19 Nisan 2018 Perşembe

HIRSIZLAR MAĞARASI ve BİR FİLM (TANGERİNES)


Filmden bir kare; minnetle...



Dr. Muzaffer Şerif;minnetle...


                          HIRSIZLAR MAĞARASI ve BİR FİLM(TANGERİNES)


  
  Dr. Muzaffer Şerif’in kuramı; Hırsızlar Mağarası; yani, Gerçekçi Çatışma Teorisi, bir filmle, filmden öte insanlığın öyküleriyle iç içe, kendini ispatlayan, doğrulayan bir aşamadadır.

  Yönetmen Zaza Urushadze’nin ödüllü filmi Mandalinalar, Muzaffer Şerif’in teorisinden yola çıkılarak 1961 yılında iki gruptan oluşan çocuklarla (11–12 yaş) deney; Gruplar, Çatışmalar ve Sürtüşmelerin ortadan kaldırılması üzerinedir.

  Gürcistan Estonya ortak yapımı olan Mandalinalar (Tangerines) filmi, propaganda olmaktan öte geçer. Film, tam da burada sanatsal bir kimliğe bürünür. Gerçek sanatın özünde vardır; her yerde yaratacağı algı; aynıdır. İnsanın doğasında olan şey; doğal olanı algılamak; hissetmek…

 Doğamızda olan başka şeyler de var. Sınırlar çizmek; durmadan… Bölünmek, ele geçirmek ve üstünlük sağlamak. Yani en üste bulunmak… ABD Başkanı Trump yakın zaman önce konu Suriye olunca;”Füzeler geliyor; yola çıktı!” Ve büyük gösteri; füzelerle mesajını verdi.

  Bilinen şey; füzelerin insanlık için yola çıkmadığı… Tam tersi olsaydı; Mandalinalar filminde ki gibi; Ivo karakterine can veren ihtiyar; Lembit Ulfsak; Dr. Muzaffer Şerif’in teorisinin nasıl işlediğini eğrisiyle, doğrusuyla bize anlatacak, ispatlayacaktır.

 Bir film, film olmaktan öte geçer; gerçeğin en kaba, en kara, en katı yüzüne dokunursa; inanın bana; sesli ve sulu bir şeyler yapmanız mümkün. Yani; sesli ağlamanız… Bu ağlama, filmin ortaya çıkarttığı saf gerçekler olmaktan öte; içimizde gömülü olan suskunluklar, zavallı zalimlikler ve her şey; temizlenmek için kendini koy veriyor…

  Bugünün bilgi ortamında kimseye tavsiye yapacak durumda değilim. Yazının, yazmanın soylu hatırına, kendi gelişimimi, ruhsal ve bedensel sağılımı dengede tutma biçimi olarak gördüğüm bu uğraş; yaşadığımız şehre, bölgeye, ülkeye olan inancın borç ödemesine dönüşme teorisine dönmüş durumda.

 Kendimizi en çok sakınacağınız şeylerin başında geliyor; kirli bilgiler! Kitaplar, sinemalar ve daha nice reklâm, propaganda; Amerikan füzeleri gibi saldırmaya “neden” arıyor.

  Bu arada, yeterli eğitim, görgü, bilgi; yani sağlam ve dayanıklı bir sorgulama durumumuz olmadığı için 35 Avrupa ülkesi arasında yapılan araştırmada sondan ikinci durumdayız. Yani yalan, yanlış haberlere inanma ve kanma konusunda…

 Burada bu bilimsel gerçekleri hatırlatırken; seçici bir durum içerisinde en büyük yatırımın kendimiz olduğunu bir kez daha yazmak hassasiyeti içindeyim. Milyonlarca bilginin içinden çıkabilmek ciddi başarı istiyor. Bunların kaçta kaçı; doğru ve sağlam bilgidir? Bunun cevabını verecek olan; yine biziz…

  Bir kere şunu hatırlatmakta yarar var; ne bir kitap, ne bir film veya tiyatro, konser; zaman öldürmek için izlenmez, okunmaz… Ölmeyi baştan kabul eden bir düşünce; her an kandırılmaya zemin hazırlamaz mı?

