2 Eylül 2023 Cumartesi

O MUTLU BİR İNSAN

 

Kamera; Güven 

                      

                                      O,MUTLU BİR İNSAN

                                   ( Hiçbir Ressam Çizemez )

    Mutluluk adına söylenmiş sözleri, harcanan çabaları, yazılan hikâyeleri, reçeteleri araştırmaya kalksak, işin içinden çıkamayız. İnsan denen canlı, insanlık yolculuğuna çıktığından beri peşinden koştuğu yegâne şey mutluluk olsa da, araya girenleri def edemediği için, elinde kalan mutluluk kırıntılarıyla yetinmek zorundadır.

   Şöyle bir çevrenize ve kendinize bakmanızı rica edeceğim. Tüm bedenin, ruhumuz ile birlikte salındığı bir kahkaha, düzeyli bir sevinç ne zaman uğradı bizim yanımıza?

   Sözünü edeceğim kişi; mutlu bir insan. O’nu tanıdığımdan beri, kızgınlık zamanlarını çoktan yenip yok etmiş, şimdi de yaşamın en olgun zamanında yepyeni bir slogana sarılıp için için gülümseyen birisi O…

   Paşaköy ovasını karış karış bilen, Meriç nehrinin dizginlenemez zamanlarda balık tutmaya giden, yaradılışında var olan mutluluğu çekinmeden sunabilen kişi; Mehmet ÇETİN’den söz edeceğim sizlere.

   O bir meddah değil ama meddah ile tanışsa, her ikisi de kıkır kıkır gülümserler. Yoksa insanın sınırsız mülkiyet aşkı, muhteşem beklentilerin içinde kavrulmamış ise, kişinin ruhu, yaratıcı tarafından verilmiş o sevgili neşe, kaybolmuyor son ana kadar.

  Mehmet Çetin’in bugünlerde bir de sloganı var;

 “ Bana soruyorlar: - Ne yapıyorsun, nasılsın, diye!-Ben de cevap veriyorum beni merak edenlere:

 — Nasıl olacağım, fakirliğin, yoksulluğun tadını, doya doya çıkartıyorum.”

—Neden böyle söylüyorsun, dediğimde:

—Düşlerimde hep zengin olduğum için. Zenginliğin içinde yoksul yaşayanları bir parça gülümsemeye yüreklendirmek için: -diyerek yine gülümsüyor; bildik o yarım yüzyılı aşan gülümseme. Sanırsınız; Meriç, Balkanlar gülüyor; gülmeyi unutan, hiç bıkmadan insanı çekiştiren efendilere…

   Bazı insanların yeterli eğitim almayışına susarak, sessiz kalarak üzüldüğümü söylemek isterim. Doğuştan sanatçı, meddah olan nice insanımız var çevremizde.

    İster erkek, ister kadın olsun; yüreklerinde güneşlerin nükleer enerjileri saklı sanki hep ışıltı saçarlar; öldürmek için değil, yaşatmak ve gülümsetmek için…

    Mehmet Çetin; yani eniştem, meddah değil, filozof değil, doktor değil. Ama nice doktorun, filozofun, okumuşun peşinde koştuğu mutluluğu, sevinci ve gülümsemeyi ceplerinde taşıyor. Kaç insanın cepleri böylesine doludur bilinmez…

   Bir de bir sözü not almış bir kenara. Nereden buldun, bu sözü hiç duymadım dediğimde: - Geçen bir kamyon arkasında gördüm. Çok hoşuma gitti ve yazdım. Şimdi de beni seven sevmeyen herkese sesleniyorum;

 “ Hiçbir ressam çizemez, sahte dostların yüzündeki kalleşliği” Bu söze kaç kişi “Hayır” diyebilir ki? Sanırsınız, Diyojen’in Büyük İskender’e rest çekiş hanı…

    Sanırsınız, Sokrates’in ölüm fermanı verildiği anda yaptığı muhteşem savunma… O anların, en saf, acıklı ve kalıcı zamanları yaşanıyor; Mehmet Çetin’in gülümsemesi ve düşleri içinde…

   Meriç’in suladığı, zaman zaman hırpaladığı ovaların ahlât ağaçları gölgesinde, göllerinde büyüyen, koşan, avlanan, öyküler dinleyip anlatan insan böyle olur işte; yoksulluğun bile tadını, doya doya, sanki son kez yaşanıyormuş, bir daha yoksulluğu özleyecek gibi çıkartır…

   Egosu şişkin tipler; diğer insanları; “zavallı-insancık” ezikliği içinde gören insanların en korktuğu insan tipleri; gülen, gülümseyen insanlardır; Mehmet ÇETİN gibi…

 Güven SERİN 

  

 

 

 

Hiç yorum yok: