27 Ağustos 2018 Pazartesi

İĞRENÇLEŞEN FUTBOL AŞKI





İĞRENÇLEŞEN FUTBOL AŞKI
----------------------------------------------


  Bıçkın delikanlılık olayı “dokunma yanarsın” aşamasına gelmiş! Üstelik çoktan; üzüm üzüme baka baka kararmamış; çürümüş…

 Dokunma yanarsın felsefesini benimsemiş efendiler için bizim gibi insanların içki içmesi de, futbol izlemesi de standartlara uygun değil. Bağırmıyoruz, nara atmıyor, eğriye, doğruya küfür savurmuyoruz…

  Küfür; özellikle “ANA” odaklı, neredeyse bu ülkenin kültürü haline geldi. En çok can yakacak olan şey; “ana” sözcüğünün daha çok can acıttığını bildikleri için bütün kavga, hoyratlık, iğrençlik bu sıfatın etrafında döner…

  Sıradanlığın ve yetinmenin dinginliği içinde, bir parça gecenin efkârını dağıtmak adına Beşiktaş Antalyaspor maçını izlemek için yakınımda bulunan, sadece maç izlemeye gittiğim mekâna gittim.

 Ben hariç, orada bulunanlar birbirlerini tanıyorlar. Çünkü maç bitince benim gibi kimse kirişi kırmıyor! Tanıdıkları için birbirlerini, topluluğun özgüvenini muhteşem bir iğrençlik oluşumuna yol açıyor. Tıpkı, küçük zararsız bir çığ parçacığı gibi; sonra dehşete doğru sürükleniyor…


 İnsanların en rahat edecekleri, en çok eğlenip deşarj olacakları bu tür sosyal mekânlar, ipin ucunu kaçıralı çok oldu. Şimdi, bu sıradan ve soylu bir ticari getiri akıntısı oldu. Nehirler gibi; statlarda olabildiğince büyük devasa dalgaları olan denize dönüşüyorlar.

 Aklını kaçırmışlığın veya insan yolculuğunun büyük tezatları, onurlu olmayan geçitlerden onura doğru kaçışıyorlar. Öyle çabuk değişiyorlar ki; biraz önce anasına küfür ettiği kendi futbolcusu bir gol atsa; neredeyse can yoldaş haline geliyor.

 Büyük savurganlık; eğlence hayatına da kök salmış… Hatta sonsuzu kovalayan, rüzgarlarla savaşan bir hovardalık…

  Bu mekâna zaman zaman geldiğim için insan tiplerini davranışlarını tanımaya başladım. Hemen sağımda oturan aristokrat görünüşlü genç adam biraz bana benziyor; centilmenliğini bir parça korumaya çalışıyor. Kızınca en fazla; “ Çöp, bunlar!” diyor. Biraz önce küfür edenler, azalan zaman içinde Beşiktaş’ın yenik durumunda oluşuna; “Sakin ol!” seslenişleri de yapıyorlar; sanki sakinliğin ne demek olduğunu en iyi biliyorlarmış gibi…

  Bütün bunlar belki bir totem? Belki de bir ezilmişliğin, dışlanmışlığın her daim sıfat sahibi olma oyunları…

  Bir ara; daha doğrusu Beşiktaş’ın golleri erken yemesi, genç galeci Utku’yu da erken pes ettirdi. Büyük seyirci karşısında büyük heyecan duymamak olmaz… Topa dokunacağı zaman; aşk titremeleri yaşamaya başladı…

  Goller ardı ardına geldikçe, sağımdan, solumdan yağan küfürlerin hava akımları, tükürük kırıntıları; boynumu, yüzümü, kulaklarımı; hatta ruhumu bile kirletmeye yetti. Büyük girdap içinde bir ara; “Burada işim ne?” Sorusunu sordum.

  İmdadıma edebiyat yetişti. Ne büyük kurtuluş seçeneği! Gök ve yerlerden yıldırımlar yağarken, güvenli bir mağaraya sığınmak gibi bir şey… Birden etrafımda ki insanların tiyatro oyuncuları olduklarını düşledim.

 Ne müthiş enerji içindeydi oyuncular. Ne çok kendileri ve aynı zamanda başkalarıydılar… Kendisi olmayan bir tek ben! O kadar yol yürüdüm; döndüm baktım; Bir arpa boyu…

  Bu yüzden büyük düşünür Pessoa, sanatın varlığını iğrenç şeylerden kurtulmamızı sağlayan bir yansılamadır der. Danimarka Prensi Hamlet’in babasının ruhu ve amcasının iğrençliği, annesinin saflığı karşısında duyduğu büyük acıları ve çileleri hissettikçe, kendimizi unuturuz…

 Mekân, bir tiyatroya dönünce, ben, ben olmaktan öte geçtim; sert sandalyem, rahat bir tiyatro koltuğuna dönüşmüştü. Üstelik tecrübeli mekân sahibi, çay demleme ve dinlendirme işini çok iyi yapıyor; tıpkı dedelerimiz zamanı çay kokuyor etraf.

  Dem almış çayın kokusuna ve tadına dokunarak; Beşiktaş Antalyaspor tiyatrosunu izledim; milyonlarca seyirciyle birlikte… Maç sonu, yenik tarafın bir taraftarı değil, tüy gibi hafiflemiş bir izleyici, yaşamın dümenine geçmiş bir şoför misali gecenin sarhoş dinginliğinde caddenin rahat sessizliğinde yürüdüm, gittim…


 Güven Serin 





4 yorum:

SevKoz dedi ki...

Sporun bir oyun olduğunu öğrenebilecek miyiz acaba

GÜVEN SERİN dedi ki...

Bir şeyler eksik;büyük bir şeyler;belki de binlerce yıl süren insan savaşları böyle ruh beden buluyor...

deeptone dedi ki...

ay bizim neyimiz doğru kiiii :)

GÜVEN SERİN dedi ki...



Eğri eğri,doğru doğru;eğri ama yine de doğru;diye bir şarkı da var:)) Barış Manço'nun...