23 Haziran 2015 Salı

BİR CİNAYET DAHA İŞLENİYOR


Kamera; Güven Ganoslar-Çeşmedere

Köklerine tutunmak,tutunduğu toprağın, taşın,suyun,havanın 
farkına varmak güzel şey.. Dalların göğe yükselirken,kuşların
daldan dala konuşları,havanın içinden geçen tüm zamanların
ruhları ürpertici bir mutluluk sunar size...


BİR CİNAYET DAHA İŞLENİYOR

Cinayetin sadece insana yönelik olduğunu düşünüyorsanız aldanıyorsunuz dostlarım… Bu şehirde; bu güzel coğrafyada cinayetin bin türlüsü işlenir de, sessizliğe adanmış iyiliğimiz aldırışsız türküleri söyler…

  Bağcılığın elden gittiğinin, kör kurşunlara kurban gittiğinin ağıtlarını kimse yakmadı. Göç telaşı sarmıştı güzel köylerimizi. Organik yaşamlarını kimse onurlandırarak anlatmadı onlara. Köylü Milletin Efendisidir, sözü bile yetmedi, o efendileri en temiz suların, havanın içinde kalıp yaşamaya. Ekmeğin kokusu, sütün, peynirin, balın da en iyisinin tadı yetmedi; yetemedi…

 Şarap Fabrikası birden özelleştirildi ve yıllarca elde edebileceğimiz şehrin markası olmuş Tekirdağ Rakısı da bir gece; puslu, fırtınalı bir zamanda boğazlanarak öldürüldü. Şimdi; kapanışa; yeri, ismi, anason kokuları yerin yedi katına gizlenir gibi gizlenecek anıların tozlu köşelerinde…

  Salat Yağlarını hatırlayan var mı? Bölgenin en iyi yağı olmaktan öte ülkenin en güzel yağı olmuş olan Salat; bir intihar bombacısına kurban gitmedi mi? Evar Kesici Aletlerini şimdiden unuttuk bile…

 Denizimizin bundan kırk yıl önce kırk çeşit balığı olduğunu ancak yaşlı balıkçılar bir de martılar bilir…

 Bugünün modası olan okulların sezon sonu kutlamaları yapıldı. Özellikle son sınıfların eğlencesi; genç hanımların, beylerin şık giyimleriyle bütünleşiyor. Tam olarak üzerlerine oturmayan elbiseler belli ki o akşam için alınmış. Kızlarımızın yüksek topukları, eğlenceye; oyun ritmine gitmeyecek yükseklikte olmasına rağmen; Y ve Z kuşağı olmanın her demine tutunmak istiyorlar; yırtık pantolonun sıra dışı gösterisine de; ağır hatun görünümünde ki dişilik, ereklik geçit törenine de…

 Mezun olacak olanların oyun tarzlarını gören, çalan müzikleri dinleyen arkadaşım gelişi güzel bir şey söyledi;

 “ Gençler oynamayı bilmiyor. Çalınan müzikler de Roman havalarından öteye geçmiyor.” Ne çalınırsa çalınsın, ritme, coşkuya sahipse elbet bir alıcısı vardır. Bir de özel beceri, marifet istemiyorsa; popüler olup günün, gecenin içine, bizim ağır müziklerimizden çok öte karışır. Kalıcı olmasa da, kendi zamanını, kendi borusunu öttürür; hiç oynamayı bilmeyeni de oyuna davet eder…

 Peki, ama “bizim “ dediğimiz kültürlere ne oldu? Cinayetlere kurban gittiler. Kasap oyunu, çiftetelli, ciddi beceri ister. Tango da öyle, Vals de…
 Tabiatın boşluk kabul etmediğini bilenler bilir. Toplumlar da boşluk kabul etmez. Terk ettiğinin yerine bir başkası gelir; kendi köklerini salar; buna gocunmak gerekmez. Üzülmek de, ağıt dökmek de… Bu işe üzülecek birileri varsa; eğitim kuruluşları olmalıdır. Milli Eğitim Bakanlığı ve Üniversiteler; kültüre dönüşmüş bütün değerleri yaşatma sevdaları içinde olmalılar…

 Cinayetler sadece insana dair değildir. Gıdım gıdım, tutam tutam, damla damla oluşmuş; yüzyıllara ait folklorik değerler; göçler-kaçlar; bir de bir türlü oturtamadığımız BATILI olma merakı yüzünden yok olup gidiyor; hem de bir cinayete kurban gidiyorlar; herkesin gözleri önünde; şefkatini, zarafetini, heyecanını yitirmiş insanların parfüm kokan bedenleri ve donuk gözlerinin hemen önünde…

 Bir başka cinayet serisi ise kırk yıldan bu yana işleniyor. Ahşap evlerimiz; o, cumbalı, oyma kapılı, karanfil kokan bahçeli evlerimiz… Şimdi birisi daha yok oluyor. 149 numaralı, 17 numaralı, 31 numaralı ahşap evler… Bağırlarına bıçak sokulmuş… Kanları çoktan akıp kurumuş… Kanları kokmuyor artık… Gözlerinin feri çekilmiş; göz gibi bakmıyorlar; baksaydılar göz gibi; gözümüzden içimize süzülür belki bizi kendimize getirirdi…

 Bir cinayet; bir tane daha işleniyor; hepimizin önünde; kendini şehirli, kentli, adam, kadın, İNSAN sanan herkesin önünde bir cinayet daha işleniyor; sadece cinayet olduğunu bilmiyoruz; yasak etmişiz; bilmeyi, irdelemeyi; yaşam bilmişiz; kendi organik kültürlerimizi anlayıp korumayı, kollamayı…

Güven Serin 







Hiç yorum yok: