11 Aralık 2023 Pazartesi

ÖLÜMÜ BEKLEYEN İKİ MAVNA

 

Kamera Güven
Marmara Adası

Kamera Güven

                           ÖLÜMÜ BEKLEYEN İKİ ÖLÜ MAVNA

   Ada sabahında çıkmış olduğum yürüyüşte gördüm sığınmış oldukları küçük limandaki iki ölü mavnayı. Birbirlerine iyice sokulmuşlardı. Dikkatli bakmadığınızda iki değil bir ölü var zannedersiniz…

   Şairin dizelerinde haykırdığı gibi; “ Ölümlerine ağlanmayan askerlerden” mavnalar-dandılar. Her ikisinin de boyaları çoktan kazınmış. Pas, küf, oksitlenme tüm kuvvetleriyle birlikte gemileri ele geçirmiş halde, oracıkta, sessizliğin en sessiz halleriyle bekliyorlardı.

  Neyi? Tekrar tekrar öldürülmeyi bekliyorlardı… Ölmüş olan bir daha, bir daha öldürülür müydü hiç?

 “ Korkularından ateş etmeye başladılar artsız arasız

  Bütün yapılara, bütün taşıt araçlarına, bütün canlılara

  Her sese, her kıpırtıya ateş ediyorlar.

  Ama korktukları hem de hayvanca korktukları belli

  Bu şehir öldürülmemiş miydi kendileri öldürülmeden önce

  Bu şehrin kemikleri birer birer kırılıp, derisi yüzülmemiş miydi?

  Derisinden kitap kabı yapılmamış mıydı, yağından sabun

  Saçlarından sicim…”

  Bir şiirden daha saf ve edebi ne anlatırdı ki eziyet kokan, insanlığı aşağılayarak ölüleri bile tekrardan öldüren cinayet sahnelerini?1940’lı yılların o korkunç hallerini ancak sanatçılar; Nazım Hikmet kazıyabilir gelecek bütün kuşakların alınlarına; bir leke gibi... Onlar dizeleriyle, erdem yüklü sözcükleriyle kanayabilir nasıl tutmuş kapkalın, kapkara vicdanlar…

   Ya İsrail’in Filistinlilere uyguladığı insanlık dışı yöntemler? Daha kaç kez öldürülecek insanlık…

  SS mangaları öldürmeye bıkmadıkları gibi doymamışlardı da. Şair, öldükten sonra, başları olmadığı halde korkularından, hem de hayvanca korkularından dolayı sağa sola ateş etme sahnesini tekrar canlandırıyor; ölen ölü bedenlerin yaşarken bütün gülümsemeleri, yaşam ve yaşama sevinçleri hatırına…

  Sığındıkları sakin limanın ılık sabahında yanından geçtiğim küçük koy ve ölmüş oldukları halde ölümü, öldürülmeyi bekleyen iki mavnanın dramatik duruşu da bana böyle hissettirdi.

  Bir zamanlar capcanlı, suların üzerinde yüzen, yükler, umutlar, kazançlar, kurnazlıklar taşıyan iki mavna; tekrar yaşama dönmek, demir atomlarını tazelemek, yeniden bir başka geminin, aracın, binanın yükünü üstlenmek, yaşamın içinde olmak için öldürülmeyi; parçalanmayı bekliyorlardı…

 Geri dönüşüm, iki ölü mavna için, tekrar öldürülerek, eziyet çekerek tamamlanacaktı!

   Ya insanın, canlıların bu iki ölü mavnadan bir farkı var mı ki? Kim bilir hangi ölümlerin, tekrar tekrar öldürülen yaşayan, yaşamdan kopan, koparılan canlıların üzerinde filiz verdik…

    Bütün bunları bilmeden, hissetmeden bir de kendi kendimizin nefesini, kalp atışlarını, heyecanını öldürmeyi beceriyoruz ya, şaşarken ölüyoruz ya; ben buna şaşıyorum…

 Güven SERİN 

 

 

 

  





Hiç yorum yok: