27 Ağustos 2019 Salı

BEN CEPHEYE GİDİYORUM








                                          BEN CEPHEYE GİDİYORUM


  Mustafa Kemal’i; Kurtuluş Savaşını ne kadar anlatsak, yeterli olmayacak. Unutkan oluşumuzun, göç ve göçmenlik kadermiş gibi kabul edişimizin son bulma, durma anı…


   Cepheye gideceği gece biraz alkolü arkadaşlarının yanına gelir; “Vakit geç oldu. Oturmayacağım, gideceğim.” Der. Ama nereye? Elbet cepheye… Arkadaşları, yatacağını sanırlar. Ona en yakın arkadaşı Kılıç Ali’yi, İhsan’ı ve Recep’i baş başa getirir ve ellerini onların omuzlarına atar; “ Ben cepheye gidiyorum. Düşmana taarruz edeceğim!” der.

  Dehaların hesabına kitabına kimsenin aklı ermez. Milletimizin tarihini, diğer milletlerle olan ilişkileri yeterince merak etmediğimiz için; yükselen, düşen, çöken, yok olan uygarlıkların kaderlerinin ne olduğunu da pek bilmeyiz. Siyah ile beyaz arasında; kötü ile iyi arasında kaybolmuş bir milletin fertleri olduk.

  25 Ağustos gecesi böyle söyleyen Mustafa Kemal’i arkadaşları bile kuşkuyla bakmıştı. Oysa o daha bir yıl önce şu lafı tarihe devretmişti; “ Memleketimizi çiğnemek için topraklarımızı işgal eden Yunan ordusunu harem-i ismetimizde boğacağım!”

 Bu laf; laf ola beri gele söylenmemişti. Çok ciddi askeri, psikolojik hesaplar yapılmıştı.

“Ben cepheye gideceğim. Düşmana taarruz edeceğim.” Diyen başkumandan dediği gibi o gece cepheye yol alır.

  Sabah karşı Kocatepe’de kurulmuş olan çadırındadır. 26 Ağustos sabahı saat 05.30’da ordusuna taarruz emrini verir.

  26 Ağustos günü, herkes telaş içindedir. Ankara, merak, korku ve bir sürü karışık düşünceler içinde bekleşen bir sürü fikir insanı, değişecek tarihin haberini kuşku içinde bekliyordular.

  28 Ağustos 1922-İnanılır kaynaklar haber verir; Topçu ateşiyle başlayan taarruz başarıya doğru gidiyormuş.

  30 Ağustos 1922-Düşmanın birinci tümeni Dumlupınara sokulmadı. Engellendi. Küthaya yönünden güneye giden yollarda kesilir. Düşman, Muratdağı’nın kuzeyinde ki Kızıltaş Deresi içinde kalmaya mahkûm edilmiştir. Ve düşman derenin içinde kuşatılmıştır.

  31 Ağustos 1922-Bütün ülke neşe ve heyecan içindedir. Kuşatılan düşman kuvvetleri, başlarında Başkumandanları General Trikopis olduğu halde sıkışmıştır. Teslim olacak birlik aramaktadırlar. Rastladıkları bir istihkâm subayımıza teslim olurlar. Ülkede şenlik başlamıştır.

  Birinci Dünya Savaşında Kut-ül Amare Muharebesi’nde esir edilen İngiliz Generali Townshend,12 Haziran 1922’de Adana’ya gelmişti. Oradan İstanbul’a geçerken Konya’ya uğramış; Batı cephesi karargâhından dönen Mustafa Kemal’le buluşmuştur.

  Askeri, kültürel,sosyal; hemen hemen her konuda konuşurlar. Townshend, ayrılırken; Mustafa Kemal’e son sözlerini söyler; “ Ben sizi Napolyon’a benzetiyorum. Hayır! Tam değil… Belki kesin kararlarınız,strateji dehanızla onunla rahatça mukayese edilebilirsiniz. Ama sizde öyle başkalıklar var ki, şu anda kararımı verdim; Her büyükten bir parça almış bir büyüksünüz!”

