7 Eylül 2022 Çarşamba

HER EVE,KURUM ve KURULUŞA BİR ALİ BEY LAZIM

 


Kamera; Güven

Kamera Güven

                     HER KURUM ve KURULUŞA BİR ALİ BEY LAZIM

 

  Tekirdağ Süleymanpaşa’da kamu yararına kurulmuş onlarca idari yapı var. Kimisi güvenliğimizi sağlarken, kimisi, sosyal, kültürel amaçlı kurulmuşlar. İnsanların, şehirlerin ihtiyaçlarına göre bir sürü kurum-kuruluş önceliği insan, çevre ve doğa olmak üzere görev yapıyorlar.

  Görevini canı gönülden yapanlara, sadece kanunlardan esinlenerek değil de insancıl felsefelerini de ortaya koyanlara teşekkürü her daim borç biliyorum.

  Tekirdağ’ımızın birkaç kurumunu, kuruluş ve idari yapısını birazcık inceledim. Bir sürü sekreter, danışman, başkan, müdür, yardımcı, memur, işçi çalıştıran kurumlarımız var. İl nüfusumuz ilçeleriyle birlikte 1 milyonu geçince, binlerce çalışanı olması da kaçınılmaz görünüyor.

 Yaklaşık 300 yıllık geçmişin devamı olarak bir kurumdan-müzeden söz edeceğim sizlere. Macar Hükümeti’nin satın alıp kurduğu Rakoczi Müzesi’nden ve o müzede kurulduğu günden bu yana; kırk yıllık hizmetin, alın teri, hüner, sevgi, saygı, içtenlikten söz edeceğim…

   Ali Bey Rakoczi Müzesi kuruluşundan bu yana buranın yöneticisi de, işçisi de, memuru da, amiri de; kısacası her şeyidir; Rakoczi Müzesi’nin Ali Bey…

   İnsan şaşırıyor bu işe; kırk yıldır aynı samimiyet, ciddiyet ve disiplin içinde en az BEŞ kişinin işini bir kişi yapsın; şaşmadan, şaşırmadan ve şu seslenişi yapmadan edemiyorum;

“ Her kurum ve kuruluşa bir tane ALİ BEY lazım…”

  Kim bilir kaç gizli Ali Bey vardır ama onlara şans vermek, öne çıkartıp sorumluluk verip güvenmek de ayrıcalıklı yöneticilerin işi…

  Macaristan Hükümeti Ali Bey’in çalışkanlığını, güvenirliğini tam tamına kırk yıl önce fark etmiş. Ve koskoca müzeyi onun yönetimine vermiş. İşçisi de sen ol, güvenlik görevlisi de, müdürü de, amiri de, memuru da…

  Öyle de olmuş bugüne kadar… Diğer kurumlarımızı bir göz önüne alın lütfen. Onlarca çalışanı olup da Ali Bey’in samimiyetini, çalışkanlığını yakalayamayan kurum ve kuruluşların halkın önünü açıp, çalıştıkları kurumları öne çıkartma becerileri olabilir mi?

  Güzelim Arkeoloji Müzesi ve bahçesi, sosyal ve kültürel etkinlikler için neredeyse gizli gizli, bazen de sesli gözyaşı döküyor. Gören ve duyan var mı?

  Güneşin henüz gökyüzü en tepeye yükselmediği vakit, Vali Konağı Caddesi’nden sahile doğru iniyordum. Ali Bey’in her gün yaptığı işe kendini verdiğini, elinde kovası, müzeden içeriye girdiğini görünce koştum ve ardından ; “ Ali Bey” diye seslenir seslenmez, şu sözcükleri haykırdım, temiz, serin, loş müzenin giriş salonunda;

  “ Her mekâna, her kuruma bir Ali Bey lazım…”

  Ali Bey’in yüzünden çifter çifter ter akıyordu. Alın teri, hünerin, samimiyetin, sorumluluğun terleriydi o akan terler. Sadece bugün mü, kırk yıldır onun yüzünden süzülüyorlar; gocunmadan, söylenmeden,”yüküm ağır” demeden…

  Ne derdi eskiler; “ Zorla koyunlara giden köpek kurt getirir.” Kurum ve kuruluşlarımıza, bin bir testten geçirerek çalışan almalıyız. Üretmeyen, çalışmayan insanların yeri değildir devleti temsil etmek…

Hiçbir kamu çalışanı devletin iradesine gölge düşürmeye hakkı yoktur…

 Özel işletme çalışanı da olsa kişi ve görev bilinci Orhan Kemal’in Bekçi Murtaza’sı kadar olmasa da, içinde samimiyet, ciddiyet, istikrar yoksa her şey, mekânlar, mekânları seçen insanlar; neşeden, huzurdan uzak kalıyor.

 Güven SERİN 


 

   

 





Hiç yorum yok: