NİHAYET KAR
YAĞDI
Yağdı, yağacak derken nihayet saf beyazlığa bürünen Tekirdağ, kırlarıyla birlikte bütün Trakya beyaz örtüsünü üzerine çekti. Herkesin beklediği, ama en fazla tabiatın, doğal dengelerin ihtiyacı olduğu kar için herkes sevinç çığlıkları atıyor.
Tam da burada biz aklı, erdemi yakalamış insanlığa iş düşüyor. Hayvanların en savunmasız, en çok yardıma, yiyeceğe ihtiyaç duyduğu zamanlar bu zamanlar…
Ya ihtiyacı olan insanlar? Yakacağı olmayan, yakacağa bütçe ayıramamış olanlar? Onlar için kar neyi ifade ediyor? Soğuğu mu? Yalnızlığı mı? Kimsesizliği mi?
Yeraltı suları için kar; tam manasıyla beslenme biçimini ifade ediyor. Çiftçiler için de öyle, ağır ağır, usul usul beslenecek tarlaları; daha çok bereket artsın, daha sağlıklı mahsuller alınsın diye…
Ya çocuklar için, kar ne anlama geliyor? Kardan adamların havuç burunlu, kömür gözlü bakışlar? Oyun oynamayı, arkadaş edinmeyi anlatıyor olabilir mi?
Benim için çok şeyleri anlatıyor. Çok derinlere inmiş Paşaköy İpsala anılarına bir dokunsam, kim bilir kaç sayfa yazardım; saflığı, mahalle arkadaşlığını, çocuk oyunlarını; kartopu savaşlarını anlatmak için…
Oldukça basit ve sundurması olan evlerin çocuklarıydık. Evlerin nineleri, dedeleri olduğu gibi, o basit evlerin komşuları da vardı; içeride yanan lüks olmayan sobaları tutuşturmak, etrafı ısıtması için birkaç tezek, odun yeterli olurdu…
Saf beyazlık, altıgen şekle sahip karlar, doğanın muhteşem dönüşümünün de sembolüdür. Kış mevsiminin özü, zorlukların, sınanmalar okulu gibi… İşte bizler eski insanların kara kış dediği, o büyülü masalların bocuk gecelerinin içinden süzülen ruhların bedenleri, evlatlarıyız…
Nihayet yağdı kar! Bıraktı kendini yeryüzüne… Tabiatın ve döngünün sabırlı soluğu, eşsiz gezegeni yaşatmak için bin bir çare ürettiği gibi, en çok kirlerin, mikropların, kötülüklerin üzerine yağdı kar…
Benim için nedir kar? Sabah ve geceden yaptığım yürüyüşlerin ayak izleridir. Ay ışığında parlayan patikalar, bütün insanlığın ve canlı yaşamın gelişimi için eşsiz birer yoldaş gibiydiler. Karlara bırakılan ayak izleri de öyle; kentlerdeki insan yalnızlığını, insanın, insanlık yolculuğundaki kimsesizliğini en güzel onlar anlatıyor!
Nasıl yani? Dikkat ederseniz, kar yağışından sonra sokağa, caddeye çıkar çıkmaz, bizlerden önceki ayak izlerine, karlar üzerinde öncü insanların bıraktıkları izlere sokulur, basar, kendimizi daha güvende hissederiz.
Karlarda bırakılan öncü ayak izleridir bizi biz yapan. Ve diğer izlerin kimlere ait olduğunu düşünmeden aynı izlere, iz bırakmak, tam manasıyla tabiatın öz evlatlarının en saf ve en mecburi halleridir…
Yağdı kar Tekirdağ’a… Örttü üzerini beyaz çarşaflarıyla şehrin ve kuytulara sığınan kuşların acıkacak karınları; saflığa aldırış etmeden birkaç kırıntı bulabilmek için uçacaklar; oradan oraya…
Kuru ekmek parçacıklarını kuşların yiyeceği biçimde etrafa bırakma ve ayak izlerine basarken; diğer insanları, komşularımızı, akrabalarımızı, insanlığı ve barışı hatırlama zamanı…
Güven SERİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder