30 Haziran 2022 Perşembe

JAMES JOYCE'NİN BÜYÜK ESERİ ANILIYOR

 

İnternetten

                JAMES JOYCE’NİN BÜYÜK ESERİ ULYSSES ANILIYOR

 

 Gelişen, dönüşen dünyanın önemli motorlarından birisi de yazı sanatı, yazı sanatına iz bırakmış, eserler yaratmış insanları ve eserleri anmak, hatırlayıp uluslar arası düşünce içinde, tüm insanlığa adanmış olmanın anayasası gibi bir başka toplumsal, kurumsal coşku yaratmak değil de nedir…

   Yazı, söz sanatı kadar insanı ortak noktaya getiren en önemli kültürel etkinlik ve olaylardan ikisini say deseniz; spor ve şarkılar derim. Bütün sınırları aşan, gönüllü bir dolaşım ve kalıcılık elde eden, insanı insanlaştıran buluş ve üretimlerin en ilerisi ve kalıcı olanları…

   İrlandalı yazar James Joyce Ulysses isimli eserini 1922’de yayın hayatına sunmasının üzerinden 100 koca sene geçti. Bu sebepten 18 önemli şehirde etkinlikler düzenlenecek.

  Bu eser; Ulysses için ölümsüz diyorlar. Eserin sonuna gelip de eseri anlayacak, anlatacak ve yorumlayacak aşamaya gelenleri gönülden kutluyorum. Ulysses’i yıllarca duyduğum halde YKY (Yapı Kredi Yayınları) çıkan eserle 3 Mart 2014 yılı tanıştım. İki büyük cesaret-okuma çabası gösterdiğim halde her ikisinde de “ Sonra” ya, diyerek kitabı okunacaklar arasına nazikçe bıraktım.

  Eserin; Ulysses’in basılmasından, yayın yaşamına girişinden bu yana yüz yıl geriye kalması nedeniyle 18 farklı şehirde etkinlikler yapılacak. İstanbul’da bu şehirlerden birisi… Dünya çapında bir eseri anacak, anlatacak veya onurlandırma coşkusu yaşayacaksak, İstanbul’u yok sayamayız…

  Paris, Berlin, Kopenhag, SanSabastian, Cluj, Zürih, Groningen gibi dünya şehirlerinin yanında İstanbul’da çok az insanın okumayı, anlamayı başardığı Ulysses’i, yazarı James Joyce’yi farklı etkinliklerle anacaklar, anlatacaklar, belki de bilmediğimiz birçok yönlerini tanıtacaklar…

  İki kez başlayıp da bitiremediğim Ulysses’i okuyamamış, hatta tırsmış birisi olarak etkinliklerden geriye kalacak bilgi besinlerini çok merak ediyorum.

   Sivri dilli bir dehanın eseri, okuduğum sayfalardan geriye neler kaldı diyecek olursak, birkaç satırı burada paylaşmak isterim.

  Bir köpeğin anlatıldığı sayfalardan birisinde, özgürlüğe dokunuyordu yazar;

“ Bir zağar, capcanlı bir köpek kumlu düzlükten koşa koşa beliriveriyor. Tanrım, bana saldıracak mı? Bırak özgürce koşsun. Başkalarının da efendisi de olma, kölesi de.

   Bastonum elimde. Sıkı dur. Ta uzakta, köpük taçlı dalgaların önünden kıyıya doğru yürüyen karaltılar, iki kişi. İki meryemler. Sazlıkların arasında, gözlerden ırak gizlemişler onu. Ce’e. Sizi gördüm. Yo, köpeği. Dönmüş, koşuyor onlara doğru. Kim bunlar?

  Düşmanın köpeği…”

  Harflerin, sözcüklerin, şiirlerin, öykülerin peşinde koşanlar, bildik manada bütün bilimlerin de peşinde koşuyorlar.”Ne çıkar bundan-şundan!” düşüncelerini çoktan öteki dünyaya bırakmışlar.

    O yüzdendir gelişen ülkelerde dâhilik ile delilik arasındaki insanların bildik bilmedik bütün notlarını, çalışmaları, orada burada kalmış ifadeleri her daim didik didik edilir. Bir kırıntı, faklı bir sesleniş, diğerleriyle yoğrulur; yarıştırılır Ulysses, Hamlet veya diğer dünya klasikleriyle, karşılaştırılır kıvama gelmiş düşünce erdemleri; bir bir, ilmik ilmik; yudum yudum…

Güven SERİN 


Hiç yorum yok: