5 Ekim 2018 Cuma

MÜNZEVİ BİR HAYAT




MÜNZEVİ BİR HAYAT
----------------------

  İnsanlardan uzaklaşıp tek başına yaşanacak bir hayat… Çokluğun titreşimleri, belli ki, yazgısı edebi düşünce yaratıcılığına adanmışları rahatsız ediyor. Hâlbuki bütün beslenmesine, yalnızlığa gidecek yolun, bütün erzaklarını da, yine bu insanlardan şükranla temin etmiştir.

  Theo Angelopoulos’un filmi; Sonsuzluk ve Bir Gün, belki de bu süreci iyi, daha iyi anlamak adına, kendi yüzleşmemi de derinlerden çekip, sıradan olmanın, kalmanın hüzünlü neşesine kavuşmak içindir…

  Bu filmi, defalarca izlemiş olmam, bir daha izlemeyeceğim, anlamı taşımıyor; kat’iyen… Müziklerine, tane tane dokunmak; tıpkı, Anna’nın bıraktığı mektupta, gözlerinin dokunuşunu anlatması gibi bir anlama kavuşur. Bütün parçaların, bütüne yazgılı olup, onların birleşimini izleme şans ve onurunu yakalamak gibi bir şey…

  Münzevi bir hayat; gerçek edebiyatçıların ortak kaderi; yazgısı olmalı… Yarı tanrı kaidesine çıkmanın yüce bedeli… İşte bu yüzden, bu film, aynı zamanda Theo Angelopoulos’un kendi münzevi hayatının karşılığı; aynada ki soluk görüntüdür.

 Belki de, çok geç olmadan, bir gün, bir gecenin bile ne büyük öneme sahip olduğunu, basit yaşamların, nice yüce, derin, zarif yaşama denk bir adalet içinde sıralanışını da işitmemiz, kavramamız mümkün.

  İnsan olmanın, ölümüne, çürümesine, kaybedişine trajik bir hüzün, ağıt yakmak yerine, tanrı ve tanrıçalara daha çok üzülmemiz gerektiğini de düşünebiliriz. Onların ulaşılmazlığı, ebediliği aynı zamanda büyük münzevi yaşamların da teselli haline gelecek kanıtı gibi; dimdik, uzanıyor sonsuzluğun gün ve gecelerinin içinde.

 Işık, sadece en üst kimliğe ulaşmış, kavramları, karakterleri yerli yerine oturtan, sahneler hazırlayan, seyirci koltuklarını yerleştirip, bunu yazıya döken, ezgilerle süsleyen, insana ait; ölümlü olana sunulan şükran; böyle bir şey olmalı…


 Güven Serin







6 yorum:

deeptone dedi ki...

münzeviliği de münzevilere de o yönetmene de bayılırııım :) bi sohbetini okumuştum da, benim filmlerimi kim seyreder ki demiştiii :)

GÜVEN SERİN dedi ki...



O biliyordu filmlerinin ondan sonra seyredileceğini;kıt olanın güzelliğini bilir kıt olan sanatçılar;ve o yüzden tutunurlar,geçmişe,güne ve büyük sonsuz geleceğe Deep:))

Beyaz Yakalı dedi ki...

Acıları olsa da hiç bitmeyecek acılar sonsuzluğun içinde, zor tanrı olmak. Biz mi en fazla ölürüz var mı daha ötesi.

GÜVEN SERİN dedi ki...


Öteden bir bir söylemi,yarı şakanın,yarı ciddiyetin içine gizleyerek yapıyorum; "Bana tanrı vekalet verse,kabul etmem,dünyaya dokunmayı" sonu olmayan isteklerin,beklentilerin ve duaların tanrısı olmak;zor bir iş;onun yerine kendi yolunu,patikanı oluşturmak;varlığını ve çevreyi anlamlı bir özümseme içinde mülkiyetine geçirmeden izlemek;ne büyük bir insan yolu yolculuğu...

Beyda'nın Kitaplığı dedi ki...

Filmi listeme aldım. Teşekkürler.

GÜVEN SERİN dedi ki...



İyi seyirler;sanırım sıklıkla hatırlayıp tekrar izlemek isteyeceksin:))