruşla, yaşar halde dışarı atma çaresini düşündüm. Dışarıda rüzgâr insanı bile titretecek kadar sertti ama bir kuytuya çekilebilirse karasinek, baharın müjdecisi olan yaşam uçuşuna tekrar kavuşabilirdi. En azından böyle bir şansı olmasını istedim…

  Bahçeye bakan balkonun kapısını rüzgârın uğultusuyla birlikte açtım. Karasineği balkonun kuytu köşesine bırakma eylemi içinde elimi uzattığımda, orada balkonun en kuytu köşesinde gecenin azimli soğuğunu geçirmiş olan üç küçük kumru uçuverdiler.

  Her şey bir saniye içinde oldu. Kumrular, daha kapı açılır açılmaz hazırlandıkları belli. Bu kadar sakin olan bu hayvanlar, yaşamda kalmak adına korkuyu çoktan öğrenmişlerdi. Belki de Alman filozof Nietzsche’nin “ Yüksekler değil yamaçlar daha korkunçtur.” Sözünü çok daha öncelerinden ezber etmiş, genlerine kuytularında tekinsiz olabileceğine dair ilahi uyarıyı almışlardı…

   Karasineği kurtarma çabam, üç küçük kumruyu vakitsiz günün içine kaçırmama neden oldu… Kumruların kaldığı; daha doğrusu tünediği yere yaklaşınca, günlerdir orada kaldıklarına dair işaretleri gördüm. Sevindim; hemen yakınlarında; her gece kitap okuyup, gecenin çöken karanlığıyla birlikte yorgunluğun uykusuna daldığım yerin birkaç metre ötesinde üç küçük kumru komşuluk yapıyordu bana.

  Yaşam böyle bir şey; can sıkıntısından can çekişirken, hangi alışveriş, yiyecek mekânına gideyim telaşı oluk oluk akarken, bir yandan da kuytuya sığınmış üç küçük kumru, bir seferliğine hayatı bağışlanan karasinek, yaşama ayrı bir etki yapıp, kendi iksirlerini edebi düşüncenin hissiyatına bir parça eklenen şefkati, merhametiyle birlikte sunuluyor…

   Poyrazın gücünü arkama alarak koşarcasına atölyeme geldim. Tanıdık koku ve bir şarkının içine girdim; Johnny Cash, güven veren sesiyle yaşamın yoğun hislerini olduğu gibi sunuyordu dinleyicisine;

“ Bugün canımı yaktım.
Hâlâ hissediyor muyum diye
Acıya odaklandım
Gerçek olan tek şeye
İğne bir delik açtı
Eski tanıdık bir sızı
O acıyı kesmeye denedim
Ama her şeyi hatırlıyorum
Ne hale geldim ben?
En tatlı dostum!                                                 
Tanıdığım herkes
Sonunda çekip gitti
Her şeye sahip olabilirdin
Benim çöpten imparatorluğum da
Seni hâyal kırıklığına uğratacağım
Canını yakacağım”

Güven SERİN   

2 yorum:

Zeugma dedi ki...

İnsan yaş aldıkça farkındalık duygusu artıyor kesinlikle. Gördüğü her şeyi büyük bir titizlikle inceleyip düşünmesi haricinde, merhamet duygusu her daim devrede. Hayvanlar sürekli tetikte değil mi? Üç küçük kumruyu rahatsız ettiniz diye üzgünsünüz. Serçelerin peşinde sapanla koşan çocuklara kardeşim de dahildi. Hatta kırlarda ateş yakıp o serçeleri pişirip yediklerini söylemişti. Çocuk aklıyla şimdiki akıllar bir değil. Teşekkürler Güven Bey..

GÜVEN SERİN dedi ki...



İnsanın insan olması bir ömürden daha öte ömürler var...İstisnalar her daim bizi şaşırtıyor,daha doğar doğmaz,faydaya,üretime,vicdana doğanlar önünde eğilmemek ne mümkün...Teşekkürler Zeugma;zaman akıyor,hafızamız ve irademiz kendi yoğurduğu nimetlerle bizleri besliyor;yanı başımızda su ve ekmek niyetine,bütün hatalarımızın yudumları ve peşinde koştuğumuz eşsiz kavramlar..