27 Aralık 2024 Cuma

AVRUPA'NIN ALPLERİ,TRAKYA'NIN GANOS DAĞLARI VAR

 

Kamera; Güven Ganoslar Diyarı

Kamera; Güven

Kamera; Güven

Kamera; Bülent

Kamera; Bülent

Kamera; Bülent

Kamera; Bülent

           AVRUPA’NIN ALPLERİ, TRAKYA’NIN GANOSLARI VAR!

   Birçok şehir, ülke veya kıta, dağlarıyla da ünlüdür. Asya’nın Himalayaları, Avrupa’nın Alpleri, Karpatları, Güney Amerika’nın And Dağları nasıl o yörelere ayrıcalık, zenginlik katmışsa, Trakya’nın da Ganosları (Işıklar ) Istranca (Yıldız ) Dağlarıyla doyumsuz ayrıcalıkları, zenginlikleri vardır.

  Ülkemiz dağ yönünden oldukça zengin olmasıyla birlikte, dağlarımıza sanatçılar; yazarlar, şairler, ressamlar, heykeltıraşlar ne kadar çok uğrar, oralar ile buluşur ve duygu içselliği, ruhsal bir bütünlük elde ederlerse, o dağlarımızın ulusal ışığıyla birlikte tüm uluslara seslenen ve anlatacak öyküleri olur. Bu öykülerdir dağları insanlara yakınlaştıran ve bu yakınlaşmanın karşılığı olan kıymet bilirliği yüceltecek olan en değerli şeyler…

  Yunus Usta (Çakır ) ile ne zaman Gonoslar gezisi planlasak, tıpkı o da benim gibi, o geceyi sabah ile buluşturmak, bir an önce Ganoslar bölgesine gitmek için, bir yerde uyuyamaz…

  2024 yılını uğurlamadan önce gündüz kampı ismini verdiğimiz Ganoslar yürüyüşü kararı aldık. Zaman zaman bu gezilere katılan iki arkadaşımı; Bülent Yorulmaz ve Özkan Papatya’yı aradım. Olumlu yanıt alınca, onların da dağları özlediklerini görünce gitme kararımız iyice netleşti. Artık; ama ve fakat-ları bir kenara bırakıp, yağmuru da, rüzgârı da kabul ederek yola çıktık.

  Bir gün önceden yağmur yağdığı için sabah serinliği çok iyiydi. Bir yerde insanı kendine getirmekle birlikte, doğanın saf kokuları, taze sabaha, şehrimizin, kasabalarımızın, köylerine kadar süzülmüş olduğunu ciğerlerimi, burunlarımız sayesinde hissettik.

  Yazımın başında da söylediğimiz gibi Ganoslar da gündüz kampı yapmak için sadece “Hadi” diyecek bir arkadaş, bir yudum inanç ve doğal bir sevda olacak...

   Buralarda geçirilecek 5–6 saat dahi, doğayı anlamak, tanımak, hissetmek, kentlerimize geri dönerken, tekrar gelme heyecanını daha güçlü duyumsamak; insan denen canlının bataklığa dönüştürdüğü şehir yaşamlarına son derece gerekli bir kültürdür…

  Kumbağ ile Yeniköy arasında daha önceleri de kamp yaptığımız alana geldik. Çok iyi yıkanmış, tele asılıp kurumuş giysilerimiz gibi bir gündü. Önce geceden bolca yağmur ve sonra serinlik derken, gün ilerlerken güneş de doğdu Marmara’nın üzerinden.

   Uzun sayılmayacak ama nitelikli bir orman yürüyüşü sonrası geri dönüş yaptık. Önceden kararlaştırdığımız gibi, bizlerden önce gelen güya piknik yapmış doğa yağmacılarının bıraktıkları pislikleri-atıkları Bülent Yorulmaz ve Özkan Papatya’nın gayretleriyle temizledik. Onlar mıntıka temizliği yaparken, Yunus Usta ile biz de kuru odunları topladık; kamp ateşi için.

   Kamp ateşi yaktığımız yer, hiçbir şekilde doğaya zarar vermeyecek açık alan ve çam ormanlarından çok uzak bir yer. Mıntıka temizliği de ancak kendi çevremize katkı yapacak kadardı. Çünkü doğayı yağmalayanlar, geride yüzlerce, binlerce atık bırakmış. Günlerce temizlense bitmeyecek gibi görünse de, kurumlarımızın işbirliği, vatandaşlarımızı teşvikleriyle belli zamanlarda Ganoslar,Istrancalar bölgelerinde gönüllüler,doğa severler ile pekala çok değerli çalışmalar,temizlik işleri yapılabilinir.YAPILMALIDIR DA…

   Biliyor musunuz dostlar; ağaçlar, kısacası doğada canlı olan her şey etrafı gözlermiş. Kötülüğü de, iyiliği de; kısacası sevgiyi de düşmanlığı da iyi biliyorlar…

  Kim bilir kaç kez yaşadık; doğayı, koşulsuz, gönüllü ve yardımsever duygularla gidildiği vakit; bilin ki tılsımlı eller dokunuyormuş gibi; gelirken, kente dönerken; gülümsemenin en saf halleriyle tebessümü tebessüm ekleniyor; ister çay, ister kahve yudumları ve tatları içinde…

  Vincent van Gogh sıklıkla tuvalini, boyalarını alıp doğaya koşarmış. Tabiattaki dinginlik, belki de ruhu ve bedenine binen tonlarca acıyı hafifletiyordu. Monet, Renoir, Degas hepsi doğanın uçsuz bucaksız seyri içinde paha biçilmez eserlere imza attılar.

  Ganoslar da öyle bir yer; ister yazar, şair veya ressam; sahiplenilen duygu yoğun, hissiyat; renklerin, seslerin, kokuların, ışığın ve manzaraların çok farklı eşsiz tonlarıyla beslenmese; tam da yerinde, yakın bir hazinenin dibinde yaşıyorsunuz…

  Bölgemizin dağlarına, ırmaklarına, kısacası bizi ve evlatlarımızı daha iyi geleceğe taşıma imkânı olan bu güzelliklere saygı, sevgi gösterelim; emek harcayalım; kaybeden biz olmayız. Tam aksine kazanan oluruz…

Güven SERİN 















Hiç yorum yok: