14 Eylül 2020 Pazartesi

DÜŞLERİN EFENDİSİ

 



                                KÖTÜLÜKLERİN YÜZÜNE BAKTIM

                                           ( DÜŞLERİN EFENDİSİ )

  

    Sanata gönül vermiş, eğitimini almış, bu alanda yoğrulmuş bir arkadaşımın göndermiş olduğu mesajını okudum;

  “ Quills-Düşlerin Efendisi, bana göre güzel bir filmi, tasfiye ederim.” Seçiciliğine inandığım arkadaşın yolladığı filmi, atölyeye geliş zamanını sabırsızca geçirdim. Hani, kırlara çıkınca kır kokuları duyarsınız; baharın şenliğinin öyküsünü, renk cümbüşleriyle izlersiniz ya; iyi sanatın kokusu da, kırlara yayılan doğa şöleni gibi bir şeydir…

   Yönetmenliğini Philp Kaufman’ın yaptığı film; Fransız Devrimi zamanlarında geçmektedir. Fransız felsefe yazarı; Marquis Sade’nin yaşamı ve eserlerinden yola çıkılan filmin konusu, insan denen canlının oluşturduğu toplumların olduğu her yerde, ortaya çıkacak insan ve toplum çelişkilerinin dayanılmazlığını, dram ve trajedisini anlatmakla kalmıyor, adeta ruhumuza, genlerimize üflüyor.

   Filmde rol alan, toplumsal hayata yön verecek kahramanları hatırlatmak isterim; Halkın kendisi; hizmetçileri, akıl hastaları ve sıradan insanları. Halkın sanatçısı, doktoru ve papazı ve filmin en önemli haykırışı;

 “ Kötü söz yoktur, kötü davranışlar vardır! “

   Filmin baştan sonuna içinde olan bir felsefe; kötülük ile iyilik, akıl üstünlüğüyle, toplumsal baskıların çılgınlığı, en sonunda her toplumda olduğu gibi, yer değiştirmeye kadar gidecektir. Yani, yaşadığı dönümde, sansürsüz kendi içindeki evreni, sözler yoluyla haykıran bir yazarın, toplumların yüzleşemediği en şiddetli zayıf zavallılığıyla karşılaşması, çarpışmasıdır. Yani, çıplaklık, sansürsüz sözcüklerin tabuları hedef alışıyla…

   Sanatçı, karşısında bulacağı devler-canavarlar; toplumun kendi öz evlatlarıdır; doktor, papaz ve imparator ve halk… Gizli kapılar ardında herkesin heyecan duyduğu tabuları, kitaba geçirmenin, sözcüklerle anlatmanın bedeli, insan ruhunu ilmik ilmik yapacak kadar doymak ve durmak bilmeyen bir işkenceye dönüşecektir.

   Güçlüklerin, sanatçıyı ve sanatı daha da yücelteceğini bir kez daha görüp, iliklerimize kadar hissederken, papazın ruhuyla, kalbiyle söyleyeceği sözler, kendi günahını çıkarma karşılığı olacaktır;

 “ Kötülüğün yüzüne baktım ve öyle hayatta kaldım.”

    İnsan benliğine sadece bir filmin kahramanı tarafından söylenen sözcükler değil, inançların suskunluğunu, kötülüğün cesaretini örttüğünü de can çekişmesini hissedeceğiz…

   Sanatçı, üretmenin cazibesine, durdurulamaz bir cesaretle, korkusuz bir şekilde giderken, papaz; düştüğün durumun korkunç yalnızlığını en kıymetli çığlığıyla, sanatçının yapmak istediği ve yaptığı şeyle; üreterek-yazarak devam etmek isteyecektir. Doktor; sıfatının, görev bilincinin gücünü öyle abartacaktır ki, en korkunç çelişkinin içerisinde dahi, toplumların çelişkili ve gerekli dönüşümleri gibi kendi dönüşümünü faziletli bir şeymiş gibi yerine getirme onursuzluğuna kavuşacaktır.

   Belki de son sözü, hiçbir zaman son olmayacak bir hissiyat ve dünyevi gerçekler içerisinde yazar-sanatçı yapacaktır;

 “ Fazileti bilmek için, ahlaksızlığı da bilmek gerekir…”

Güven SERİN 

6 yorum:

Zeugma dedi ki...

Seçiciliğine inandığınız arkadaştan bize uzanan bir film. Daha önce duymamışım. Az önce baktım, nette var. Tabii ki izleyeceğim. Yazdığınız cümlelerden oldukça ilginç, sıra dışı bir konusu olduğu anlaşılıyor. Gerçek hayatta yaşanmış bir hikâyeden alınmış olması bana göre filmin değerini katlar ayrıca. Roman hali ödüllüymüş zaten.

Quills'i en kısa zamanda izlemek üzere o halde.
Elinize emeğinize sağlık Güven Bey.

GÜVEN SERİN dedi ki...


Edebi dünyanın derinliği gibi sinema dünyası da kendi galaksisini kurdu:)) Teşekkür ederim Zeugma,iyi seyirler; hoşlukla...

Adsız dedi ki...

teşekkürler paylaşım için

GÜVEN SERİN dedi ki...

Teşekkürler,ilgi ve alakanız için...

deeptone dedi ki...

kaufman ın izledim bütün filmlerini bu da eski film, izlemiştim ama unuttum :) geoffrey rush oynuyo tabii, büyük oyuncu :) iki filmi pek güzel, ikisi de edebiyatla ilgili, biri, varolmanın dayanılmaz hafifliği, diğeri de henry ve june (henry miller) :)

GÜVEN SERİN dedi ki...


İçinde sanatın renkleri,tınıları gizlenmiş her şey,yüce bir neşe içinde akıyor ruhumuza; teşekkürler Deep...