24 Aralık 2019 Salı

GANOSLAR-IŞIKLAR DAĞLARINDA OLMANIN AYRICALIĞI


Kamera  ; Güven  Ganoslar-Işıklar Dağları



Kamera; Güven   Ganoslar



Kamera; Bülent Özkan Öğretmen ile
lodosun türküsünü dinlerken..



Kamera; Güven Yunus Usta
Manca hazırlığında


Kamera; Güven

Yunus Usta'nın kendi elleriyle yaptığı kırevi,
Lokman Bey ile birlikte...



Kamera; Güven   

Gezi grubumuzun hüzünlü şövalyesi;Bülent
                   
GANOSLAR-IŞIKLAR DAĞLARINDA OLMANIN AYRICALIĞI


   Coğrafi üstünlüğü bu kadar üst seviyelerde olup da TURİZM fakiri olmanın tarafında olmanın derin hüznüyle başlıyorum yazıma.

   Ege iklim özelliklerinden Karadeniz kıyısına; Istranca-Yıldız Dağları, İğneada Longoz ormanlarına kadar uzanan şehrin insanı olarak; doğamızın, kültürümüzün, coğrafi üstünlüğümüzün farkına varamadan evlerimize, işyerlerimize hapsolmuş hayatların tarafında ömrün sonunu bekleyip duruyoruz…

   Şairin seslenişinde ki gibi nasıl “Her şey yapılabilir bir beyaz kâğıda/Uçak örneğin, uçurtma mesela…” Diye devam eden uçsuz bucaksız düşlerin yaşama verdiği enerji; bizim doğamızda; Tekirdağ’ın ormanlarında, dağlarında; kırlarında ve insanında fazlasıyla vardı… Vardı diyorum; boşaltılan köylerimiz artık insana hasret… Artık marifete hasret…

   15 yıl önce başlayan Ganoslar-Işıklar Dağlarının sınanması ve kabul töreninin yapılmasıyla başlayan yolculuğumuz; Yunus Usta’nın büyük ve fedakâr katkılarıyla devam ediyor. Birçok gezi grubuna katıldım. İzmir dağları ve vadilerinde yürüdüm. Antalya’nın kanyonlarında, yüksek dağlarında onlarca kişiyle yürüdüğüm gibi, bir başıma yürüyüşler de yaptım. Ortaya çıkan sonuç; doğanın beslenmesine, doğal olana her daim muhtaç olduğumuzu görüp anlamak oldu…

   Ganoslar-Işıklar bölgesi; Kumbağ’dan başlayıp Gelibolu Bölgesine kadar inanılmaz manzaralara sahip, sıra dışı düşlerin ve dokunuşlarını hissedeceğiniz peri kızlarının, tanrı ve tanrıçaların da yaşadığı bölgedir. Güneşi, denizin üzerinden dağlara vuran ışıklarını, vadiler ve tepelerle oynadığı oyunları seyrederken, başka bir gezegende olduğunuzu hissetmeniz çok doğal…

   Kumbağ’dan tırmanmaya başladığınız an, çam, toprak, baharat kokularıyla soluklandık. Eğer, koşullu değil de sevgiyle çıkılan bir yolculuk hikâyesiyse sizinkisin; iyi bir doktorun, doğru tespitiyle bulanacağınız bir şifanın da sahibi olursunuz.

   Rahmet ile andığım Aziz Öğretmen’de yaşadığım, mutlu olup sağlıklı zamanlarında bizlerle Ganoslar-Işıklar bölgesinin güzelliklerini paylaştı. Kim bilir kaç kez kollarını açarak; minnet duygularını rüzgâr ile birlikte almış olduğu doğaya savurdu. Tamer Kaptan’da bizlerle bu dağların tepelerinde, eteklerinde yürüyüp, düşler ormanlarından geçti.

