19 Nisan 2014 Cumartesi

NUH BÜYÜK TUFAN (HABİL İLE KABİL'İN HİKAYESİ)


Onlar masumdular dedi Nuh. Hayvanlar kurtarılmalı ve
yaşatılmalı. Ya insanlar, Habil'in soyundan gelenler.
Ya kötülüğü zorlayan Kabil'in soyu; bütün hareket ve
acılar,kötülükler oyunuysa tabiatın! 


Konuştun mu onunla?
Evet
Ne dedi?
Dünyayı yok edecek!

Bütün efsaneler önemlidir;nerede başladığı nerede
biteceği belli olmayan, ışığın yolculuğu gibi
nötrünalar gibi yol alırlar;deler geçerler katmanları.


Onlar masumdular!
Bu filmde masumlara hizmet eden Nuh'un aynı zamanda
tabiatın, Kabil'in soyunun nasıl da oyununa geldiğini,
genlerimizdeki hücrelerin tercih sıralamasında algılarımıza
harika şakalar yaşattığını da anlayacağız.

NUH-BÜYÜK TUFAN (HABİL İLE KABİL’İN HİKAYESİ)

 Nuh, Büyük Tufan, şimdi sinemalarda yine ABD yapımı bir film… Sinemanın sesli ve görüntülü gücü insan uygarlığının tarlalarına şüphesiz tohumlar eker. Ekilen bu tohumların nasıl hasat vereceği ise insanın toprağı; beyin hücreleri ve algılarıyla yakından ilgilidir.

 Amerikan Sineması, şüphesiz Amerikan kültürünü, siyasetini yayma biçimlerine hizmet eden büyük reklam projeleriyle onurlandırılır. Bu film de haftalar öncesinden böyle onurlandırmayla, bolca reklamı yapıldı. Yapılmalı ki 10 harcandıysa 100 kazanılsın… Şüphesiz sinema kendi geleceğini korumak için kar etmeli. Amerikan Sinema Sanayi bu işi oldukça iyi biliyor. Kar etmenin, insanları salonlara çekmenin yüksek ve heyecanlı çığlıklarını, rüzgârlarını haftalar öncesinden kullanıyorlar; bunun adı psikolojik reklamdır…

 Nuh, Büyük Tufan filmine merakla gittim. Efsaneleri, görselliğiyle, sesleriyle, mucizevî düşleriyle kim görmek istemez ki? Film anlatıldığı kadar değil elbet. Ne de anlatıldığı kadar büyük paralar harcandığını sanıyorum. Böyle önemli, hemen hemen birçok uygarlığın mitlerinde var olmuş Nuh Tufanı oldukça basit geçiştirilmiş; kısacası, bolca aksiyon, görsellik var.

  33. İstanbul Film Festivali sinemaya düşkün, öğretilere aç insanları mutlu etmenin yanında büyük insan mucizesine bir adım daha yaklaştırıyor; düşünmeye… İrdelemeye… Yer çekim Kuvvetine nazikçe meydan okumaya…

  33. İstanbul Film Festivaline katılan İranlı Yönetmen Asghar Ferhadi  “Ayrılık” filmiyle Berlin Altın Ayı, sonra da En İyi Yabancı Oscar’ı kazandı. 33. Film kapsamında Boğaziçi Üniversitesinde film dersi verdi.

  Asghar Ferhadi’nin verdiği en önemli ders; Mesaj vermek sinemanın işi değil! “ dedi. İranlı yönetmen insan felsefesinin şekillenme, oturuşma ve küçük bereketli tohumlara dönüşme yolculuğunu şöyle anlatıyor;

 “ İran coğrafyasında doğmuş olabilirim, ama vücudum sorularla dolu. İyi ve kötüyü ne belirler? Medeniyet kuralları mı, din mi? Asıl soru bu. Hangi coğrafyadan geldiğimiz önemli değil. Toplumla ilgili bir film çekiyorsanız, izleyici ister istemez o toplumun politikasını öğreniyor. Mesaj sinemanın işi değildir. Mesajı yollamak postacının görevi! Filmlerde ahlaki öğüt vermek yerine psikolojik etki yaratmak isterim.”

 Ya günün filmi olan Nuh, yani Büyük Tufan filmi neleri anlatıyor? Elbette bu efsane ve birçok uygarlığın kendi dilinde anlattığı Nuh Tufanı, “İyi ile Kötü” nün mücadelesini de anlatıyor. Büyük yaratıcının büyük cezasını anlatıyor.

 Peki, ama insan sinema sanatının beyin kıvrımlarına düşen kıvılcımlarıyla şunu da öğreniyor; sorgulamayı… Neden, Niçin, Nasıl… Kim…

 Büyük yaratıcı niçin büyük cezalara ihtiyaç duyar, bunu insan beyniyle ve yine insanın zarif yolculuğa bir adım yaklaşmasıyla anlamlandırıyorsunuz; belliyse öncesi ve sonrası,

BÜYÜK CEZA neden?

 Bu film masumları, yani bizden önce dünyada var olan hayvanları bir kez daha hatırlamamızı istiyor. Gerçekten de masum olan bu canlılar, insanın merhametine ne kadar da ihtiyaç duyuyor. Ama insan bu masumiyeti, kendi yolculuğunda, protein, post, et, süt, yün, kemik, dost, arkadaş; kısacası her amaç için kullanıyor; hani tufanda da söz edilen, büyük yaratıcının kendi suretinden yarattığı insan…

 Bu filme gidiniz! Nedenleri, Niçin ve Nasılları; Kimlerin tarafından önerilip yapıldıklarını yaşamınıza küçük bir damla olarak, düşüncenizi, yetmezliğinizi ve fazlalığınızı düşünerek izleyiniz…

Bu tufan Altay Türklerinin söylencelerinde de anlatılır;

Gök teke yedi gün yeryüzünü dolaştı ve bağırdı
Yedi gün zelzele oldu
Yedi gün dağlar ateş püskürdü
Yedi gün yağmur yağdı
Yedi gün fırtına oldu ve dolu yağdı
Yedi gün kar yağdı

 İnsan bilim yolculuğunda bile efsanelere muhtaçtır; onlardan damlayacak kırıntılar, geçmişimizi, atalarımızı, evrenin ilk zamanlarının çığlıklarını ve büyük sessizliği de aktarır bize.

  Güven Serin



 







Hiç yorum yok: