16 Nisan 2022 Cumartesi

DİNMEYEN SIZI,BİTMEYEN TAT: KÖY ENSTİTÜLERİ

 


94 yaşında Rasim Tufan,Kepirtepe Köy Enstitü
Mezunu ve onun öğrencisi,öğretmen,müfettiş,
Sabri Işık-TEKİRDAĞ

Güven Serin,Rasim Tufan,Sabri Işık


                 DİNMEYEN SIZI, BİTMEYEN TAT: KÖY ENSTİTÜLERİ

 

  Ülkemize marka değeri mi arıyorsun? Diğer uluslar karşısında ezilmiş, işgal edilmiş ve yitirilmiş, koskoca imparatorluğun başkenti İstanbul’da İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan bayrakları çekilmiş…

   Ve sen, Kurtuluş’u kendinde değil de başkasında arıyorsan; 19 Mayıs 1919’a,30 Ağustos 1922’ye bakacak ve inanacaksın…

  Marka değeri mi arıyorsun? 29 Ekim 1923’e bir daha bakacak, bilincin, iradenin, savaş sanatının, hürriyetin, fert olmanın insana-bize ne kadar yakıştığını göreceksin…

   Marka değeri mi arıyorsun?17 Nisan 1940’yılına alkışlarla bakacaksın. Hasan Âli Yücel’e, İsmail HakkıTonguç’a, geçmişte kaldıkları için değil; bıraktıkları aydınlanma ve Köy Enstitüleri için elleriniz ve hatta ruhlarınız acıyana kadar alkışlayarak TEŞEKKÜR edeceksin…

  Yeni Kuşak Köy Enstitüleri tarafından çok önemli bir etkinlik; 2011 yılının Şubat ayı, İzmir Ekonomi Üniversitesi A salonunda yüzlerce insan bir araya gelmişti. Balçova Belediyesi ve İzmir Ekonomi Üniversitesi ev sahipliğinde yapılan bilgi şöleni: HASAN ÂLİ YÜCEL, Eğitim, Bilim, Kültür Politikaları Sempozyumu.

  Eğitim, Bilim, Kültür Sempozyumu kimleri ağırlamıştı o gün? Prof.Dr. Kemal Kocabaş, Mehmet Ali Çalkaya, Doç.Dr. Güzel Yücel, Özdemir İnce, Mümtaz Soysay, Ataol Behramoğlu, Mustafa Gazalcı, Sina Akşin, Enver Aysever,Dr.Alev Coşkun,Doğan Hızlan,Prof.Dr.Ali Uçan,Prof.Dr.Oğuz Makal,Varlık Özmenek ve daha onlarca Köy Enstitü bilinci,sevgisi,saygısı olan insanların insanlık enerjilerine tanıklık ettim…

  Köy Enstitüleri öyle bir maya, enerji ve tohum bırakmıştır ki, ne tarihe karışmış olduklarının sızısı dineceğe benziyor, ne de onların yarattığı sevginin, tutarlı saygınlığın, sevginin tatlarının sona ereceğini düşünmüyorum…

  Hasan Âli Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç’un isimleri, geçmişe değil tam tersi bugüne ve geleceğe yazgılı bir evrim içinde, insanlığın aradığı en büyük irfanın bütünü; sesi, soluğu ve neşesidir…

  Kırklareli Kepirtepe deyince, Eskişehir Çifteler, İzmir Kızılçullu, Malatya Akçadağ, Samsun Akpınar, Antalya Aksu, Kocaeli Arifiye’de geliyor akla. Birikimin yanmış ateşi, tutuşmuş mayası damlıyor sanki onlarca yıl öteden değil, binlerce yıl, hatta milyonlarca yılın; değişime, dönüşüme aç evriminden…

  Tanıdığım ilk Kepirtepeli Aziz Ateş oldu. Sonra, diğerleri derken edindiğim bilinç ve düşünce; Eğitim Enstitüleri tam manasıyla var oluş destanı gibi bir hüner olmuş. Demiri dövmüşler, ağacı nazikçe ikna emiş, metali bükmüşler…

   Tarlada çiftçi, çatıda usta, merada çoban, sınıfta şair, ÖĞRETMEN-ÖĞRETİCİ, ressam olmuşlar… Edebiyatta ise; destan…

  “En büyük savaş, cahilliğe karşı yapılan savaştır.” Diyen Mustafa Kemal Atatürk, sevgisi ruhlarına ve hatta genlerine işlemiş her Köy Enstitülü öğrencinin ve öğretmenin…

  Zanaatla, sanatla, bilimle ve köy tokluğu, utangaçlığı içinde yoğrulmanın karşılığıdır yüksek erdem, duygu ve bilinç içinde oluşları ve o büyük koşuları…

  Sabri Işık öğretmenim aradığında bu bilinci, destanı anlatıverdi kısacık konuşmasında. Yaşayan Kepirtepe Köy Enstitü mezunlarından Rasim Tufan’ı ziyaret edip edemeyeceğimizi sordu.17 Nisan 2022 günü Vilayet önünde yapılacak Köy Enstitülerinin kuruluş yıl dönümü programına da hatırlattı.

  Her ikisine de severek katılacağımı; “Ama-fakat”lardan uzakta cevap verdim. Şairin söylediği gibi; “ Zaman kısa/Kuşlar uçuyor” Milletimizin bir ferdi olarak, pişmanlıklarla, keşke-lerle yatıp kalkan insanlarımızın kendi kendine ettiklerini bilerek, büyük merak ve coşku içinde buluştum Sabri Işık öğretmenimle.

  Benden daha heyecanlı bir Kepirtepeli duruyordu karşımda. Ziyaretine gideceğimiz 94 yaşındaki bir başka Kepirtepeli Rasim Tufan’da bizden daha heyecanlıydı… Bizlere ev sahipliği yapan büyük oğulları Ahmet, küçük oğlu Ali İhsan da, coşkumuza ortak olanlardı.

  Misafir olan kişi, her daim samimiyet arar. Rasim Tufan öğretmenimizin caddeye ve küçük bahçeye bakan camından içeriye dolan akşam güneşi gibiydi odanın içinde, birbirini altmış yıldır tanıyan insanların buluşma sevinci ve samimiyeti… Rasim Tufan’ın evine girerken bir bendim yabancı olan. Çok geçmeden oranın bir parçası, bütünün kendisi oldum…

  Köy Enstitüsü mayasıyla beslenen onlarca, yüzlerce insandan geriye kalan nedir deseniz? Yüzlerindeki masumiyet, dürüstlük, titizlik, vatanseverlik derim…

  Mehmet Çevik’te Kepirtepeli öğretmenlerimizden birisi.Onun  arkasında bir başka Kepirtepeli Köy Enstitülü öğretmen; Halil Dinler var.Tıpkı,Sabri Işık öğretmenimin arkasındaki Köy Enstitülü Kepirtepe mezunu olan bir başka öğretmen Rasim Tufan’ın olduğu gibi…

  Köy Enstitü destanının başladığı 23 Haziran 1941 günü Maarif Vekili Hasan Âli Yücel konuşmasında;

  “ Hümanizma ruhunun ilk anlayışı ve duyuş aşaması, insan varlığının en somut-gerçek şekilde ifadesi olan sanat eserlerinin benimsenmesiyle başlar.” Hasan Âli Yücel’in düşüncesi neyse eylemi de odur. Derhal harekete geçilir ve Dünya Klasikler Dizisi olarak bilinen yüzlerce büyük eser Türkçe’mize kazandırılır.

   Kepirtepeli öğrencilerin eğitim ve öğretimleri bu zenginlik içerisinde, insan ruhuna en iyi gelen yenilenme, öğrenme ve en önemlisi Mehmet Çevik’inde üzerinde sıklıkla durduğu;

  “ Bize düşünmeyi, konuşmayı, yaşama katılmayı öğrettiler. Sınıf, okul başkanı seçerken, tıpkı demokratik ülkelerde olduğu gibi seçimler, hazırlıklar, neleri yapıp yapamayacağımızın konuşmaları yapılırdı.”

                                                                                               

  94 yaşındaki Rasim Tufan öğretmenimin aydınlık küçük odasında tam manasıyla Köy Enstitüleri sevinci vardı. Gülüyordu gözleri; sözleriyle birlikte. Sıklıkla bir zamanlar öğrencisi olan eğitimciye, eğitim müfettişine Sabri Işık’a bakıyordu.

  Görülmeye değerdir masumiyetin, çocuğun ruhuna dönen insanların yakınında bulunmak. Bir tanıklığın, yaşam denen sihirli, gizemli olayın bir yudumluk tadı ve tuzu; insanın insana akan enerjisinin en demlenme halidir böyle buluşmalar…

  Köy öğretmeni, köy destanı, romanı denince ilk akla gelenlerin birisidir Mahmut Makal. Ankara’daki evine konuk olduğumda yaşı 81,ruhu ve heyecanı ise Köy Enstitüsü öğrencisi coşkusu içinde; her yan kitap, her yan düşünce, her yan merak…

 Böyledir dürüstlüğün, titizliğin, bilimle, edebiyatla, zanaat ve sanatla yoğrulmanın ürünü; saf ve temiz; çünkü, insanlık imbiğinden süzülerek gün yüzüne çıkar ve geceye da ayrı bir dem,iz bırakırlar…

  Konuk olduğum evin küçük oğlu Ali İhsan ve büyük oğlu Ahmet, Kepirtepe Köy Enstitülü babaları gibi; kibardı, samimiydi; insandılar…

  Buluşmanın mimarı Sabri IŞIK, her şeyi yok eden, eskiten, tüketen zamana “dur” deme, “fark etme” ricasını, Tekirdağ basını, gazetemiz Habertrak olarak bize sunması, bu büyük buluşmanın yetmeyen lezzetine, tadına ve tuzuna ortak olmamı sağlaması adına teşekkürümü borç biliyorum.

 Bir kez daha, başta konuk olduğum Kepirtepe Köy Enstitülü Rasim Tufan ve diğerleri; Halil İbrahim Tunalı, Mehmet Başaran, Yusuf Asıl, Ahmet Has, Ali Duygu, Ali Namık Yücel, Gülfize Özcan, Hasan Akyol, Hayati Turan, Hüseyin Kıyılar, İbrahim Şaban Öznal, İlyas Özcan, Nedim Menekşe, Ramazan Korkmaz, Sakine Ateşler (Özbek),Şükrü Akdeniz, Vehbi Dinçer,Ziver Çorbacı,Rüştü Güvenç,Safinaz Kurt (Yılmaz),Zekiye Güvenç (Özkan),Mehmet Özcan,Nuriye Kılıç (Çincin),Recep Güner,Recep Kalkan,Şükrü Dalgıç,Behiye Gerginten (Korkmaz), Fatma Üstün (Çağlar),Süleyman Üstün,Hamdi Dağdevir,Hamdi İlker,Hüseyin Uzun,İbrahim Tanhan,İrfan Özcan,Nizameddin Erkan,Osman Dündar,İbrahim Türker,Seher Yenici,Sevdiye Çalımlı,Basri Baştürk,Hamdi Dicle,Hüseyin Geyik,İsmail Ergin,Halil Dinler,Enver İlgün,Ali Sezgin,Recep Karamaz,Yusuf Akata, ölenlerin ve hayatta kalanların şahsında hepsine minnettarım…

  Köy Enstitüsü destanına ortak olan Rasim Tufan’ın evinden ayrılırken, buluşma coşkusu yerine burukluk vardı. Camdan bize el sallıyordu koca öğretmen. Kopuyordu içinde Kepirtepe’nin kareyeli. Bir başka öğretmene, müfettişe, eğitimci Sabri Işık’a, öğrencisine ardı arkası kesilmeyen hoşça kal el sallamaları içinde tutunmuştu Öksel Demir’in çocuklukta tutunduğu frişka rüzgârına…

  “ Ben Rasim Tufan, cehaletin karşısında durmanın, yaşam sanatının yaşatmaktan, üretmekten, bilimden, eğitimden, edebiyattan, felsefeden ve hoş sohbetten geçtiğine inanan Kepirtepeli; 510 numaralı öğrenci…

Yaşamı dolu dolu yaşadım. Ben Rasim Tufan, Öksel Demir’in de arkadaşı Kepirtepeli Köy Enstitüsü öğrencisi Rasim Tufan’ım ben…

   Hoşça bakın zatınıza…”

     Köy Enstitüleri Kuruluş yıldönümü KUTLU olsun… Daha duyarlı, daha, bilinçli ve yaratıcı ve hünerli bir toplum özlemi içinde Kepirtepe Köy Enstitüsü binalarının viran hallerini de hatırlatarak kutlu olsun…

Güven SERİN 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 









2 yorum:

Arzu sarıyer dedi ki...

Alkışlıyorum, alkışlıyorum ve kutluyorum hayranı olduğum mucize eğitim kurumları KÖY ENSTİTÜLERİ RUHU bu kadar güzel yazılır... Çok teşekkürler. Bin yaşın o güzel ruh...

GÜVEN SERİN dedi ki...

Teşekkür ederim Arzu öğretmenim,selam ve saygılarımla..