KUŞLAR-İSTANBUL...
DİRENİŞ ve HASRET
Vatanı için,
hürriyeti için, parasız eğitim, temiz hava, doğa, hayvanlar için direneni
anlarım ve alkışlarım, içlerine katılırım… Halkını galeyana getiren, yaralayan,
küstüren, suçlayan, ayrıştıran bir insanı; felsefeyi, siyaseti anlayamam…
Bu diyarlar, tarihin,
arkeolojinin, insan biliminin süzgecinden geçebilseydi; bütün direnişleri,
hasretleri ve göçleri, katliamları iyi anlardık… Yine yok; halkı anlamak,
geçmişe göz atmak, söyleneni dinlemek… Yine yok işte; otelin hastane gibi kullanılan
salonuna bile girip darp etmeyi, gaz atmayı marifet sayan ve aldıkları büyük
emri uygulayan, adına güvenlik güçleri denilen topluluğun ne yaptığını bilen
varsa beri gelsin…
Türk insanı; Türk
gençliği ve İstanbul Taksim, direniyor… Direnmenin kıvılcımının çakıldığı,
tohumunun tüm ülkeye ve oradan dünyaya polen dağıttığı yer; Taksim… Aynı yere
yakın bir başka direnişin, hasretin sanatsal gösterimleri yapılıyor. Bunlardan
birisi de, ülkemizde doğan Jak İhmalyan; sürgündeki ressam, kitabı sergisi yapıldı.
Hasretin hikâyesi; Nazım'ın, Sabahattin’in, Uğur’un, Aziz’in, Benjamin’in,
Adorno’nın direnişe ve özleme olan öyküleri gibi…
Halkını susturmak,
susanı ve uyuyanı uyandıracak olan filozoflar, şairler, yazarlar, ressamlar ve
aydınlığa inanmış, onun hamuruyla yoğrulmuş olanlar; her zaman sürgüne
yollandılar. Her zaman korkuldu onlardan; zamanımızdan iki bin yıl önce bile
baldıran zehirleri sunuldu bakır taslar içinde…
İstiklal caddesi,
Jak İhmalyan’ın sergisi; hasreti, sanatı ve büyük direnişi ağırlıyor.
İstiklalin, insanın içindeki en yüce direnişi ve hasreti…
Aziz Nesin Jak
İhmalyan için; “ Sevgili Jak İhmalyan ve ağabeyi Vartan İhmalyan, birlikte
öldüklerimdendir. Bu kitapta, kendileriyle birlikte öldüğüm insanları
anlatacağım. Has Türkiyeli yurttaşım iki Ermeni…
Abidin Dino Jak
İhmalyan için ; “ Hoş Geldin Memleketine Jak ve Anadan Doğma İstanbullu.” Diye
anlatır, hasretin, insan kalmanın direniş hikâyesini… Hasretin, insan kalmanın
düşüncelerini şöyle anlatıyor Jak İhmalyan;
“ Kendimi bildim
bileli, değil bir toplumda, bir ailede bile haksızlığa, güçlünün güçsüzü,
kurnazın temizi ezmesine dayanamamıştım. Bundan ötürü, sevdiğim ve savunmak
istediğim kişileri, canlıları çizer dururum. Natürmort bile yapacak olsam,
kristal vazolarda soylu yemişlere pek elim varmaz da, mutsuz ya da yarı mutlu
çoğunluğun alçak gönüllü sofrasına gidi-gidiverir fırçam…”
Burada doğmuş,
burada büyümüş ve yaşam sanatına sarılmış insanların zorla göçlerini,
korkutulmalarını hiçbir zaman, aklın, sevginin işi değildir… Her zorunlu göç,
oraya renksizliği, korkuyu, cehaleti de bırakır. Kötülüğün ayıklanması,
güvenliğin gereği, bütün insanlığı suçlamak değil, zararlı olanı bulup, en
insani yoldan zararsız hale getirmektir… Bölümlere ayrılmış, sürekli değişen
sınırlarla çizilip ortaya çıkarılmış ülkelerin milletleri; insanlığın kadım
zamanlarından bu yana direnişi, özlemi, göçü ve savaşları yaşadı durdu.
Batı ile doğunun çok
renkliliği ile tanışlı bin yıl oldu. Türküler, yemekler, ağıtlar bile iç içe
geçti. Beraber ağlandı ve gülündü. Aynı toprağın aynı kaderini paylaşan
insanları yere “vatan” olarak sarıldılar. Vatanı kuşatan cehaleti temizledikçe,
bilginin, sanatın, felsefenin besinleriyle beslendikçe, direnişi, özlemi
vatandan da öte algılamanın bilge kişiliğidir insanın insana olan yürüyüşü…
Nazım, hasret için,
şiir için, insan için, ülkesi için direndi… Sabahattin Ali de, Uğur Mumcu da,
Deniz Gezmiş de, Hasan Ali Yücel’de, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Aziz Nesin de
öyle…
Pir Sultan da, Yunus
da, Sivas’ta yananlar da, derisi yüzülen Nesimi’de, Fikret'te, Namık Kemal’de
öyle…
Taksim Gençliği,
ülkemin; insana, sevgiye, hakka ve canlı yaşamının kutsallığa inanmış güzel
insanlar; barbarlığın yok olmasına, güzel inançların kurnazca kullanılmasına,
yeşilin, parklarımızın, bahçelerimizin, ormanlarımızın, çocuklarımızın
katlediş-ine direniyorlar; hasretle, inançla…
Dedim vatanım mı dedi ilimdir
Dedim bülbül müdür dedi gülümdür
Dedim Nesimî Şah dedi kulumdur
Dedim satar mısın söyledi yok yok
Dedim bülbül müdür dedi gülümdür
Dedim Nesimî Şah dedi kulumdur
Dedim satar mısın söyledi yok yok
Nesimî döğünsün taşlar
Akıtalım gözden yaşlar
Hak tariktir hey kardaşlar
Gelsin bir hoşça yanalım…
Akıtalım gözden yaşlar
Hak tariktir hey kardaşlar
Gelsin bir hoşça yanalım…
Güven Serin
2 yorum:
"Evvela ateş edip sonra sual ediyorsunuz, ondan gelecek ya sonunuz da zaten." Plotonov
Bu barbarlığın karşısında, dalga dalga büyüyerek onurluca direniş sergilenmektedir Taksim gençliği..
Artık zamanı gelmiştir; iyilerin kötüleri, bilinçlilerin- akıllıların cahilleri-yobazları, hümanistlerin barbarları- gaddarları....yenme zamanıdır şimdi!.
Halk en büyük güç ise, gücünü Atatürk'ün ilkelerinden, vatanına, bayrağına olan aidiyet duygusundan, sanatın ve kültürün insanlığa olan katkısından ve tabi ki ahlaklı, erdemli insan olmanın faziletlerinden almaktadır...
Bu direniş, bu hasret bizim!..
Bu güzel yazı ve şiir için teşekkürler sevgili Güven..
Plotonova adil zekası ve sorgulayan beyni için teşekkür ediyorum Esmir. Günün aydınlık olsun; ben de teşekkür ederim;irdeleme adına.
Yorum Gönder