24 Mart 2023 Cuma

OKU BAKALIM ANACIĞIM

 

Bedri Rahmi Eyüboğlu

Eren Eyüboğlu

                                      OKU BAKALIM ANACIĞIM

                 ( Ninelerimizin, Dedelerimizin Nasırlı Ellerinden Öpüyorum)

  Ortak tanıdığımızın mekânında doktor arkadaşıyla kısa bir sohbete katıldım. Göz doktorumuz, daha yeni muayene ettiği bir, kendisinin söylediği gibi, görme zorluğu çeken köy insanı görüntüsü içinde yaşlı bir kadın olmuş.

   Muayene sırası yaşlı kadına gelmiş. Doktor, her hastasına gösterdiği titizliği, muayene şeklini, yaşlı kadın hastasına da göstermiş. Muayene başlamış. Muayene koltuğuna oturmuş kadına karşıki duvardaki harfleri tek tek göstermeye başlamış:

—Oku bakalım anacağım

—R

—Hemen yanındaki harf

—S gibi biraz silik görünüyor

—Hemen altında olan hangi harf?

—K

—Yanı başındaki?

—Bulanık

—Altındaki?

—Okuyamadım!

  Uzağı görme sorunu olan hastasının bu tür temiz,net ve Türkçe cevapları göz doktorunu çok etkilemiş.Sohbetimiz yaşlı kadın ve onun temiz Türkçesi ile anlatma,irdeleme üzerine oldu.

  Tıpkı köy yumurtası, köy ekmeği, köy tereyağı gibi köy insanları, onların temiz ve kendilerine özgü, doğal ifadeleri, uygar dünyanın şehir insanını, tıp eğitimi görmüş bir doktoru şaşırtmaya yetiyor! Niçin?

  Yapaylığın, süslü sözlerin ve ruhlarımızın fazlasıyla makyajlı hale gelmesi, belki de doğal ve özgün olana açlığımızın muhtaçlık haline gelme zamanı gelmiş de ondandır…

  Meşhur bir hikâye anlatılır Süleymaniye Cami üzerine; “ Süleymaniye’yi yıkmak için beş on işçi, kazma kürek yeterlidir. Ama yapmak, yeni bir Süleymaniye inşa etmek için bir Sinan, bir de Süleyman lazımdır.”

  İşte böyle, köy insanlarımızı, yüzyılların imbiğinden süzülmüş deneyimleri, gelenekleri çok çabuk; kırk yılda canını okuduk. Gelinen noktada, nasırlı, bakımsız görünen eller galip geldi. Onlar, kendi savaşını kaybederken kazandılar. Yaşama, nesillere tat-tuz kattılar. Her şeyden önce TOKLUK ve ÂLİCENAPLIK denen şey, onların mayasıdır…

  Kıt hale gelen insanlarımız, öyle bir hafiflik, sessizlik içinde yaşıyorlar ki, kendilerini öne çıkartmayı, kahkaha ile gülmeyi bile ayıp sayıyorlar.

  Doktorumuz, yaşlı köy giyimli kadın hastası için son sözlerini anlattı:

—Doktor oğlum, biliyor musun benim gözlerim niçin görme sorun yaşıyor; çok ağladım da ondan!

—Anladım anacağım, sözünü tekrar anlatan doktorumuzun gözleri nemlenmiş bir halde yanımızdan ayrıldı.

  Alman milleti ürettikleri bira için bile yüzyıllar önce “Saflık Yasası” yapmışlar.

  Ya bizler?

    Saflık Yasası gibi dupduru, yüksek kalitede vicdan, deneyim, şefkate sahip insanlarımızı ne yaptık? Niçin şehirlerin görünmez, bilinmez mahalleleri beton evlerine hapsettik onca zenginliği?

 Güven SERİN 


 

  

 

 

 




Hiç yorum yok: