9 Şubat 2021 Salı

ŞEKSPİR ve HAMLET

 



                                 ŞEKSPİR ( SHAKESPEARE) ve HAMLET

 

                                          ( Üst Tarafı Sessiz Bir Dünya )

  

   Kolay yaşamayı seven insanlık, kolay sözlere, hazır sloganlara tutunmayı sever. Toplumumuzun büyük çoğunluğuna edebiyat nedir? Diye bir soru yöneltsek, art niyetsiz bildik şu cevapları verirler; “ Gereksiz, boş sözler…” Bu yüzden, arkadaşlar veya insanlar kendi aralarından gerildikleri birbirini suçlayacakları zaman; “ Bana edebiyat yapma!” diye seslenip karşıdaki insanın canını acıtmak isterler.

   İşin garibi, romanlara, öykülere; edebi dünyaya armağan edilmiş her türlü esere yabancı ve uzak duran insanların da yaşamsal umutları edebiyata bağlıdır. Şairini hatırlamadıkları bir şiir dizesi, çok ötelerden dinledikleri bir masal, efsane, destan kalıntısıdır onların yüreklerindeki ateşe odun taşıyan şey…

   Dört yüz yıldır dünya sahnesinden; tiyatro, opera, sinema ve kitaplara tutunan okuyucuların dilinden düşmeyen kişidir Şekspir… Tıpkı Homeros gibi, varlığı ile yokluğu ayrı bir gizem oluşturan Şekspir, Hamlet ile başköşeye oturmayı çoktan hak etmiştir.

   Hamlet, ilk bakışta bir tragedya algısı yaratsa bile, onun içine girdikçe, kahramanların davranışlarını ve karakterlerini tanıdıkça, sadece trajediden beslenmediğini bulmak mümkündür.

   Gücün ve hırsın neler yaptıracağını işlerken, hem görünür hem de görünmez olan SEVGİ, insanı körleştirip, kör sevgiye dönüşmesiyle, tıpkı güç ve hırs kurbanları gibi bir dönüşüme, asil bir ölüm yolculuğuna, delirme içgüdüsüne tutunduğunu buluyoruz; Hamlet ve Şekspir’in gizemli ve derin dünyasında…

    Bu büyük eserin en dikkat çekici yanı “ Kör sevgi” ve onun ihtişamlı savunuculuğudur. Hamlet’in amcası tarafından öldürülen babasının yasını tutması, amcasına olan korkunç kini, karakterinde olan sevgiyi, halkın ona duyduğu büyük saygıyı gölgede bırakmış, belki de yıllarca kral koltuğunda oturup, halka huzurlu, barışçıl yıllar yaşanacakken, sevgiden doğan delilik nöbetleri; tragedyanın kalbi olan kan gölüne dönüşmüştür.

   Şekspir’in zekâsı, bütüne yayılmış olan sahnelerin diyalogları bir ormana dönüşmüş hali, sizi korkutmasın. Ölmeden önce, bu eserin kahramanı Hamlet’in sözleridir dört yüz yıldır bizi bize daha fazla sokulmaya iten şey;

   “ Vakti olsa derdim ki size…” Hamlet’in son sözlerinden birisidir bu söz… Yarım kalmıştır… Vakti olsaydı, zehirlenmemiş olsaydı ne derdi bizlere? Kaç sanatçı, kaç insan bunu düşünecek vakti bulabilir, bu işe kafa yorabilir acaba?

   Cemal Süreya’nın kısa şiirindeki gibi; “ Hayat kısa, kuşlar uçuyor” mu derdi? “Bunca ölüm ve öldürme, yaşamaktan daha değerli değil!”(…)Onun diyemediğini herkes kendi diyemediklerinle kıyaslasın…

     Neredeyse hepimizin sonu Hamlet’in sonu gibi değil mi? Sevgi ile rüşveti karıştırmış, kurban olma ile bağımlılığı, alışkanlıkları korkuya dönüştürmüş, doğada yaşayan en sıradan hayvanın özgürlüğüne imrenecek kadar uzak kaldığımız bu dünyada… Gelinen noktada yaşamın kısalığından ve hırslarımızın, kinlerimizin, nefret ve sevgilerimizin menzile erişemediğinden söz etmeyiz mi yaşamın kıyıcığına geldiğimiz zayıf ve titrek soluğumuzu duyduğumuz o son anlarda…

  Hamlet’in ardından onun dostu olan Horatıo da zehir içip ölmek ister. Bir sevgi bağımlılığı daha, belki de çoğumuz için ASİL bir dostluk haykırışı, destanı sahnelenir. Fakat Hamlet ölmek üzere olduğu halde arkadaşı Horatıo’nun zehir içmesine izin vermez. Ona yalvarırcasına şu sözleri söyler;

   “ Sen erkek adamsın Horatio, ver kupayı bana!

Ver Allah aşkına…(Kalkıp kupayı alır ve düşer.), ( Hamlet, ölmek üzere son sözlerini fısıldar)

Bak, canım Horatio

Kimseler bilmez olanları,

Ne berbat bir ünüm kalır dünyada benim!

Yüreğinde bir yerim varsa,

Geç git biraz gideceğin cennete,

Biraz daha katlan bu kötü dünyamıza

Benim hikâyemi anlatmak için.”

   Hamlet, son sözlerini söyler ve ölür; “ Olan bitende benim de az çok… Üst tarafı… Sessiz bir dünya...”

   Bu büyük eserin en can alıcı sözcükleridir Hamlet’in ölüm anındaki tespitleri. Gerçekte ölmek istememektedir. Bütün iyi niyetine, taşıdığı yüce sevgiye rağmen, kendi kusurunu da insanlığa bırakır Hamlet’in ağzından Şekspir…

  Edebiyat tam da böyle bir şeydir; sosyoloji, psikoloji, trajedi, eğlence; velhasıl tam bir insanlık sanatıdır; ucu bucağı olmayan bir şey; koca romanı, öyküyü iyi anlamazsanız, kaçırdınız demektir kendi geleceğinizi; kısacık yaşamın uçan kuşlarının peşinden…

   “ Vaktim olsa derdim ki size…”

 Güven SERİN 

 

 


2 yorum:

Zeugma dedi ki...

Hamlet'i halen okuyamadım ne yazık ki. Ancak, Shakespeare'in henüz 11 yaşında ölen oğlu Hamnet nedeniyle eserine bu adı verdiğini biliyorum. Eseri yazarken bir anlamda ölümden beslenmiş -olmalı. Her nerede olursa olsun ölüm gerçeğinin akla düşmesi sonsuz bir uçuruma yuvarlanmak gibi.
''Vaktim olsa size derdim ki...''
Devamı için herhangi bir yanıt bulamadım Güven Bey. Yazı için çok teşekkürler.

GÜVEN SERİN dedi ki...


Çok sağ ol Zeugma; bu korular,onların ilerisindeki ormanlar,dağlar ve gizli geçitler,derin kanyonlar arasında ki sular; hepsi edebi dünyanın çeşitlemesi gibi; gönüllü irdeleme,amatör yürüyüş başlamaya görsün insanda; var olan gizemleri,her daim karşımızda duran yaşam kaynaklarını fark etme biçimleri; koskoca Şekspir tragedyasında vakti olsaydı Şekpspir'in kahramanı Hamlet şöyle diyecekti; " Bunca kan,öfke ve hırs,yerine yaşamayı,yaşatmayı seçebilirdik...Bütün olanlarda bir parça benim de payım var; üst tarafı sessizlik,boşluk..."