13 Ocak 2024 Cumartesi

HASAN BEKTAŞ: TEKİRDAĞ'IN YÜZ AKI

 

HASAN BEKTAŞ

HASAN BEKTAŞ

                           HASAN BEKTAŞ: ŞEHRİMİZİN YÜZ AKI

   Teknolojinin insanlığa şımartan, insanlığa hüzne boğan binlerce fayda ve zararı şimdilik bir kenara dursun. Facebook üzerinden kurulmuş olan bir grup var; Tekirdağlılar, Çocukluğumuz, Anılarımız, diye daha çok ölüm haberlerinin verildiği, belki de buradaki duyurular olmasa, çoğu yakınımızı, arkadaşımızı halen yaşamın içinde zannederken çoktan bu dünyadan ayrılmış olduğundan haberimiz bile olmayacak…

   12 Ocak günü, sevindiğimiz kar yağışından sonra şehir olarak zorlandığımız buz tutmuş sokak caddelerin buzlarının çözüldüğü saatler, öğle üzeri açmış olduğum facebook üzerindeki paylaşımda gördüm; Hasan Bektaş’ın ölüm haberini…

   Bir insanın saygınlığı, diğer insan üzerinde bırakmış olduğu etki, en saf haliyle böyle zamanlarda çıkıyor ortaya. Saf ve her şeyden sıyrılmış bir sevginin çığlığı; “Olamaz…” bir düş ile gerçek arasında, kalan ile gidenin ince çizgisine tutunmanın zavallı hali içinde, hüznün kim bilir kaç tonuyla iç içe geçtim…

  Hasan Bektaş ile aynı yaştaydık. Yolumuz 1980’lerin sonlarında kesişmişti. O babasından kalan öğrenci yurdunu işletiyor, ben de idealizmin en öğretici, neşeli zamanlarını bir başka öğrenci yurdunda yönetici olarak çalışıyordum. Aynı işle uğraşıyorduk. Uğraş alanımız; genç çocuklardı. Oysa biz de gençtik henüz…

   200–300 metre kareye doluşmuş 120–140 genç çocuğun gençlik enerjileriyle uğraşmak, onlarla uzlaşmak ayrı bir sosyoloji sanatı gibiydi...

  Hasan Bektaş’ın işletmiş olduğu öğrenci yurduna ne zaman uğrasam, yüzündeki iş insanı, sanki yüzyıllar önce pişmiş bir adamın ak yüzünü görüyordum. Alacağına da bağlı, vereceğine de; dünyanın neresinde yaşasa, yüksek disiplin, çalışma arzusuyla oraya ayrıcalık katacak, yazgısı hep çalışmak olan bir insan tanıdım…

   Küçük olan şehrimizde yollarımız hep kesişti.1990’lı yıllarda ve daha sonra, birbirimizi sınayan kadersel anlarda da aynı saf, temiz hüzünleri tattık…

  Örneklerim içinde Hasan Bektaş hep vardı. Nasıl bir örnek derseniz anlatayım: -Saygınlığını kaybetmeyen bir insanın her şeyini de kaybetse yine başarılı olacağının muhteşem kanıtıdır Hasan Bektaş…

   Yıllar önce yaşadığı ekonomik zorluklar içinde o zaman babadan beri sürdürdüğü, sahiplendiği insan onuru-iş onuru nasıl işe yaradı ve nasıl dönüştü; gözlerimle görmeyip, şahitlik etmeseydim inanamazdım…

   Şehrimizin gizli yüz aklarından birisiydi Hasan. Sadece Seçkin’in, Serçinin babaları, Nurşen Hanımın eşi, Emine Hanımın oğlu ve eski bir Yavuz Mahalleli değildi; şehrimizin büyük çoğunluğu tarafından bilinmeyen birbirine tezat; yaptığı işe sımsıkı sarılan, misafirini her zaman tevazuyla karşılayan bir yüce kişilikti…

  Eğer inanıyorsak evrenin sonsuzluğuna, insan denen canlının içinde hep varsa öteki dünyalar; o zaman ölümlere, kendi icat ettiğimiz “ erken ölüm” dediklerimize niçin bu kadar üzülüyoruz? Neden, içimizde bir şeyler yaşlanıyor…

   Değirmenaltı Mahallesine yolunuz düşerse Seçkin Pansiyon denen yeri bir gezin ve görün. Orada Hasan Bektaş’ın yüksek disiplinini, çalışkanlığını ve şehrimizin yüz akını bulacaksınız…

 Güven SERİN 

 

 

 





Hiç yorum yok: