YARIM KALMIŞ İNSAN ÖYKÜLERİ
Yarım kalmış insan öyküleri ilk önce sanatçıları besler. Nasıl dünyanın merkezinde bulunan yüksek sıcaklıklar, erimiş kayalar besliyorsa atmosferi, var ediyorsa canlı gezegeni, öyle var eder yarım kalmış eserleri…
Carvantes’in Don Kişot’u da öyledir; yarım kalmış insan öyküleri, insan algılarıyla beslenir ve onu anlatır. Delilik ile dâhilik arasındaki insan aynı kişidir. Aptallık ile kurnazlık arasındaki insan da Sancho Panza’dan başkası değildir…
Şekspir’in eserlerindeki yarım kalmışlık, hiçbir zaman tamamlanamayacak olan insan zaaflarının en kederli, en şiirsel, romantik, trajik olanları da insanın yüce parçalarından birisidir. Her parça bütüne gitmek için bir sanatçı eliyle uğurlanır sonsuzluk içerisindeki yolculuğuna; arınmış, dönüşmüş bir halde.
Bazen heykeltıraş, yazar, şair ve bazen de ressam, mimar, tiyatro, sinema, resim sanatı ve sanatçıları tarafından, bildik doğum sancılarının sessiz halleriyle, insan şuurunu zorlayacak bir şekilde kapımızı çalarlar, yarıtanrı görünümü içindeki eserler…
Vergilius ise büyük destanını yarım bırakmış, tamamlayamamış, geri kalanın bile insanlığa fayda sağlamayacağını söyleyerek yakılıp, yok edilmesini istemiş; yalvarmıştır. Latin Yazar’ın bu isteği dönemin ilk Roma imparatoru Julllus Cesar Augustus engelleyecek, Latin yazarın ünlü destanı Aeneis’ı yakmasına izin vermeyecektir. Yarım da olsa bu destan, anlatacaktır Truva’dan Roma’ya uzanan yarım kalmış umutların öykülerini, insanlık durduğu sürece…
James Joyce’nin Ulysses’i tam olarak bitmiş, bitirilmiş midir? Bir okuyucu olarak ben hiç bitiremedim. Her başladığımda tekrar geri döndüm. Bütüne gitmek isteyen yazarın çılgın entelektüel zekâsı karşısında bir arpa boyu almış olduğum yolun kenarındaki kulübeme çekildim.
O koca eserden geriye kalan birkaç sözcük-mısra;
“ Çığlığı sokak sokak aşüftenin/Dokuyor kefenini koca İngiltere'nin.”
Dünya üzerinde yarım kalmış öykülerin haddi hesabı yok... Bazıları tesadüfü, bazıları masa, mit kılığında, kimileri öykü, roman tarzında çıkar su yüzüne. Neredeyse 10 Milyar insana sahip gezegenin kim bilir kaç milyarlık yarım öyküleri, bütüne ulaşamamanın, hata ; “ Bütün nedir ki?” deme gerçekliğine, özgürlüğüne tutunamamanın ezikliği içinde sonlanıyor.
Şanslı olanlar ya bir yazara, ya bir şaire, ya bir heykeltıraşa, öykücüye, masalcıya, destancı-ya, ressama rastlıyorlar. Yine de tam olarak tamamlanmasa da öyküleri, İrlanda edebiyatı, Flann O’Brıan’ın eseri Ağaca Tüneyen Sweeny’de ki lanetli kralın kuşa çevrilmiş kaderi gibi dilden dile aktarılmak için son bulacaktır Moling Kilisesinde son nefesleri.
Bir kralken, lanetlenmenin kuş olmanın bedelini, uçsuz bucaksız İrlanda ovalarını, bayırlarını, dağlarını, ormanlarını dolaşarak çekecektir cezasını. En sonunda unu bekleyen Moling’e, Rahibe ulaşacaktır. Çünkü o yazacaktır onun yarım kalan hikâyesini…
Hamlet de ölmeden önce, onunla birlikte ölmek isteyen arkadaşına seslenmemiş miydi? Sen yaşamalısın arkadaşım, yaşamalısın benim gerçek öykümü anlatmalısın, yarım ve yanlış bilinmesin diye geride kalan insanlara…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder