13 Mayıs 2019 Pazartesi

AKASYALAR ÇİÇEK AÇTI


Kamera; Güven   



Kamera; Güven  

AKASYALAR ÇİÇEK AÇTI

  Mayısın ilk haftası, akasyaların da çiçeklerini açma zamanı. Nektarlarında koşacak böcekler. Kısa bir süreliğine sakin ve cömert kokularını salacaklar şehrimizin her yanına.

  Neredeyse her yıl akasyalar la ilgili bir yazı yazıyorum. Niçin? Çocukluğum akasyaların diyarında geçti. Yaşlı dut ağacının, güllerin, sümbüllerin, erguvanların, eriklerin bahçesiydi yaşam alanım…

  Akasyalar niçin önemli? Çünkü onlar insan eliyle dikilme diler. Kuşların yardımıyla doğanın her yanında yaşayabilirler. Yabanıl olan her şeyin dayanıklılığı, yüz binlerce yıllık zorluklardan geçmiştir. İyidirler. Sağlamdırlar. İçlerinde ki yaşam telaşı; çok kuvvetlidir.

  Özkan Hocayı 7–3 yenmiş olmanın tavla keyfi içinde akasyalar daha güzel ve beyaz göründüler. Üstelik tarihi bir alanda; Namık Kemal İlköğretim Okulunun bahçesinde! Buraları bir zamanlar her derde deva bilgileri olan marifetli insanlarla doluydu.

  Ya şimdi? Gençlerin yüzüne bakmaya korkar olduk! Niye baktın diye küfür edecek gibi duran, yüzlerinde yaşam ışığı, saygı ve tebessümün eseri kalmamış bir sürü genç; gençlik dediğimiz gezen, yürüyen boş bedenler.

  Akasyalar çiçek açtı. Şaşmaz bir şekilde beklediler Mayıs ayını. Bademlerin yanılgısına düşmez onlar. Her sıcağı, güneşi; “çağrı” kabul etmezler. Sağlamcıdır onların yabanıl telaşları. Seyyar balıkçı; “mevsim balığı” diye bağırıyor. Menekşeleri hazırlamış; kilosu;25 TL. Neredeyse bir insanın günlük kazancının yarısı!

  Ülke büyüyor; nüfusun artmasına sevinen siyasetçi mantığı, aynı nüfusu iş bulmak, sunmakta zorlanıyor. Moda olan üniversiteden mezun olan; yüz binlerce genç; öğretmen, mimar, veteriner, arkeolog atanma bekliyor.

  Özel okul denen yerlerde iş bulan öğretmenler, maaşları sorulduğunda utanıyorlar; yalan söylüyorlar; askeri ücretin bile altında aldıkları maaşlar yüzünden.

  Akasyalar, şaşmazlık içinde milyonlarca yıl aynı türküyü söylüyorlar. Çiçek açıp, üreme telaşına bir katkı vermek. Serçelere yuva kurmak için bol yeşillik üretmek. Akasyaların yapraklarını keçiler, tavşanlar çok sever. Tazedir, lezzetli ve bol suludur.

  Okumuş olmak için okuyan, okutulan, gezmiş olmak için gezen, deli danalar gibi çırpınan, sosyal dünyada beğenilmek için kılıktan kılığa giren insanlarım; Akasyalar çiçek açmış; her mevsimin hakkını veriyorlar. Ya sizler? Bizler? Yaşadığımız şehri, sadece pansiyon gibi görmek! Görenler! Yaşamın her daim yük getirdiğini sananlar!

  Dinlenmek için çalışmanın yorgunluğunun erdemi büyüktür. Sırf bu yüzden, güzellik de çirkinliğe çok şey borçludur. Namuslunun namussuza borçlu olduğu gibi… Zıtlıklar olmasaydı, kavramların içi bomboş olurdu.

  Sırf bu yüzden sevmedi Kral Lear’i Tolstoy. Kendini gördü Shakespeare’nin eseri ve karakterinde. Yazgısının peşinde, yüklendikçe yüklendi Kral Lear’a. Bütün bu süreçler yaşanırken, akasyaların çiçek açması her mevsim tekrarlandı durdu.

  Sert, sağlam kökleri, bedeni olan akasya ağacı; yaşama sımsıkı tutunmuş; ağaç, dediğimiz, şeyin ne kadar canlı ve kendine özgü bir algı yarattığını bilmeden geçip gideriz; çiçeğe durmuş akasyaların yanı başından…

Güven Serin 




4 yorum:

Beyda'nın Kitaplığı dedi ki...

Akasya ağacı benim çocukluğum demek. Ay eskilere gittim.

GÜVEN SERİN dedi ki...


Ne güzel;Akasyaların dostlukları değerlidir :))

deeptone dedi ki...

şanslıymışsın yaa ağaçlar içinde büyümekle. şimdi de altında kahveler oluyo değil miii :)

GÜVEN SERİN dedi ki...


Ağaçların içinde büyümek,zengin bir dünyanın kapısından çıkıp başka dünyalara kavuşmak gibi;bir de tepelerine çıkmışsan;seslerini tanır hale geldiysen;değmen benim gamlı keyfime:))