Kamera; Güven Karahisar Bağlar Mevki Tekirdağ
Kamera; Güven Karahisar Bağlar Mevki tekirdağ
Kamera; Raşit Bey Raşit Beyin Cenneti...
Tütsü ve bizi arıların hırçın iğnelerinden koruyan elbisemiz;
döngünün güzel zanaatini göreceğiz.
Kamera; Güven Karahisar Tekirdağ
Kovanları kontrol ettik. Gelişmeler iyi...
Kamera; Güven Karahisar Tekirdağ
Arı Dünyası, yaşamın mucizelerinden sadece bir tanesi
Bahar, arıların pupa yelken yaptıkları zaman;büyük koşu..
Kamera; Raşit Bey
Bağ-bahçe işi, arıcılık hiç de kolay değil; balı yemek,
meyveyi yemek oldukça kolay, ama biraz yakınına gelince
o harika süreç, sadece sevgiyle güzel bir bütünlüğe
dönüşüyor.
Kamera; Güven Raşit Beyin Kulübesi, kokular ve renkler;
büyük çeşitleme,soylu gösteri...
Kamera; Güven Karahisar Tekirdağ
RAŞİT BEYİN CENNETİ
Üretmek, tüketmekten
çok öte var etmek demek… Var etmenin oldukça bonkör paylaşımları vardır,
varlığın güzel bereketi hatırına.
Bugünün modası
tüketmek üzerine; neredeyse 24 saat tüketiyoruz. Üretim olduğu, tüketimin
bilincine vardığımız sürece keyfine diyecek yoktur. Piyasa ekonomisini,
insanların sosyal dengelerini kendi adaleti içinde buluşturur; arz ve talep
doğrultusunda herkes mutlu olur.
Üreten insanların yakınında geçti çocukluğum.
Tarhana üreten, kuskus, keşkek, aşure üreten… Hasır, halı dokuyan, turşu ve
reçel üreten insanların nasırlı ellerinin nurlu bakışları içinde üretmenin ılık
esintileriyle beslenerek; kavak ağacının gürültücü hışırtılarını, ılgın
ağaçlarının Meriç Nehrine el sallamalarını görerek büyüdüm.
Şimdi, denizinde
balık olmayan, plajları girilmeyen ama içinde binlerce iyi insanı barındıran
şehirde yaşlanıyorum. Geceyi, günü, yağmuru, güneşi, rüzgarı izliyorum Marmara
Denizinin gelgitleri eşliğinde.
Bu şehirde de üreten
insanlar var hâlâ. Raşit Bey de o insanlardan sadece birisi. Yaşını sormayın,
sorduğunuza pişman olursunuz. Ve insan denen canlının uğraş içinde, üretim
içinde, yaratıcının verdiği bedeni sevgi dolu ruh ile sarmaladığında nasıl genç
kalınacağını da Raşit Bey’in duruşunda görebilirsiniz.
Raşit Bey ne
üretiyor derseniz; bal üretiyor derim. Meyve üretiyor derim. Çiçek üretiyor,
doğal hayat ile bir arada yaşamanın nezaketini üretiyor.
Raşit Bey’in arılar
ile dostluğu 6-7 yıl önce başlamış. Karahisar Köyü sınırları içinde Bağlar
Mevkii’nde babadan kalma tarlayı bahçe haline getirmiş. İçinde 300 yüz ağacın
olduğu 45 arı kovanının bulunduğu üç boyutlu bir bahçe.
Hatmi çiçekleri,
zambaklar, erguvanlar, Biberiyeler, Çiğdemler; erik, armut, ceviz, nar, dut,
şeftali, ayva, kayası, üzüm ağaçlarıyla koyun koyuna…
Lila, sarı, yeşil,
mor, kırmızı, pembe ve eflatun renklerinin rüzgarla dansını izledim; bal kokan,
nektar kokan arı kovanlarının çok yakınında. Böyle güzel bir davetin masalımsı
bir şölene dönüşeceğini bilemezdim. Biberiye kokan bahçenin, hatmi
çiçekleriyle, ceviz ağaçlarıyla süslü teraslarında dolandım; Gesi Bağlarında
dolananların türküsünde olduğu gibi…
Arıların
çalışkanlığını bilmeyen yoktur. O muhteşem yolculuğun, bin bir çiçeğin büyük
bir esere; bala dönüşmenin büyük uğraşı, insanın önemle üzerinde duracağı doğal
gösterilerden birisi. Kırk günlük ömürleri olmasına rağmen, o muhteşem çalışma,
doğanın yaşam aşkı adına… Ve bu aşk, insanlığa lezzetli tatlardan öte şifalı
ilaçlar sunuyor.
Raşit Beyin yaşam
felsefesini bahçesinde çiçeklerine, meyve ağaçlarına ve arılarına gösterdiği
insani dürüstlükte de görebilir anlayabilirsiniz. Sekiz Bin metrekarenin her
santimine dokunan elleri, basan ayakları sanatçı titizliğinde her daim toprak
ile alış verişe; tabiatın birbiriyle döllenmesine, insana inanılmaz tatlara
dokunma fırsatı yaratıyor.
İlk kez arı
kovanlarına yakından baktık. Bu gezinin diğer konuğu da İlyas Bey. Onun da
meyve fidanlarıyla yakın ilişkisi, şimdi arıcılık kültürüne yakın ilgi
göstermesiyle olgunlaşıyor.
Raşit Bey arıların
sinirli ve hırçın gösterilerinden korunmamız için beyaz arıcı elbiselerini
vermesiyle birbirine gülümseyen astronotlara dönüştük. Tütsü hazırlandı ve
erguvan, zambak, yonca kokan bahçenin batı kesiminde bulunan kovanlara yaklaştık.
Dumanın tatlı telaşıyla sakinleşen arıların çalışma alanlarına; peteklere
baktık. Kanola nektarı, polenleriyle sapsarı olan petekler; bu sezonun ilk
üretim gösterisi içindeler.
Arı ve Bal üzerine;
toprak ve meyve üzerine ne biliyorsa hiçbir sakınca görmeden anlatan Raşit Beyi
dinlemek, izlemek şiirsel bir şölene dönüştü. Yonca kokulu, bülbül şarkılı
şölende şu bilgilere ulaştım. Bu mevsim oluşan bal tamamıyla arıların kendi
besinleri için kullanılacak. Ticari bir önemi yok. Esas bal, üç ay içinde, ıhlamur,
kestane, karaçalı ve diğer yüzlerce çiçeğin polenlerinden, nektarlarından oluşacak
ve o bal, bir insan, bir böcek, bir evren mucizesi olan canlılara bir armağan…
Bu gezi bir kez daha
şunu gösterdi. Üreten insanlar oldukça mutlu ve huzurlu. Paylaşımcı… Ve kendi
kendilerine yetmelerinden öte var oluş aşkına, var etmenin içsel şöleniyle doğa
ile barışık yaşamanın bilincine ulaşıyorlar.
Raşit Beyin bağı,
bahçesi, arıları ve siyah köpeği, doğallığın en samimi gösterisini yapıyordu. Ve
bir daha, bir daha gelecek oluşumuzun çekim kuvvetiyle, öze kök salmanın,
üretmenin, tüketmeye en büyük güvence olduğunu; aile ekonomilerine, insanın
yalnızlığına ne büyük zenginlik ve neşe kattığını gördüm.
Aranası cennet;
toprağın, doğanın, üretimin ta kendisi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder