ÇOBAN SELAMİ-YENİKÖY -TEKİRDAĞ
HUZUR İÇİNDE;ey soylu kişi...
Kamera; Güven
Çoban Selami,Yunus Usta,Tamer Kaptan
Ganoslar Diyarı
Çoban Güven
Kamera; Yunus Usta; Ganoslar Diyarı...
Kamera; Güven
Gök mavi,yer yeşil;insan umutları değişken,
daha vakit varken,uçan kuşların telaşını,
bitim tükenmeyen yaşam sahnesini görsen...
"Eğer kalbin kırıksa dost yüzünden/
Uzat elini bak beş parmağım var benim de/
Gel sende katıl bizlere/Dolaş bahçemizde gönlünce"
ÇOBAN SELAMİ’Yİ SAF BEYAZLIĞA UĞURLADIK
Nasıl ki kadim zamanlarının Truvalı çobanı yaşamışsa, Assoslu çoban bu köşemize konuk olduysa, Çoban Selami yıllar önce köşemde; başköşede ağırlanan konuklar gibi ağırlandı.
Çoban Selami’yle yollarımız yedi sekiz yıl önce, Ganoslar tepelerinde kesişti. Yeniköy’ün hemen üzerinde, Çoban Selami’nin doğup büyüdüğü yerin biraz ilerisinde bir dinlenme ânıydı Çoban Selami ile karşılaştığımız an. Keçilerini otlatıyorken, keçilerinin doğadan aldıkları ilham, esenlik ve tabii hal; Çoban Selami’nin de yüzüne, şafak güneşi gibi vurmuştu.
Yunus Usta’nın tanıdığıydı Çoban Selami. Sohbeti, otlağa yayılmış keçilerinin beslenme dinginliği ve mecburiyeti kadar huzurluydu. Sigarasını aynı dinginliğin usta haliyle sardı. Sonra, insan denen canlının geçici ömür içerisinde olduğunu bilen belge bir kişi gibi baktı tepeden aşağıya; vadiye, Yeniköy’e doğru. Muhtemelen çocuk zamanlarını hatırlamıştı. Zamanın nasıl geçtiğini, kimsenin bilmediği zamansızlığı, sahneye çıkmış oyuncuların rollerini anlayan bir yönetmen gibi, sahnenin seyirci tarafına, seyircilerin de dışına çıkan diğer hayata ait olduğumuzu biliyormuşçasına, saf huzurun içine teslim olmuş herhangi canlı gibi, ağırlıksız ve iniltisiz; seyretti Ganosların her bir tarafını…
Bir kış günü, kırlara saf beyazlığın serildiği Şubat zamanı Çoban Selami’nin kalbi durdu. Elinden hiç düşürmediği sigarası, rüzgârlı tepelerde hep yanında olan tütünü, biricik arkadaşı kabul ettiği sarızehir bir insanı daha vakitsiz aldı aramızdan…
Gün, poyrazın; kuzey rüzgârının günüydü. Aydoğdu Mahallesinden kalkan cenaze aracı ve Çoban Selami’nin tanıdığı insanlar; arkadaşları, akrabaları, hep birlikte; insanın yüzünü bıçak gibi kesen poyraza aldırış etmeden Yeniköy’ün yolunu tuttuk. Kumbağ’dan sonra, saf beyazlığa teslim olmuş tepeler, ormanlar, şölene dönüşmüş yenilenme zaferinin tadını çıkartıyormuşçasına, uğuldayan rüzgârın tabi haline onurla tanıklık ediyorlardı; meşeler, çamlar, katırtırnakları, zeytinler, çalılıklar…
Yeniköy Mezarlığı Çoban Selami’yi bağrına bastı. Öz çocuğunu; kekik, ıhlamur, adaçayı, keçi sütü kokan bedenini, saf beyazlığın saygın bakışları, kuzey rüzgârının dehşete hatırlatma yapan uğultusu içerisinde; Yeniköy mezarlığı, ölümü, nice ölümü kabul edip kutsadığı gibi kutsuyordu…
Şairler de ölüm üzerine çok şey söylediler. Düşünceleri, ölümün ayak sesleri, yaşamın bütün neşesinin, eğlencesinin sona erdiği anın son habercisini anlatıyor Ülkü Tamer;
“ Bir ormanda tutup onu
Bağladılar ağaca
Yumdu sanki uyur gibi
Gözlerini usulca…
Bir soğuk yel eser
Üşür ölüm bile
Anlatır akan kanı
Beyaz
…………….
Çoban Selami, Yeniköy tepelerine, ormanlarına düşen saf beyazlık gibi saf, dingin bir halde ayrıldı şehrimizin insanları arasından. İgmar Bergman’ın filmindeki başkarakterin yaptığı gibi pazarlığı bile yapmayı düşünmedi. Oysa ölümün haberi bir ay önce yaşadığı bir kalp kriziyle bildirilmişti ona. Belki de fazla oyalanmaya lüzum girmedi bu dünyada…
Yedinci Mühür filminin ana fikridir ölümü kandırıp oyalamaya çalışıp yaşamı uzatmak; şövalye savaştan geri dönmektedir. Denizin kıyısında yorgun-argın kendine gelir. Satranç tahtası hemen yanı başında durmaktadır. Torbasını karıştırırken, biraz ötede birisi belirir;
“ – Kimsin sen? – Ben ölümüm! – Benim için mi geldin? — Uzun zamandır seninleydim. – Bedenim korkuyor ben değil.”
Ölüm meleği, şövalyenin canını alacağı sırada şövalye seslenir; “ – Bir dakika dur! Hep öyle derler.” Ve şövalye ölüm meleğine satranç oynamayı teklif eder. Kazandığı sürece ölümü ertelenecektir. Ölüm meleği, onu yeneceğinden o kadar emindir ki, bunu kabul eder…
Film bu! Deyip geçmeyin. Her filmin, tiyatronun, operanın bir konusu vardır; insana, medeniyetlere dair… Çoban Selami, böyle bir pazarlığı yapmayı düşünmeyenlerden; elindekiyle yetinen insanlarımızdan sadece birisi; güle güle Çoban Selami; huzur içinde; Tanrı'nın rahmetiyle…
Güven Serin
4 yorum:
Bir önceki yazınızı ve Yunus Emre'yi anımsadım otomatik olarak. Bir garip çoban Hakk'ın rahmetine kavuşmuş. Üzüldüm açıkçası. Ölümü ertelemekmiş, pazarlıkmış, hepsine boş vermiş o ağzındaki sarma sigarayla. Mekânı cennet olsun, huzurla uyusun. Kaleminize sağlık Güven Bey...
Teşekkürler Zeugma;ruhsal dinginliği ve derinliği olan nice insandan birisi;huzur içinde dolaşsın evrenin katmanları arasında;belki de yoldaşı olur Dante,Vergilius;kim bilir...
huzur içinde uyusun. ganoslar, senin memleketin oldu hihi :)
Evet,huzur içinde...Vallahi doğru "Hemşehrim bu dünya benim memleket" ,"Yahu esas memleket neresi?" , "Dedim ya yahuuuuu" Teşekkürler Deep
Yorum Gönder