MASAMDA DURAN
FOTOĞRAF
1958 yılı, Yunus Nadi Roman Yarışması Jürisi, bir fotoğrafla tarihe, bir belge niteliğinde imzasını atmıştır. Tarihsel belge niteliği taşıyan fotoğraf karesine girenler; Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Sabahattin Eyüpoğlu, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Azra Erhat,Vâlâ Nurettin,Cevat Fehmi Başkurt,Haldun Taner ve Behçet Necatigil;Cumhuriyet Gazetesi arşivinden bir fotoğraf…
Günümüzden altmış yıl önceki Roman yarışması jürisi, ne kadar da büyük sanatçılar tarafından temsil ediliyordu! Yarım yüzyıllık bir süreden sonra, aynı öneme sahip jüri üyeleri, yarışma ciddiyeti kalmış mıdır? Her biri kendi çapında, edebi destanları yazmış bu insanların zenginliği, ülke ve dünya sevgilerinin yanında, insan ve edebiyat sevgilerinden kaynaklanıyordu. Lambaların, yoklukların, mumların ışıklarının ve en önemlisi, kendi dünyalarını özümsemiş ve diğer dünyalara kapı aralamış insanlardı onlar.
İsimlerini yazdığım, çoğunun eserlerini okuduğum bu insanları Jules Renard’ın gözüyle anlatmak gerekse; “ Gerçekliğe düşkün bir insan ne ozan, ne yüce biri olmaya gereksinimi vardır. Çabalamadan ikisi de olur.”
Gerçeklin içinden düşsel bir amacı, tekrar bu zamana, gerçeğin bıkkın, sessiz, pısırık zamanına çağırsam, bu değerli insanlara bir bir : - Söz sizde efendim, desem; görün bakın neler diyeceklerdir;
Halide Edip Adıvar; “ Haksızlığa sapıp çoğu insanın seninle beraber olmasını sağlamaktansa adaletle davranıp tek başına kalmak daha iyidir.”
Yakup Kadri Karaosmanoğlu; “Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü bu ömrümün bütün hazin macerasını ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir.”
Sabahattin Eyüpoğlu; “Sana
mı kaldı dünyayı düzeltmek, otur oturduğun yerde. Bu böyle gelmiş böyle gider;
anlatamazsın. Hem şimdi sırası mı? Softalar saldıracak adam arıyor.”
Orhan Kemal; “ Bir gün oturup çay içelim seninle… Çaylar benden manzara senden.”
Yaşar Kemal; “ Dünyanın
bütün kötülüklerine baş kaldır, bazen senin iyiliğin başkasının kötülüğüne de olabilir.
Kendi iyiliğine de baş kaldır.”
Azra Erhat; “Eleştiri kötüyü,
çirkini belirtmek, yani aşağılamak, kınamak, yadsımak olmadığını artık herkes bilir.
Eleştiri elbette ki iyiyi ve güzeli ayırt etmede beğeniye dayanan bir yargıyı gerektirir,
ama oraya varana dek nice nice işlemleri vardır eleştirinin.”
Haldun Taner; “
Saygısıza haddini bildirmek, yetime kaftan giydirmek kadar sevapmış. Ben de bir
sevaba girdim. Keşanlı Ali Destanı”
Behçet Necatigil;
“ Sevgileri yarınlara bırakırız
Çekingen, tutuk, saygılı,
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olmasını istemezdiniz)
Bir bakış bile yeter ki anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.
Siz geniş zamanları umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız,
Vermeyi az buldunuz
Yahut vaktiniz olmadı.”
Yaşadığımız bir gezegen; bizim galaksimizde ve şu ana kadar gözlenen diğer galaksilerde tek yaşam var olduğuna inandığımız yer. Edebiyatçıların, düşünürlerin gözüyle, bir masalın bile içine girince ne çok kapı açılıyor, ne çok dünyalara…
Güven SERİN
2 yorum:
çok güzeeeel :) azra erhat pek severim, okudum kitaplarını. vala'nın da anılarını okudumdu :)
Hepsi ayrı bir dünya Deep; Orhan Kemal'in Bekçi Murtaza isimli eserini okumanı da özellikle tavsiye ediyorum:)) Teşekkürler..
Yorum Gönder