16 Eylül 2024 Pazartesi

BÖYLE BUYURDU ZERDÜŞT

 




                                    BÖYLE BUYURDU ZERDÜŞT

                                  ( Beni Öldürmeyen Acı Güçlendirir! )

   Ve Zerdüşt, dağlardan aşağıya inmeye karar verdi. Yani Alman filozof Friedrich Nietzsche: bir deha, üstün insanın peşinde koşan üstün insan…

    Niçe tedavi amacıyla gitmiş olduğu İsviçre’nin Sils Maria ve Luzern bölgelerine âşık oldu. Tabiatın sınırları zorlayan senfonisi buradaydı. Bir değil iki aşkın doğuşu da orada olacaktı!

   Niçe, doğanın desenleri, renkleri, sesleri ve kokularıyla büyülenmişti. Rus asıllı genç kız, yazar, öykücü, psikanalistti Lou Salome de onu büyüleyen, âşık olduğu ikinci ve son aşkıdır.

   Saatlerce yürüyor, sohbet ediyor, her konuda konuşuyorlardı. Genç kadın Niçe’nin fikirlerini çok beğeniyor, birliktelikleri İsviçre’nin, Sils Maria’nın doğasına uygun, yakışır bir ahenk içindeydi. Bu aşktan, samimiyetten cesaret alan Niçe,Lou Salome’ye ikinci kez evlilik teklif etti.İkincisinde de reddedildi.

   Bir dehanın reddedilmesi, yeraltında yüzlerce birikmiş enerjinin birden yeryüzüne çıkması gibidir. Çok değerli, çok büyük ve anlamlı acıları da beraberinde getirir. Zaten, zaten üstün insan felsefesini taşıyan, yücelten ve anlatan Niçe için yaşamının en büyük sınavı başlamış oldu. Ya intihan edecek, ya da yoluna devam edecekti…

   Acı karşısında aradığı şey, hayatın anlamını bulmaktı. Bunun yanı sıra, acı çekmenin kendisinin mutluluğun anahtarı olduğunu görmeye başladı. Acının mutluluk için bir fırsat olduğunu düşünmeye başladı. Ve o büyük eseri ; “ Böyle Buyurdu Zerdüşt “ için kalemi eline adı ve yazmaya başladı.

   Yarattığı eser, yıllar boyunca sanatçıları, filozofları etkileyecek, ancak dehaların yaratacağı türden bir eserdi. O artık, sonsuz dönüşün yaşayan bir kanıtıydı…

    Sağlığı giderek kötüleşse de o artık Avrupa’nın birçok şehrini gezmeye başlamıştı. Dönüşüyordu; sonsuzun içinde insanın durduğu sürece, hiçbir zaman vazgeçemeyeceği bir eserin ruhunu ve bedenini inşa ediyordu.

   İyinin ve Kötünün Ötesinde ki eserinde geleneklere karşı çıkıyor, dimdik savunduğu fikirlerin arkasında, önünde duruyor ve yürüyordu.

    En büyük eserim dediği kitabı yayınlatacak yayın evi bulamadığı için 1886 yılında kendi imkânlarıyla yayınlattı. Yazdığı kitabın karşısında kendi bile dehşete düşmüştü. Eleştirmenler ise; “ Bu kitap dinamit kadar tehlikelidir.” Diyerek adeta kaçıyorlardı.

   Niçe, İyinin ve Kötünün Ötesinde kitabıyla bir yerde Hristiyanlığa da savaş açmıştı. Ona göre farklı güdülere sahibiz. Cinsellik güdüsü, saldırganlık güdüsü, baskın olmak güdüsü! Hristiyanlık ise bu güdülerin Tanrıya karşı bir hakaret olduğunu söylüyordu. Filozof ise kendini bastır fikrinden nefret ediyordu. Bu şekilde insan kendini temizleyemezdi… Hristiyanlığı köylü ahlakı olarak görüyordu.

   Nisan 1888’de Turin’a İtalya’ya taşındı. En verimli olduğu zamanlardaydı. Yılda dört kitap yazdı. Dehası, adeta fışkırıyordu…

   Dehanın deliliği de 1888 yılının sonunda başladı. Megalomani’ye dönüşen bir durum söz konusuydu. Ve bir süre sonra akıl hastanesine kapatıldı. Bir deha, bir daha ölümüne kadar ( 10 Yıl ) hiçbir şey yazmadı. Zihni kayıp gitmişti gitmesine ama eserleri için hayat yeni başlıyordu.

   1897’de akıl hastası teşhisi konan Niçe’yi kız kardeşi Elisabeth ölene kadar kendi evine taşımış ve orada bakmıştır. Öldükten sonra o evi, Niçe’ye adanmış bir tapınağa çevirmiştir.

   Niçe aklını kaçırmadan önce yazdığı birkaç satırdan birisi; “ Boşluğa yeterince uzun bakarsanız, boşluk da size bakacaktır…”

   Dehaların kaderi de budur; öldükten sonra eserleriyle yaşamaya başlarlar. Üstün insan; belki de boşluğu doldurmak isteyen, üstün bir ruha, cesarete, erdeme, iradeye dönüşmüş olandır…

 Güven SERİN 

   


Hiç yorum yok: