13 Ağustos 2018 Pazartesi

HALDUN TANER BİR ORMANDIR






HALDUN TANER BİR ORMANDIR
------------------------------------------------

  Tarihi Ses Tiyatrosunu ayakta tutmaya çalışan bir insan-sanatçı; Ferhan Şensoy; hani İsmail Hakkı Dümbüllü’nin kavuğu emanet ettiği kişi…

  Bir günün gecesi Halep Pasajı ve Ses Tiyatrosundayım. Ferhan Şensoy’un kızlarının sahnelediği bir tiyatro oyunundayım. Loca’dan sahneye bakıyorum; tarihi, iç içe geçmiş insan sahnelerini, günün oyunuyla yan yana koyarak…

  Bir ara; bir adam gözüme takıldı. Benim kaldığım locanın karşı çaprazında; sahneye çok yakın olduğu yerden bakıyor sahnede ki oyuncu kızına. Locanın, salonun loşluğu bir yana, oyunun anlatmak istediği, yarattığı hissiyat diğer yana…

  Ruhuma bir şeyler dokundu. Bir sıkıntı; dünyayı ezik görüp, dünyaya meydan okuyan; bu acınası yaşam rollerinde rol yapmayı bile beceremeyen insanlığa hicivlerle karşılık vermeye çalışan; bu uğurda ömrünü, iradesini, bilgisini; tüm sermayesini ortaya döken bir insanın; dünya gezegeninde son sahneleriymiş gibiydi.

   İki büklüm; karanlığı yaran hüznü, iç çekişleri; büyük salonu yarım geçiyor, bana kadar uzanıyordu.

  Ferhan Şensoy cumhuriyet dönemi tiyatro yazarlarını bir ağaca benzetirse nasıl olacaklarını görmek ister. Turhan Oflazoğlu budaksız bir çınara, Topkapı Sarayının bahçesinde görülen, kökü yüzyıllar içinde duran çınar olduğunu düşünür.

  Güngör Dilmen, budakları kanaviçe bir ceviz ağacına, Sermet Çağan yaprakları sanki bir kuş bir kavak ağacına… Necati Cumalı, gövdesi delik deşik, delinden yer yer Ege denizi görünen bir zeytin ağacı, Oktay Arayıcı, Cahit Altay bir güzel fındık ağacıdır.

  Melih Cevdet bir dağ başında yapayalnız servi ağacı, Suavi Süalp, yaprak altında gülen elma ağacı…

  Haldun Taner ise bir ormandır… Hani Şişhaneye Yağmur Yağıyordu, Keşanlı Ali Destanı ve daha nicelerinin yazarı olan insan… Sanatçı…

  İnsanlık, ilimlerle daha anlaşılır olmaya başladı. Ormanların işleyişi, hayvanların kendilerine özgü, içgüdüsel ve doğal yaşamları… İnsanların değişime karşı konmaz savaşı; nereye varacağı bilmeyen gelişmelerin sonsuzu ve ölümsüzlüğü göğüslemek le meşgul oluşları…

  Bu kadar çok bilmece çözülse de, insanlığın kilitlendiği, çözümsüz hale geldiği dönemler; tıpkı doğanın bilmem kaç bin yılda bir buzul çağı veya kıyametler yaratması gibi; yok oluş sürprizleriyle, kendi var oluşunu kurtarma, belki de tekrar tekrar yenilenme molaları…

  Bir ormandır Haldun Taner; Sait Faik gibi, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Cemal, Orhan Veli gibi…


Güven Serin 

5 yorum:

Beyaz Yakalı dedi ki...

Çok güzel benzetme. Hem de bir orman gibi kardeşçesine...

SevKoz dedi ki...

Kesinlikle bu ülkenin en en en büyük ormanıdır

GÜVEN SERİN dedi ki...



Sanatın yüce azizliği tam da burada başlıyor;ölümlü olanlara ölümsüz bir enginlik sunuyorlar;insanın iradesi,ahlaki ve vicdanıyla ters düşmeyen erdemli zenginlikler...Teşekkürler dostlar;SevKoz ve Beyaz Yakalı...

deeptone dedi ki...

öykülerini çok severim. yalıda sabah kitabı var nefis yaaa :)

GÜVEN SERİN dedi ki...



Kesinlikle;Şişhaneye Yağmur Yağıyordu,ayrı bir klasik;aslında iyi tanıtılsa dünya klasiği...