9 Temmuz 2021 Cuma

ARGADİNİ-ÇOK GEÇ!

 


İnternet


                                             ARGADİNİ-ÇOK GEÇ!

 

   Bu sözcüğün peşine düşerseniz varacağınız liman, yaklaşacağınız vicdan, sahip çıkacağınız irade nasıl olur bilemem? Bildiğim bir şey var; bu sözcük sizi Theo Angelopolulos’un başyapıtı olan Sonsuzluk ve Bir Gün filmine kadar getirecektir.

  Bu tür filmlerle yüzleşmek ayrı bir cesaret ve altyapı ister. Eğlence olsun diye seyredilecek, izlenecek vakit geçirilecek eserler değildir. Sizde, ruhunuzu taşıdığınız bedeninizde “Derinlik Ezilmesi” gibi bir ezilme de oluşturursa şaşmayın, şaşırmayın…

  Yıllar önce, köy yollarının henüz asfaltlanmadığı bir günün içinde, temiz ve yeni bir minibüse binmiş, Tekirdağ'ın merkez köylerinden birine yol alıyorduk. Tozlu, sarsıntılı ve bol muhabbetli bir yolculuktu; bütün koltukları dolu olan minibüs içinde.

  Sırasıyla bir sürü köy geçtik. Yeşili, tek katlı evi, avlusu, bağı ve bahçesi bol; bonkörlüğü henüz sona ermemiş insanların yaşadığı ve geçmişi; 150,300 yıl ötelere giden köy kültürlerini bir film izler gibi izleyerek geleceğim köyün yakınına gelmiştik.

  Virajlı ve yokuşlu bir süreçten sonra kuzey rüzgârının bol olduğu yere yaklaşmıştı minibüs. Köy mezarlığının yakınlarında “ İnecek var “ diye seslendi ön koltukta oturan karı-koca. Her ikisinin de boyu boyuma, huyu huyuma denecek cinsten, kısa boylu, tıknaz ve beyaz tenli iki insan indir mezarlığın hemen yakınlarında.

  Bayram arifesi olduğu için, anne ve babalarının mezarlarını ziyarete gelmişlerdi. Kendilerince ve birçok insanın yaptığı şeyi yapıyorlardı; taşın, toprağın ve hüzün kokan servi ağaçlarının olduğu yerde MANEVİ beslenme peşindeydiler.

  Mezarlık yolcuları karı-koca indikten sonra köy insanının sözcükleri de saçıldı minibüsün içerisine; “ Sağlığında gelemediniz annenizin, babanızın! Şimdi geliyorsunuz; çok geç!”

  Konu-komşu birbirinin durumunu bilir ve belki de kendi durumunu, kendi yazgısını örtmek için böyle söyler insanın arkasından.

  “ Çok Geç” sözcüğü neredeyse beyin nöronlarıma kazınmış vaziyette, o yolculuğun tozunu, dumanını, yeşilliklerini, köy insanlarının sosyolojik durumlarını bayram harçlığı gibi alıp bir kenara koydum.

  Komşumuzun sineması, Theo Angelopoulos felsefesi ve sinemasıyla tanışınca sayısını unuttuğum bir filmin peşinde gittim; o günden bugüne değin… Ölmekte olan bir şairin son gün ve gecesi yaşadıkları, Balkanlardaki bitip tükenmeyen insan manzaraları-göç trajedileri ve insanın her daim yaşadığı koca bir ömrün sonunda bir şey anlamadığı bir yaşamın öyküsü…

  Bu filmin de en önemli bir yerinde; bitiş zamanı, hüznün ve Eleni Karaindrou’nun çağlar öncesi tınıları ve insan ruhunun en hüzünlü zamanının son çığlığı gibi zamana yayılan müziği son görevini yapıyordu; insan ağlıyordu; Argadini denen sözcüğün hakkını veremeyen insan ve yaşamının son gününde arkadaş olduğu Arnavut bir çocuğun ona hediye ettiği sözü tekrarlıyordu;

  “ Argadini-Çok geç!”

  Yüzleşebilir miyiz bu sözün özüyle? Kendimizi kandırmadan nice görüşlerin sığ haklı taraflarıyla. Cesaret edebilir miyiz? Bizim haklılığımızın hiçbir anlam ifade etmediğini kabul ederek!

  İnsanın bir defa geldiği ve bu gezegenin öz çocuğu olduğu gerçeği ile buluşabilir ve Eleni’nin o gözyaşı yüklü, evrensel müziğiyle kendimizi avutmak yerine, henüz yarının çok geç olmadığını ve son günümüz-gecemiz gelmemişken; bir yudum yaşamın içerisinde kalp atışlarımızla ayaklarımızı aynı yöne:

 Sevgiye, barışa, hoşgörüye, bilgiye, bilime, sanata doğru taşıyabilir miyiz acaba? 

Güven SERİN 

2 yorum:

Zeugma dedi ki...

Eleni ve Angelopoulos'un söz konusu duyguları yoğun biçimde özümsemeden sanatlarına aktarmış olabilme ihtimalleri yoktur bence.
Yazınızdaki buram buram hüzün kokan, etkileyici örnek "Çok geç!" diyenlerden, "Çok geç!" diye itham edilenlerden olmamak ve bu bağlamda insanlığın kendini doğru yöne taşıyabilmesi dilekleriyle doldu. Teşekkürlerimle...

GÜVEN SERİN dedi ki...


Çok teşekkürler Zeugma,her daim yaşama katkı taşımış,taşıyan yorum ve düşüncelerinize,edibi,felsefi ve sosyal dünyaya emek sunmanız adına...