 Biz yine Dr. Muzaffer Şerif’e dönelim! 1945 yılında bir Amerikan uçağına bindirilip ülkesinden nazikçe koparılan bilim insanına! O yıllar ve izleyen zamanda; bize sığınan Alman bilim insanlarını da nazikçe çalan ülke Amerika değil midir? Onları kaçıran ülke; bizim ülkemiz! Nice büyük uygarlığı kaçırdığımız gibi…

 Dr. Muzaffer Şerif Ödemiş doğumludur. Psikoloji alanında eğitim görmüştür. Bugün gelinen noktada dünya çapında tanınan birisi olması; Amerikan vatandaşı olmasına bağlıdır. Bütün imkânlar önüne serilmiş! Bir teki hariç; ülkesinden uzaklarda bırakılmak…

 Mandalinalar filmi ayrı bir güncelleme yapıyor. Yakın zamana25–30 yıl öncesinin komşu savaşlarını; Gürcü ve Abhazların öyküsünü ve anlamsızlığını Ivo karakterine can veren yaşlı adamın ölene kadar unutmayacağımız duruşu ve içimizde ki derinlerde ki fay kabuğunun kırılışını duymanız, büyük sarsıntıyı hissetmeniz an meselesi…

 Çingeneler Zamanı filminde ki çingene kadın; Ljubica Adzovic nasıl etkiliyorsa insan ruhunun dip kısımlarını; Ivo isminde ki yaşlı Estonyalı da öyle…

 Sinemanın sanata dönüştüğü an;100. Maymun Teorisi de kendi içinde dönüşüm yaşıyor. ;Aynı anda, milyonlarca insana izletsen; milyonlarca ortak hissediş yakalar; o büyük fayın kırılışının seslerini; büyük, göksel, anıtsal bir korunun ağıtları biçiminde tarihe kayıt edebiliriz.

 Film ve Dr. Muzaffer Şerif’in öyküsü devam edecek; etmeli de! İnsanlığın bu büyük bilgi girdabında, devasa okyanuslarda; bu tür filmlerin, teorilerin oluşturduğu yaşam adacıklarına ihtiyacı var…

  Filmi ve teoriyi iyi anlarsanız; bu büyük derya içerisinde sığınacağınız adaya da adım atacaksınız. Bir farkınız olacak bugünün yerleşimcilerinden; pafta, parsel, işgal, intikal ve ölüm için değil; size ait bir yudum yaşamın kırıntılarının bile farkına varmış olduğunuzun muazzam zaferi içinde ada esintisine, kuş ve rüzgârın sesine doğru yürüyeceksiniz.

 Güven Serin

  


2 yorum:

Esin Bozdemir dedi ki...

Sinemanın yeri çok başka. Tüm sanat disiplinlerini kucaklıyor çünkü. Zorlu ve oldukça kaotik süreçlerin içinden geçerken, sanata tutunmak huzur veriyor, düşündürüyor ve ortak duygularda buluşturuyor bizleri. Hayat hem bir okul, hem de birer sahne!. Kimi rol çalıyor, kimi 'sen in sahneden ben daha iyi oynarım' diyor!. Kimi şarlatan, kimi dansöz!. Etki ve tepkilerle, algılarla dolu!. Peki geçer not alan kaç kişi?. Toplum olarak sınıfta kaldık. Resmen çuvalladık. İstatistikler vehametimizi gösteriyor zaten. Gerçek edebiyat ve gerçek sanat yerini yalan yalnış, sahte/çalıntı ve sanal olan şeylere bıraktı. Öncelikle icracılar (sahte/kâr) yetkin değil!. hâl böyle olunca arada bul gerçeği. Bu toplumu bu hale kim getirdi?. halk kendi eserne bakıyor! kitleler sürü misali! sorgulamadan biat ediyor.. Velhasıl, halimiz ahvalimiz içler acısı!.

Mandalinalar (Tangerines) filmini merak ettim şimdi. Dr. Muzaffer Şerif'i saygıyla anıyorum. Teşekkürler Güven.

GÜVEN SERİN dedi ki...



Teşekkürler Esin;sanat için geçerli olan bir söz var;" iyi sanat başının çaresine bakar" gerçekten de yaşam çeşitlemesi,kaynaşması mucizevi şeylerle dolu. Sessiz sedasız dönen dünyanın,aslında ne çok sesi ve uzaysal yolu olduğunu bilen kim bilir kaç çeşit canlı;hiç telaşsız,bu büyük güzelliği seyrederken dinliyorlar büyük kaynaşmaların değerli eserlerini...