  Hiçbir başarıyı şahsının hesabına yazmayan Mustafa Kemal bu başarıyı yine milletine yansıtır:

  “ Bu eser Türk milletinin hürriyet ve istiklal fikrinin ölmez abidesidir. Bu eseri meydana getiren milletin bir evladı olarak, bu ordunun Başkumandanı olduğumdan ilelebet mesut ve bahtiyarım. “

Güven Serin 

10 yorum:

Zeugma dedi ki...

Ne mutlu bize ki üzerinde taşıdığı sayısız erdem ve üstün yeteneğe rağmen zerre kadar kibir barındırmayan, tüm dünyanın hayran olduğu büyük bir önderimiz var. Kurtuluş Savaşımızın mimarı ve Büyük Taarruz Zaferi'nin Başkomutanı Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını sevgi, saygı, minnet ve rahmetle anıyorum.

Bu değerli yazı için teşekkürlerimi sunuyorum. Kaleminize sağlık Güven Bey..

GÜVEN SERİN dedi ki...


Her daim önlerinde eğilmeyi hak etmiş,derin saygının yanında sevgi bütünlüğüne ulaşmış değerli insanlar;Teşekkürler Zeugma,ne garip bir durum,bugünün saltanatı dünün o Kurtuluş Savaşının eseri,ama saltanat peşinde koşmanın safdil telaşı içindekiler tarihe sanata hor baktıkları gibi baklaya devam ettikçe,ne hazin,en yakınında ki kendi iç savaşını bile anlamayacaktır...

Beyda'nın Kitaplığı dedi ki...

Bu güzel vatana gözünü kırpmadan canını veren tüm atalarımıza saygı, sevgi ve minnetle.

ŞAİRANE dedi ki...

Güven bey öyle güzel anlatmışsınız ki bir kere daha Türklüğümle, vatanımla gurur duyuyor, ATATÜRK gibi dünyanın önünde eğildiği bir lidere sahip olmaktan dolayı Yüce Allah'ıma şükrediyorum. Bu vesileyle ülkemizin büyük 30 Ağustos Zafer Bayramını kutluyor; başta Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere bizlerin bugüne ulaşmasını sağlayan tüm şehitlerimize saygı ve sevgi ile minnettarlığımı sunuyorum. Mekanları CENNET olsun...
Saygılarımla

GÜVEN SERİN dedi ki...

Teşekkür ederim Beyda;derin saygı ve sevgilerimle;emeği geçmiş,insan vücudunda erdemli vicdan taşımış bütün kahraman insanlara;ülkemin her köşesinde yaşayan şanlı analara,evlatlara...

GÜVEN SERİN dedi ki...

Teşekkür ve saygılarımla Şairane,ne kadar kolay bulmuş,yaşamış ve hor gören hale gelmişiz...Tüketmenin çılgınlığı her yerde kendini gösteriyor;oysa tarih,daha izleri silinmeyen,yaraları kapanmayan yok oluşun kenarından dönen ülkenin,insanların,milletimizin hikayeleriyle dopdolu...Sağ olasın...

Gecenin Sesi dedi ki...

Geçmişte bizim için savaşanları görünce, kendimden utanıyorum.Keşke bende bu ülkeye yararlı birşeyler yapabilsem diye.

GÜVEN SERİN dedi ki...

Sanırım en yararlı şeylerden birisi,insanın kendisine yapacağı yatırımdır.Ruh ve beden sağlığı yerinde olan bireyin,altyapısı düzgünse,yaratıcılık ve fayda yaşadığı her yerde bir güneş gibi etrafına ışık vermeye başlıyor;tıpkı güneşin mesafesi gibi yaşamı;yakmadan yok etmeden var ediyor...Teşekkürler..

deeptone dedi ki...

ne adam de mi yaaa :)

GÜVEN SERİN dedi ki...


Sınırların ötesinde bir adam;Teşekkürler Deep:))