6 Temmuz 2021 Salı

OLDU MU BE HATUN?

 

İnternet

                                             OLDU MU BE HATUN?

 

  Bu tür manzaralar karşısında içim eziliyor, bir yerlerim burguluyor, dersem inanın lütfen! Yaşadığımız yerleri, memleket, yurt-vatan kabul etmeden hiç kimsenin huzur bulacağına da inanmıyorum.

  Canlıların dili varsa, eşyanın, mekânların, dağların, ormanların, kentlerin, vadilerin de ayrı bir hissedişi var. Siz, bütün bunlara yabancı ve hilebazsanız, onlar da size hiçbir zaman kucak açmayacaktır…

  Kibele-Kybele,Anadalo kökenli ana tanrıçaların başında gelir.Sümer medeniyetinde kadın ayrı bir baş tacıdır.Zeus’un asil kızı Athena,apayrı bir ustalık zanaatı ve sanatı bırakmak-yaymak için kim bilir ne çabalar harcadı.Amazonlar deyince sadece bir efsane gelmez akla; kadın ile erkeğin şanlı savaşı ve yol ayrımı da gizlidir bu tür efsanelerde…

  Bana,”KADIN” nedir diye soracak olsanız; “ Katı yürekli, yontulmamış erkekleri ve tam manasıyla arınmamış yürekleri-bedenleri izaha ya sokacak, nezakete ve estetiğe davet edecek; zanaatkâr ve sanatkâr insan!” demek isterim…

  Hafta başı, yepyeni bir pazartesi günü, henüz günün ilk saatleri, sevdiğim mahallenin dar kaldırımları olan caddenin sokaklarından sahile doğru ilerliyordum. Peştemalcı Caddesi her zamanki gibi kendi hareketini oluşturmuştu. Upuzun bir cadde; neredeyse, gençlik yıllarımın büyük çoğunluğunun geçtiği, cumbalı ahşap evlerinin henüz yıkılmadığı zamanlarda gezdiğim gibi yürüyordum sahile inen caddesinin kaldırımında.

  Esnaflar dükkânlarını çoktan açmışlar, müşteri beklemenin heyecanı içinde güne umutla koyulmuşlardı. Hasan Çizen Aile Sağlık Merkezi’ni geçtikten sonra küçük bir dükkânın önünden geçerken oldu ne olduysa…

  Güzel giyimli, 35 yaşlarında bir kadın, belli ki saçlarını yeni taramış. Tarakta biriken  saçlarını bir güzel top yaptıktan sonra, ben oradan geçiyorken dışarı fırlattı.35 yaşında,şık giyimli kadına ait saç öbeği neredeyse üzerime düşecekti…

  Beni görünce, aniden içeriye çekti kendini. Oysa giyimi, kuşamı pek de temiz görünüyordu. Ayağındaki pantolon, çiçek desenleriyle donanmış, üzerine sürdüğü parfüm dışarıya kadar taşmıştı. Fakat kadının görmediğim; görmek istemediğim yüzüne renk katan ruhunda temizlik olmadığı gibi, kirli de olmalıydı…

  Ruhları kirli olan insanlar yaşadıkları yerleri önemsemez, kirletir ve başka temiz yerler ararlar. Hâlbuki o yer de onu istemez, gitmesi için her türlü manzarayı yükler, temiz görünen, laf açılınca, temizlik, onur, vatanperverlik konusunda bizlere söz vermeyecek olan bu kişilere…

  Günün ilk saatlerinde, Peştemalcı Caddesi’nde tanık olduğum bu olayı, oldukça temiz ve güzel, bakımlı bir kadının-hatunun, saçlarını taradıktan sonra, tarakta kalan saçları çöp olarak dışarı, tam da kendi işyerinin önüne atmasını arkadaşlarımla paylaştım. Nasıl bur ruh âlemidir bu diye?

  Cevap aradık bulamadık!21.yüzyılın kentli insanı mıdır bu kadın? Ninemin çalı süpürgesiyle yarım dönümlük ev önünü her sabah süpürüşünü düşününce, onun nasırlı ellerinden bir kez daha öptüm, öptüm ve hiçbir zaman parfüm, kolonya dahi sürünmeyen kokusunu hissettim; görmediğim, bilmediğim ana tanrıça Kibele veya Athena gibi, selam ettim, ruhlarıyla birlikte eylemleri de temiz olan bütün kadınlara…

  Bu yüzden şehirlerimiz ŞEHİR olmuyor. Olamıyor… Kişioğlu veya kızı, yaşadığı yeri sevmediği, benimsemediği, o yer için üzülüp sevinmediği zaman, o yer de yeşermiyor, kişioğlu veya kızının gözünde…

  Ne diyelim, dükkânın önünü, balkonunu süpürüp de yola, caddeye, kaldırıma atan o kadar çok insan varken, haklıyken haksız dahi olabiliriz pekâlâ… En iyisi, sessizce sevelim, şehirlerimizi, kasabalarımızı ve köylerimizi; sessizce çekelim içimize, oralara ait her türlü anıya sımsıkı yapışarak; ninelerimizin, dedelerimizin sevdiği gibi, sevelim…

 Güven SERİN


 

 

 

 




2 yorum:

Zeugma dedi ki...

Pisliğim benden ve evden uzak olsun da nerede olursa olsun anlayışı çok yaygın. O yaşa gelmiş bir kadın saç kıllarını top yaparak rastgele yola savuracak kadar düşüncesiz davranıyorsa kim bilir daha nicelerini yapıyor.
Bu türevler insanları kadınlardan tiksindiriyor ve buna hakları yok bence. Sert bir dille uyarılmaları gerek ama her zaman yapamıyoruz.
2 yıl kadar önce şehrin ana caddelerinden birinde oturan gayet bakımlı ve şık görünen bir kadının elindeki sulu sulu ve iğrenç kokulu bozuk turşu bidonunu silkeleye silkeleye çöp konteynırına boşaltma anına şahit olmuştum. Hiç aklımdan çıkmayan çok berbat bir sahnedir:( Bir tane de sigara izmariti anısı var bende ki, yapanın cezasını hak ettiği biçimde vermiştim. Belki birgün bloga yazarım:)
Son üç paragrafınızı tekrar tekrar okudum. Harika yazmışsınız. Teşekkürler Güven Bey.

GÜVEN SERİN dedi ki...



Çok teşekkür ederim Zeugma; bitmeyen bir insan yolculuğu; yaşadığımız gezegene,şehirlere,topraklara ait olmak ile olmama,farkına varmak ile varmama,varamama arasında,dünya tarihine iz yerine çöp bırakma telaşı; anlaşılır ve kabul edilir değil...