İNTERNET'TEN
SELİMİYE
-----------------------
Edirne Selimiye
Camii için; onlarca, yüzlerce şey söylemek mümkün! Bir dünya mirası olması da
tesadüf değil… Sinan’ın ustalık eserim, demesi de hiç boş değil…
Selimiye, güzide
eser için çok şey duydum. En iyi anlatan sözcükleri buraya taşımanın erdemiyle
Şevket Süreyya Aydemir’in gözüyle de Selimiye’yi anlamak, anlatmak istedim;
“ İnsanın kalbi onun, bir Allah evi değil, bir kul yapısı
olduğu için üstüne titrer. Onun temsil ettiği ilahi varlığı, korkarak değil,
severek benimser. Onun sevdirdiği şey insan, hiç korku duymadan sever.
Selimiye, daha çok
birer kaleye benzeyen, dantelâ gibi işlenmiş taşlarını, kornişlerini görebilmek
için, ta yanlarına kadar varılmak lazım gelen Selçuk mabetlerinden başka bir
şey değildir. Her parçası mıncık, mıncık işlenen ve her süsünde cinler, devler,
korkular dile gelen Hint eserleriyle onun hiçbir benzerliği yoktur. Bir Çin
eseri gibi bir el işi mucizesi değildir. Ne Yunan, ne Rönesans, ne Gotik…
Hayır, öyle bir bütündür ki, parçalarından her biri diğerlerinden ayrıldığı
zaman bir mana ifade etmez. Bu caminin, üstünde ayrı ayrı durulacak motifleri,
minyatürleri yoktur. Fakat Selimiye’de insan kudreti, şu taş denilen ağır
maddeye, öyle kusursuz bir tenasüp içinde, öylesine bir araya getirerek
yükseltmiştir ki, bu yükseliş bir hayal eseri kadar güzeldir.
Hatta bu göklere
ulaşmak hamlesi, bu kubbelerin üstünde son düğümünü işlemekle de kalmaz. Bu
kubbeyi dört taraftan dünyanın en güzel minaresi dört kanat gibi kucaklar. Bu
hamle, müminlerin nerede başladığı ve nerede bittiği bilinmeyen yakarışları
gibi, sonsuzluk âlemine doğru yükselir, gider…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder