31 Aralık 2024 Salı

KORAY SAFKAN

 

İNTERNET

                                      İPSALA’NIN UZUN BOYLU ÇOCUĞU

   ( Koray SAFKAN )

   Gecenin saati 22.00 olmak üzereydi. TRT Radyo Nağme yine seçkin eserleri dinletiyordu. Zihnim bir sürü yarım öykü, düz yazı ile dolu, yarı dinler, yarı uyuklar halde, BİRAZ KÜL BİRAZ DUMAN şarkısı, çok özel bir ses-sanatçı tarafından okununca, program spikeri “ Koray Safkan’dan” dinlediniz deyince, uyuduğum kış uykusundan uyanır gibi oldum.

   Koray SAFKAN! Bu isim bana neyi hatırlatıyor? Niçin bu kadar heyecanlandım, öyle bir hissiyat ki, öncesini biliyormuş gibi, sanki Hamlet’in o haykırışını duyuyordum:

 “ Bilinç böyle korkak ediyor hepimizi/ Düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor.”

    Bulanık düşünceler içinde 45 yıl önce tanıyıp da bir daha hiç görmediğim ortaokul arkadaşım geldi aklıma. Hemen telefona sarılıp benim tanıdığım Koray Safkan ile sanatçı Koray Safkan arasında gidip geldim. Koray Safkan hakkında çok az bilgi ama bir o kadar öz bilgiler vardı. Evet, yarım yüzyıl önce tanıdığım birlikte aynı sınıfı paylaştığım İpsala Edirne doğumlu Koray Safkan Türk Sanat Müziği sanatçısı olmuş. Sesiyle, bu müziğe gönül verenleri yıllar önceden büyülediği gibi beslemiş ve beslemeye devam ediyor…

  Biraz daha araştırınca Koray Safkan’ın 1 Ekim 2020 yılında yalnız yaşadığım evinde ölü bulunduğunu en yakın arkadaşı duyurmuş. Basında çok az yer kaplayan bir haber.

  Koray SAFKAN, belki de onu en iyi anlatan kişi, birince evliliğini yaptığı eski eşi Ayşegül BAYRI olmuş.

   “ Koray’ın vefatında büyük üzüntümün sebebi, cenazesine çok az insan katılmasıydı. Başıbüyük Mezarlığına babasının koynuna defnettik. Bu kadar büyük bir camiada çok az insan vardı! Özünde çok iyi bir insandı Koray.

   Ben Koray ile tanışmadan önce de Klasik Türk Müziğini çok severdim, dinlerdim. Onun kadar kıymetli bir insanla evlenmek çok farklı bir duyguydu. Rahmetli Bekir Sıtkı Sezgin, Alâeddin Yavaşça, Erol Sayan gibi çok büyük üstatlarla beni bizzat tanıştırdı. Yıldırım Bekçi, Sami Aksu, Aytaç Ergen, Melahat Gürses, İnci Yaman, Necmettin Yıldırım’ın evlerine giderdik. Tolga Özkabakçı Koray’ın da benim de öz evladımız gibiydi. Koraycığım Bekir Bey’i herkesten fazla severdi.

  Biz Koray ile boşanalı on beş sene oldu. Birbirimizi çok severek ayrıldık. Bende de çok ciddi travma-sarsıntı oldu. Benim için çok değerli bir insandı. Talihsizce bir boşanma oldu. İkimizde boşanmanın sarsıntısını atlatamadık. Birbirimizi sevmeye devam ettik. Daha sonra ruhsal sıkıntıları olmaya başladı. Evliliğimizin ilk senesinde babasını kaybetti. Kız kardeşi Gülay’ı çok talihsiz bir kazada kaybetmesi, onun GÜZEL yüreğinin kaldıramayacağı acılardı. Onun vefatını hatırlayıp çok üzülüyorum. O boncuk gözlü, güzel yürekli, kadife sesli adamı ne kadar anlatmaya çalışsam da yetmez…”

  Geceyi bu bilgilerin yüreğime yaptığı baskılarla geçirdim. İçim içime sığmadı… Hâlbuki çocukluk zamanlarından geriye kalan birkaç anı ve hatıradan başka bir şey değildi. Onun ölümü, var olan sevgi ve saygının yürek ve zihnimdeki tohumu filizlendirdi. İkimiz de Barış MANÇO hayranıydık. Barış Manço’nun Belçika’da 1977 yılında yapmış olduğu Nick the Chopper albüm ve şarkısını çok güzel okurdu. Ne zaman istesem:

—Koray, Nick the Chopper söyler misin, desem hemen ve hiç tereddüt etmeden;

“ Down in the forest,near a vallage “ der şarkının ezgisiyle bizi alıp götürürdü…

   Bazı insanların zarif ve sanatçı karakterleri doğuştan, çok erken zamanlarda kendini gösterir. Koray SAFKAN böyle insandı. Zarif ve sanatçı ruhlu… Uzun boyu, yakışıklılığı ve sınıfın en güzel kızları tarafından beğenilmek, onun sanatçı ruhuna yapılan en saf alkışlar gibiydi…

   Ondan geriye kalan birkaç değerli hatıradan birisi de yanılmıyorsam bir keresinde de İpsala Bayır Evleri olarak bilinen yerde bulunan tek katlı ve bahçeli evlerine gitmiştik, o kadar…

   Bu yazıyı, Koray Safkan’ın ölümünü öğrendiğim gecenin sabahında, günün ilerleyen saatlerinde kaleme alıyorum. Her gezdiğim yerde çok eski zamanlarda tanıdığım bir insan değil; bir sanatçının hassas ruhuna binen binlerce ton yükün acılarını da hissettim. Hiçbir magazinsel olaya bulaşmadığı için doğru dürüst ölüm haberi ve hakkında bilgi bile yok. Koray böyle yaşamayı tercih etmişti; reklamsız, popülist-yardakçı kültür denen zavallı kalabalıklardan öte ve çok uzak…

   Yarım yüzyıllık geçmişin birkaç güzel hatırasına tutunmuş olmayı, Koray Safkan ile kurulmuş bağ ve ülke sanatına katmış olduğu sanat lezzetini, ayrıcalığını kazımış bir insanın güzel ruhuna seslenerek, şairin (Oktay Rıfat ) birkaç dizesine de sığınacağım;

 “ Hep yaşadığımı hatırlatıyorum kendime/Diyorum ki işin acele/Bir gün ne el kalacak tutmak için/Ne yürümek için bacak/Ne bulutların seyri/Ne de bir hatıra dünyamızdan/Çünkü hatıralar kuşlar gibi/Dal ister konacak/Bir gün yaslanmak istesen pencereye/Diz çökmek istesen nafile/İş işten geçmiş olacak”

  En çok duygulandığım anlar ise, onun seslendirdiği Türk Sanat Müziği videolarını izlerken oldu. Koray SAFKAN, eski eşinin söylediği gibi, onun güzel yüreği yaşadığı kardeş ve baba acısına teslim olmuş, daha yaşarken kendi içine çoktan gömülmüş…

 Güven SERİN 

  





2 yorum:

Arzu sarıyer dedi ki...

Üzgünüm çok, değerli bir sanat insanının kaybına... Teşekkürler,yazmasaydın bilemiyecektik sanatçımızı. Saygıyla anıyorum, mekanı cennet olsun. Yüreğim burkula burgula dinleceğim güzel sesiyle okuduğu eseri...

GÜVEN SERİN dedi ki...

Her zamanki duyarlı insaniyetinize,sanata ve sanatçıya verdiğiniz desteğe teşekkür ediyorum Arzu öğretmenim; sağ olun...