   Sadece mağaralarıyla milyonlarca turist çeken ülkeler var. Müzeye dönüştürülmüş hapishaneleri, tarihi fenerleriyle de turizmi canlandıran şehirlerimiz, ülkeler var. Sıra Tekirdağ'a gelince; bir sessizlik yaşanıyor. Sanki buranın İl Kültür Turizm Müdürlüğünün ellerini kollarını bağlamışlar! Sanki buranın aydınlarını karanlık hapishanelere tıkmışlar da öncü olarak kimsenin sesi duyulmuyor…

  Yamaç paraşütüyle canlanan Yeniköy-Uçmakdere bölgesi yöneticilerimizin, yatırımcılarımızın gerçek anlayışı, istikrarı ile bir türlü buluşmadı; buluşamadı. Oraya gelen insanlar, bu eşsiz doğaya çöplerini bırakıp, anıları, manzaraları, düşleri çalıp gitmelerinden başka bir şey yaşanmıyor…

   Gezi grubumuzun gönüllüleri; Yunus Usta ve Bülent Yorulmaz’ın fikrini aldıktan sonra gündüz kamp yolculuğumuz başladı. Lokman Bey ve Özkan Öğretmen’e yapmış olduğumuz “Katılma” teklifini olumlu karşılamaları sayesinde gezimiz beş kişiyle başladı.

  Gezi fikri, yaşadığımız yerde her zaman zahmetli bir duyurudur. Hazırlık yapmak, erken kalkmak ve bir fikri onaylayıp yolculuğa çıkma kararı başlı başına insanın zaferidir. Her gezi, kendi koşulsuz sevgisiyle başladığı vakit, maceradan öte bir okula, yaşam ile ölüm arasında ki o değerli zarif çizgiye; heyecanlı, eğlenceli zamanlara dönüşür.

  Yeniköy-Uçmakdere arası, bir yarımada gibi kıvrılarak içerilerden denize doğru sokulan yerlerde, çok az insanın bilip geçtiği yere pek zorlanmadan, ama çok dikkatli bir şekilde geçtik. Genelde yöre çobanlarının ve ekstrem yürüyüşçülerin geçeceği yerde; gündüz kampı için her şey var… Burada kendinizi doğanın kalbinde hissedersiniz…

  Gözünüz doymak biliyorsa, yaşamın sınırlarını, düşlerin sınırsızlığını bir parça anlıyorsanız; Ganoslar-Işıklar tam sizin için bir yer. Kamp ateşi için kuru odunlar toplandı. Kumbağ’da yapmış olduğumuz sabah kahvaltısı, öğlen için hazırlanacak kamp ateşi ve manzara sofrası için daha zaman vardı. Kuytu köşeleri, pırnalları ve meşeleri olan yer; insanın kendisiyle baş başa kalması için yeterli bir şifahane gibiydi…

  Bir süreliğine, herkesin kendisiyle baş başa kalıp, bir yerde kendisini doğa ile daha içten ve samimi olmak adına hepimiz ayrı yönlere dağıldık. Bülent, manzaranın fotoğrafını çekerken aynı zamanda lodos’un uğultusunu da filme almış. Özkan Öğretmen, yine yöremizin insanlarının emeğiyle yapılmış şarabından ilk yudumlarını almış, bulunduğu yerin güneş, rüzgâr ve insanla buluşmasının şiirini yazıyordu. Lokman Bey, kendi köşesinde, üç yüz metre aşağıda olan denize, karşıdaki Marmara Adası’na, kargaşadan uzaklığın getirdiği içsel onarıma sığınmıştı. Yunus Usta, her zaman olduğu gibi; marifetlerini çok yönlü bir şekilde ortaya koymakla meşgul; eski çoban kulübesinden kalan tahtalar ile yapmış olduğu ahşap masa; manzara yemeği için; hemen kamp ateşinin yanı başında inşa edilmişti bile.

  Yunus Usta’nın senaryosuyla Bülent Yorulmaz Papaz Andre rolünde küçük bir görüntüleme çekimi, daha sonra rap müziği eşliğinde küçük bir dans gösterisinin video çekimi, Yunus Ustanın köz üzerinde pişirdiği; patlıcan, biberlerle, sarımsak, yağ, sirkenin de eklenmesiyle ortaya çıkan yemeğin tadını ve oluşumu anlatan video çekimi gerçekleştirildi.

  Kendimize ayırdığımız altı saat, Ganoslar-Işıklar Dağlarının sofrasıyla bir arada olmanın şenliği her yolculuğun hasret içinde geri dönüşünde, her hastanın iyileştikten sonra sağlığa koşusunun müjdesini veriyordu ruhlarımızdan bedenlere geçen daha bir insan hallerimiz.

  Gelirken sabah kahvaltısı Kumbağ, dönerken ise dönüş kahvelerimiz Naip’de tanıdıklara ve tanımadıklarımıza selamla birleşip bir yaşayan hatıranın daha resmini yapmış olmanın sanatçı hisleriyle şehrimize geri döndük…

  
 Güven Serin 
 



 















Hiç yorum yok: