Kamera; Güven Konak Cafe
Kamera; Güven Konak Cafe
Kemal ustanın yeri;ahşap,inatçı bir istikrarla korunuyor;
kutluyorum...
KONAK CAFE
Beyaz bembeyaz binaya yaklaşıyorum. Yanından defalarca
geçtim. Küçük bahçesine, ahşap odalarına girip çay, kahve içip sohbetlerle
demlendim. Ahşabın yaşama olan sıcaklığı yetmezmiş gibi bir de küçük bir
bahçesi var; taşın, çiçeğin, ağacın, toprağın iç içe zengin bir çağrı yaptığı;
kent gürültüsü, kiri içinde kaybolan insana bir avuç yaşam sunduğu yer Konak
Cafe…
İşletmecisi
Kemalettin Kılıç. Bir sevdalı… Ahşaba, sanata ve zanaata bir âşık… 125 yaşında
neredeyse türünün tek örneği kalmış binayı yaşatma telaşı bir insanlık
direnişine dönüşmüş…
Sekiz koca yıl
bırakıyor Konak Cafenin Tekirdağ kültürüne kazandırma yolculuğunda. Daha önce
Özel İdare tarafından başlatılan eski binaları günümüze kazandırma işine
milyonlar harcanması; kaybedilenin kazanmak için ne büyük fedakârlığa muhtaç
olduğunu anlatıyor. Kemal usta ise bu işi kaybetmeden var edenlerden… O bir var
ediş ustası…
Cem Karaca’nın
seslendirdiği, Nazım Hikmet’in yazdığı “ Ben bir ceviz ağacıyım/ Başım köpük
köpük bulut/ İçim dışım deniz” diye devam eden şarkının ilerleyişi gibi Kemal
de; içi dışı Tekirdağ kültürüne adanmış bir esnaf…
Peki, ama Tekirdağ’ın
ileri gelenleri bunun ne kadar farkında? Gözlemlerim bunun içte iç açıcı
olmadığı gösteriyor. Tekirdağ zenginliğini, zenginliğine sahip çıkanı farkına
bile varmayacak kadar dalgın ve derin bir uykuda…
Kemal Usta yaşadığı
şehri doğduğu yere hissettiği vefalı heyecanlardan ayıracak evrenselliğe sahip birisi.
Ahşap binayı bakmanın, korumanın zor olduğunu, bunu nasıl başardığını sorduğumda
ortaya Kemal ustanın zanaatkâr tarafı çıkıyor. Ahşap ve taş işlemeciliğine
kendi bilgisini, görgüsünü ve emeğini kattığını anlatıyor.
125 yaşında Rumlardan
kalan, içinde neşeli, hüzünlü binlerce hatıranın olduğu yer; güne, dünün ve
yarının huzurlu esintisini de taşıyor. En güzel olanı yapıyor Kemal usta;
yaşatmak… Emek harcanan, sanat ve zanaata ait olan insan ruhuyla, teriyle,
özlemi ve görgüsüyle birer ruh verilmiş binaları şehir insanına, şehrin
turizmine katma işi…
Büyük Şehir
Belediyesinin Özel İdareden devraldığı restore edilmiş binalar topluluğu da
Kemal ustanın Konak Cafesine yakın yerde. Tekirdağ Turizmin doğacağı alanda,
Rokoczi Müzesinin başlattığı kalıcılık öncülüğü; taşın, ahşabın zanaatsal
gösterisi, Kemal ustanın inatçı, disiplinli ve cüretkâr duruşuyla devam ediyor.
Kemal usta dayanıyor
dayanmasına ama bu tür fedakârlıkları, şehre gönül vermiş insanların, şehri
yöneten en küçük memurdan en üst makama kadar insanın görüp desteklemesi
gerekiyor. ACİLEN…
Beyaz Cafenin
iletmecisi Kemal usta evlenmemiş. Şakayla ona takılıyorum; sen işinle
evlenmişsin, ona âşık olmuşsun usta! Kesinlikle öyle; aynen söylediğin gibi,
diyerek beni onaylıyor.
Bu onaylama
karşısında Kariyer ve Varoluş kitabında Daniş Navaro’nun notlarını paylaşma
ihtiyacı duyuyorum;
“ Sevin Okyay, Cagito
dergisinde yayımlanan ‘Sadece dinlenmek insanı yorar isimli makalesinde
çalışmayı şu şekilde över:
Oysa asıl olan
çalışmanın kendisidir. İyi ihtimalle, yaratmaktır çünkü. (…) Çalışmak insan
hayatının en anlamlı yanıdır. Bazı insanlar için ise, gerçek bir zevk halini
alabilir. Bu tahlili insanlar sevdikleri işi yapmak gibi bir mazhariyete
erişmiş kişilerdir.”
Kemal usta, vermiş
olduğun zorlu ve onurlu mücadelenin büyük aşk olduğunu biliyorum. Çünkü aynı
işi düşün, yazı sanatıyla vermenin yüksek direnmesi, yorgunluğu ve ümidi içinde
yaşıyorum.
Ahşaba, taşa ve
Tekirdağ şehrinin turizmine, kültürüne verdiğin, vereceğin katkıların daim
oluşunu; çaya, kahveye, geçmişe ve bu ana sunduğun ustalık kadar önemli
olduğunun teşekkürünü yapıyorum sana ve çalışanlarına…
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder