KARADAYI
(
İbrahim Ertemel )
Büyükler-atalar ne güzel söylemiş; “ Yiğit, lakabıyla anılır” diye…1980’li yıllarda tanıdım Karadayı olarak bilinen, çok iyi giyinip, her daim tertipli, disiplinli yaşayan insanı.
Sadece Yavuz Mahallesi,Tintinpınar Caddesi insanı değildi.Ünü,sesi adeta şehrin her yerine yayılmıştı.Neşe saçardı:
—Beşiktaaaaş, diye bağırdığı gür sesi. O an şenlenir, etraf sakinleri, esnaf ve müşterileri; “ Yine Karadayı geçiyor” diyerek gülümser ve birçoğu ona spor, futbol ve takımların bulunduğu yer-skor, son oynadıkları maçlarla ilgili kısa yorumlar, gülüşmeler yapılırdı.
Nasıl ki 70’li yıllarda aynı radyoyu, televizyonu onlarca insan dinler ve izlerse, Karadayı’nın olduğu yerde de, en az on soluk, on insan, on fikir ve o mizah yayılırdı yeryüzü ile gökyüzüne doğru…
Karadayı kimdir derseniz; özellikle Ertuğrul, YavuzOrtacami Mahallesi, Köprübaşı sakinlerinin çoğu gülümseyerek; “ Tanıyorum” der. Biraz daha ileri gidip:
—Yahu, Karadayı’nın esas ismi
nedir? Sorusuna hemen hemen kimseden cevap alamazsınız.
O,KARADAYI olarak bilindi ve anıldı. Bu şehrin sokaklarında, caddelerinde lakabına uygun bir ün, şan ve yaşam sevinci yaşadı. Nereden mi biliyor ve anlıyor derseniz; onu tanıma, sıklıkla sohbet etme imkânını bulan şanslı Tekirdağ sakinlerinden birisiyim.
Bir insan sadece iyi giyinerek, esprili konuşarak sevilmez ve sayılmaz. İstikrar ve kararlılık, temiz anlayışa, giyinişe ayrıcalık katar. Bir de en önemlisi: ŞEHİR SEVGİSİ…
Yaşadığı yerle bağ kuramayanların büyük çoğunluğunun sorunu vardır. Kendilerinin dahi bilmediği; bir hesaplaşma ve bir türlü bitmemiştir…
Geldikleri köylerden, kasabalardan, başka şehirlerden güzel, yüklü ve istikrarlı, hatta verimli kültürleri yaşadıkları şehre; Tekirdağ’a vermeyi, sunmayı bir türlü bulamamış olmaları, onlar ve şehir adına bir kayıptır…
Karadayı olarak bilinen insan, yaşadığı yere tat-tuz katmakla kalmamış, kendisi gibi şehri seven, aidiyet duyusu taşıyan çocuklar-evlatlar, torunlar armağan etmiştir.
Yürürken yaşadığım şehrin cadde ve sokaklarında sıklıkla aklıma gelen Karadayı’yı, İbrahim Bey’i; İbrahim Ertemel’i, Habertrak ve aynı zamanda kent arşivine taşımayı gönüllü, sevinçli bir borç ödeme, anma, hatırlama ve paylaşmak adına heyecan duydum.
Ne derdi Karadayı; geçtiği sokak ve caddelerde ve onun sesini duyup ona cevap verecek şakacı insanlara:
BEŞİKTAAAAŞ…
Karadayı ile ilgili en güzel anıyı sona sakladım. Bu anıyı bana anlatan kişi kırk yıllık arkadaşı Metin Korkmaz’dır.
Karadayı,Peştemalcı Caddesi’nden Tintinpınar Caddesi girişi,yaşlı çınar ağacı altına geldiğinde dostu Gazozcu Kemal’e yirmi metre öteden,o gör sesiyle:
—Kemaaal nasıl gidiyor araba?
Eski dostu Gazozcu Kemal, oturmuş olduğu manav önü sandalyesinde, ağzında hiç
düşmeyen sigarasıyla birlikte:
—Tekerlekler havadaaaa, diye
ses verirmiş…
Şehre iz bırakan insanlar böyle bir şey; eninde sonunda edebi yaşam, onlara yazı diliyle kapıları açar ve kucaklar; sarmaş dolaş olurlar…
Güven SERİN
2 yorum:
Bir portreler kitabı hazırlamanız yerinde olacak sanırım Güven Bey. Biriktirdiğiniz ne hoş insan hikâyeleri var. Belki düşünmüşsünüzdür ya da varsa affedin ben bilmiyorumdur ama bundan sonra böyle bir çalışmaya girerseniz keyifle okuyanlardan olurum. Kaleminize sağlık!
Teşekkür ediyorum.Güzel fikir fakat,ama deyince anlaşılıyor sanırım:)) Bir haylazlık benimki; sadece yerel basın arşive yeterli oluyor; belki de birçok yazarın başına gelen şey; doyuma ulaşıp,gelecek zamanlara öylesine bırakıyoruz bütün bu eserleri...
Yorum Gönder