13 Temmuz 2024 Cumartesi

YORGO VUPURİDİS

 

İNTERNET

                       YORGO VAPURİDİS: TAVERNALAR KRALI

  “Ben bin yıllık Türküm; şarkılarımda Türk Sanat Müziği sazları kullanmanın onurunu yaşadım!” diyen sanatçı Yorgo Vapuridis’e eşlik eden Türk Sanat Müziği saz sanatçılarını, o değerli isimleri tek tek anmak istiyorum;

 Polat Tezel, İsmail Şençalar, Kadri Şençalar, Metin Bükey, Tevfik Okşar, Ramazan Ulaş, Sezgin Sezer, Kemal Gürses, Seyfi Ulaş, İsmail Filiz, Şadi Gümüştekin, Önder Keskinkılıç, Volkan Başaran, Kemal Dükey, İskender Paydaş, Kemalettin Akbaş…

  Bu ülkede, ne kadar çok değerli, yetenekli ve ülke sevdalısı insanlar yaşadı ve yaşıyor? Böyle büyük değerlerin, müzik, kültürel yaşama kattıkları zenginliğin karşısında şaşırmamak mümkün değil…

   Günümüzün kısır dünyasını, bencil ve muazzam ego kaleleriyle çevrili yaşam tarzları karşısında; müzik yaşamı da, kültürel, sosyal yaşamlar da büyük yıkıma uğradığı, uğrayacağı görünen acı gerçeklerdendir.

  Anadolu, Rumeli ve Orta Asya’dan süzülmüş anıların, kültürel birikimlerin birlikteliğiyle neler doğmuş, neler oluşmuş ve neleri kaybetmişiz, araştırmaları yapılsa, ruhlarımızın ağlaması aylarca dinmez diye düşünenlerdenim.

   Binlerce yıl, deneyim sonucunda gün yüzüne çıkan, insanı insanlığın neşesiyle kucaklayan musiki tınıları, besteleri, sanatçıları ve yaşamın kendisini hafifletmek için yine insanın sosyal hünerleriyle ortaya çıkan gece-eğlence yaşamı, kim bilir kaç milyon insanın elleri acıyana kadar alkışladığı, günün ve günlerin korkunç yüklerini, kirlerini o müzikal bahçelerinde bıraktıkları, ülkesini her fırsatta terk eden gençliğe anlatılmalı ve aktarılmalıdır…

  “Ben bin yıllık Türküm; burada doğdum, burada öleceğim. Burada kazandım burada harcıyorum” diyen Yorgo’nun varlığını bir tesadüf sayesinde öğrenmemi; yine yetişmeyen kültürel yaşamın, bitmeyen cehaletin sızısı içinde anlattığımı vurgulamak isterim.

  Bu büyük medeniyetler diyarını ister insanlarının kabiliyetleri veya antik dünyalardan kalan antik şehirlerimizin görüntüleri, destansı yaşam öyküleriyle anlatmayı başarabilseydik; sinemamız, tiyatromuz, operamız, üniversitelerimiz, mahcup ama öfkeli, cesur ama korkak insanlarımız; kısacası herkes elinden gelenin en iyisin yapmış olsaydı, vize alınmadan her ülkenin ağırlayacağı insanların, milletlerin başında gelirdik.

  Biz bu diyarların sahibi, bizler bu diyarların koruyucusu, kollayıcısı, diyemedik! Antik şehirlerimiz gibi müzik insanlarımız da hep yarım kaldılar, yarım bırakıldılar. Onların sonsuza ait öykülerini tamamlamak için kurum ve insan kültürünü yaygın, istikrarlı hale getiremedik…

  Yorgo VAPURİDİS, bu toprakların yetiştirdiği, bu toprakların esin perileriyle coşku, hüner verdiği, bu kabiliyeti en saygın, sağlam ve kararlı halde, yücelten, taşıyan ve aktaran bütün değerlerimizin öncüsü gibi; sadece birkaç yazı, birkaç fotoğraf, video ile değil, onlarca bölümden oluşan belgeseller, sinema sanatlarıyla da onurlandırılmalı, sahip çıkılmalıdır.

  Kış uykusu hayvanların en güzel icatlarından birisidir. Evrim denen muhteşem dokunuş, yaşamın içinde kalmak isteyen, yaşama sımsıkı sarılan canlıları, yiyecek sıkıntısı çektikleri vakit bu uykuyu; kış uykusunu icat etmelerine neden olmuş.

   Kış uykusu ne kadar sürer derseniz; bahara kadar derim. Ya, bu kadim milletin, ülkenin kış uykusu ne zaman biter? Sadece barınma, üreme ve mülkiyet edinme sınırları içinde; sadece kin, nefret, mahcubiyet, masumiyet halleriyle gerçekleşen duruşlarımız; yarım kalmış öyküleri tamamlamaya, bu ülkenin fedakâr, hünerli değerlerini anlayıp sahiplenmeye yeter mi?

 Güven SERİN 

  

 

 


Hiç yorum yok: