14 Ağustos 2025 Perşembe

KAYTAN BIYIKLI ADAM

 

           SAHNE: HALK OTOBÜSÜ, BAŞROL: KAYTAN BIYIK

  Hayat, en beklenmediğimiz anlarda en çarpıcı sahneleri sunar. Bazen o sahneleri izlemek için tiyatro salonlarına gitmeye gerek kalmaz; Kumbağ’dan kalkan bir halk otobüsünün için, en usta senaristlere taş çıkartacak bir oyuna ev sahipliği yapabilir. Tıpkı önceki günlerden birisinde tanık olduğum gibi…

   Perde, otobüs şoförünün mahalline yakın o yüksek basamağında açıldı. Başrolde, yüzüne karakterini veren incecik kaytan bıyıklarıyla, otobüsün doğal bir parçası duran bir adam vardı. Herkes gibi koltuklara kurulmak yerine, sahnenin merkezini andıran o yükseltiyi seçmişti. Sanki görünmez bir profesör kürsüsünden, etrafındaki diyaloglara keskin ve anlık yorumlar yapıyor, bir yandan da elindeki telefonun ekranında aceleci bir sörf yapıyordu. Sıcaktan parlayan-terleyen alnını ve bıyıklarını kâğıt mendille silişi bile rolün bir parçası gibiydi.

   Oyunun ikinci perdesi, Topağaç mevkisinde otobüse binen bir yolcuyla başladı. O bilindik, o mekanik ses: “Bakiye yetersiz.” İşte tam o an, kaytan bıyıklı kahramanımız devreye girdi. Cebinden çıkardığı kartı okuyucuya uzattı ve iyiliğin faturasını anında ve herkesin duyabileceği bir tonda kesti: “ 25 TL vereceksin.”

   Bu noktada oyun, bir iyilik hikâyesinden psikolojik bir gerilime dönüştü. Borçlu yolcu, bu jesti sanki hiç yaşamamış gibi görmezden, duymazdan gelerek büyük bir kayıtsızlık zırhına büründü. İyiliksever adam da bir alacaklıya, hatta avını gözünden bir an olsun bir avcıya dönüştü.”Demek sen çarkını böyle döndürüyorsun, bedavaya götürüyorsun bu işi?” sorusu, otobüsün demirlerine çarpıp hepimizin kulaklarında çınladı.

   Final, Tekirdağ Valilik durağında yaşandı. Borçlu adam indi, peşinden de bir an bile tereddüt etmeyen kaytan bıyıklı atladı. Ben de bu filmin sonunu merak eden bir izleyici olarak peşlerinden…

“Param yanımda değil, bankada” bahanesi, son kozuydu borçlunun. Ama avcımız kaytan bıyıklı pes etmedi: “ O zaman bankaya gidelim.”

   Ve son sahne… Önde borçlu adam, arkasında ona sarsak ama kararlı adımlarla takip eden kaytan bıyıklı kahramanımız, şehrin kalabalığında gözden kayboldu.

   O 25 TL tahsil edildi mi, banka yolunda başka neler yaşandı, bilmiyorum. Bildiğim tek şey var: Hayat, bazen en sıradan yolculukta bile bize insan doğasının karmakarışıklığını, gururun, inadın, iyiliğin ve kurnazlığın ne kadar iç içe geçtiğini gösteren inanılmaz bir tiyatro izletiyor. Ve inanın bana, bu oyunun bilet parası paha biçilmez…

   Gördüğüm ve anladığım kadarıyla “iyilik yapma”nın doğası çok karışık. Koşulsuz iyilik yapmak ile borç verme arasındaki çizgi çok incedir. Bir iyilik, karşılığında bir beklenti (maddi veya manevi ) içerdiği anda doğası değişiyor. Belki de gerçek iyilik, karşılığını beklemeden ve peşine düşmediğinde anlam kazanır.

   Kamusal alan, karakterimizi büyüten bir sahne gibidir. Normalde özelde yaşanacak bir durum, herkesin gözü önünde bir gurur ve utanç testine dönüşebilir.

   Kısacası dostlarım, o kısacık otobüs yolculuğu aslında güven, adalet, onur, utanç ve insan psikolojisinin karmaşıklığı üzerine minyatür bir hayat dersiydi…

 Güven SERİN 




Hiç yorum yok: