İNTERNET
ENTEL ZONTA ve TEKİRDAĞ ULUSLARARASI
YELKEN YARIŞLARI
Tekirdağ
Süleymanpaşa’da 2–4 Eylül tarihleri arasında çok önemli bir etkinlik yapıldı.
Süleymanpaşa Belediyesi, Türkiye Yelken Federasyonu, Tekirdağ Yelken İhtisas
Kulübü birliktelikleriyle; 6.Uluslararası Süleymanpaşa CUP Yelken Yarışları
yapıldı.
8 ülke,33 kulüpten
300’ün üzerinde sporcu mücadele etti. Tekirdağ Süleymanpaşa sahili beyaz
yelkenlerin açıldığı, genç insanların rüzgârla birlikte dans ettiği piste dönüştü.
Görülmeye değer bir manzaraydı…
Bir dip not düşmek gerekirse,
denize 135 km
kıyısı olan bir şehrin, Avrupa’ya, İstanbul’a 1-2 saat uzaklıkta ilimizin daha
çok ülkeyi, sporcuyu, kulübü çekememesi ise ayrıca, yapıcı bir dille sorgulanmalı,
katılan ülkeler, kulüpler çoğaltılmalıdır.
Bu şekilde kalsa
bile istikrarlı bir şekilde sürecekse, şehrimiz adına çok önemli TANITIM fırsatları,
kültürel, sosyal bir ŞANS olduğunu biliyoruz. Katkı verenleri; Kuruluşları,
kişileri, sporcuları yürekten alkışlıyorum…
Sözün bu teşekkür,
öneri bölümünü bitirdikten sonra yazıma başlık olan ENTEL ZONTA sözcüklerinin
altını doldurmak isterim.
Sanırım yarışların
3.günü yapılmaktaydı. Harika bir sonbahar rüzgârı, bir araya gelmiş yüzlerce sporcu,
Tekirdağ Süleymanpaşa denizinin açıklarında, şölensi bir gösterinin başlama
saatini bekliyorlardı.
Yelken Kulübe yakın
alandaki bank ve çınar ağaçlarının altında ise Tekirdağ Yelken Kulübü
sporcuların yakınları bulunmaktaydı. Büyük çoğunluğu sessiz bir heyecan içinde
başlayan yarışın ne halde olduğunu izlemek, öğrenmek için dürbünleriyle sahilin
açıklarını, sporcuların olduğu yelkenlileri gözlemekteydiler.
Bana daha yakın olan
ağaç ve bankın altında oturan bir grup ise sporcuları gözlemekten çok kendi
aralarında şakalaşma, sohbet içindeydiler.
O saatlerde,
yıllardır aynı yere gelen bir balıkçı balık oltalarını denize savurdu. Üç tane olta,
üç yerde bulunma gayreti içerisinde, yıllardır yapmış olduğu işi; balık tutma eylemine,
açıkta yüzen, yarışan yelkenciler gibi o da, sahilde oltaların bağlı olduğu
kamışlar arasında gidip geliyordu.
Yelkenleri izleyenler,
sporcuların sıralamasını, yarış heyecanını yaşayanlar, rüzgârın çınar ağacı
dallarını sallaması, hepsi temiz, güneşli, rüzgârlı Tekirdağ havası tanıklığı
içinde gelişiyordu.
Bir ara bana yakın
olan bankta oturan beş kişi arasından birisi sahilde balık tutan adama seslendi.
Oldukça kaba, emir edici, ezici bir sesleniş;
—Kardeşim, daha öteye, diğer taraflara gider misin? Oldukça
atletik yapılı, boylu-poslu, kaslı adam şaşırmış vaziyette;
—Yıllardır aynı yerde balık tutuyorum. Size zararım ne?
Görüş açınız oldukça geniş olduğu halde, benden niçin rahatsız oluyorsunuz?
Açıklamalarını yapsa da grubun üyeleri sırasıyla şansını deneyim, balık tutan
adamı oradan kaçırmak istediler.
Olacak iş değil!
Adam sağlam duruyor. Yaptığı işin farkında! Amatör ruhla, kimselere zarar vermeden,
kendi nafakası peşinde! Yıllardır hep böyle olmuştu.
Grubun üyeleri
başarısız olunca, entel zonta görünüşlü sakallı ve bıyıklı olan adam balık
tutan adamın yanına geldi. Tıpkı kendi gücünü gösteren, kavga etmeden önce
kabaran erkek kuşlar gibi, bedenini daha dik tutup, sesini de daha sert
yapmakla kalmadı. Adama yaklaşıp sağ elinle dokunuyormuş gibi yapıp, adamı
uzaklaştırmaya çalıştı.
Adam bu işe alınmıştı.
Bir çocuğu böyle yapsan, elinle iteleyip uzaklaştırmaya çalışanız çocuk bile bu
durumdan hoşnut olmaz! Balık tutan adam da olmadı. Bir kaya gibi, tıpkı o
meşhur söz gibi “ Taş yerinde ağırdır” felsefe duruşuna uygun, onu; güya, nazikçe
oradan uzaklaştırmaya çalışan Entel Zonta’ya haddini bildirdi.
Entel Zonta kızar,
küser, kükrer gibi yaptı. Yanına arkadaşları gelince elini, kolunu havaya kaldırıp,
yalancıktan balık tutan adamın üstüne gitmek gibi yapsa da, kaya gibi yerine
sahip çıkan, sadece ve sadece nafakasının peşinde olan adam ilk balığı irice
bir kefal tuttu bile…
Entel Zonta kükrediği,
mahcup olduğu ile kaldı. Oysa balık tutan adam, geniş açısı olan denize,
denizde yarışan yelkencileri izleyenlere zerre kadar zararı dahi dokunmuyordu.
Bir süre sonra herkes kendi işine daldı. Entel Zonta bile… Boşuna denmiyor; ilişki ve iletişim; mutluluğun,
huzurun can damarı…
Ruh ve bedenleri
spor heyecanı, yarışma coşkusu ile dolu olan başarılı sporcular; Ali Poyraz Özdemir,
Deniz Süvarı, Mehmet Budak, Daniela Gocheva, Irmak Süvari, Derin Bartan, Eren Çakır,
Tuna Kaya, Ahmet Barut, Elif Derece, Lale Goça,Vera Tüfekçiler,Mehmet
Budak,Zeynep Canaz,Maya Karabat,Naz Aydın,Nergiz Memmedova,Boyona Kosturkova’ya
teşekkürlerimi sunuyor,ellerim acıyana kadar alkışlıyorum.
Güven SERİN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder