20 Kasım 2017 Pazartesi

BENİ AFFEDİN




BENİ AFFEDİN!
-------------------------

  Bir şair, destansı düşüncelere erişme gücü, deneyimi varken, yaşamın içinde kalmak isteyenlerin olmazsa olmazı olan yaşama veda ederken; böyle bir ayrılık notunu niçin yazsın? Bir af dileyiş; o büyük ayrılık zamanı dahi; nezaketin ruhuna dokunmak, ayrı bir ibretsel felsefe değil midir?

 Bir iz sürücü gibi izini sürmek, son vedasını, notunu yazdığı yere; İstiklal Caddesi; başağa Sokak 13 numaraya gitmeyi hissettim. Ne bulacağım gittiğim o yerde?

  Tamamlanmamış göçün hikâyesini mi? Yitirilmiş insanların manevi kırıntılarını; bir saygı gereği; af dileyen, içinde insan sevgisini yitirmeyen insanın yıllar önce, büyük kararı verdiği yerde; bir anıtsal duruşu; ona yazılacak bir ağıt, bir şiir, küçük bir sesleniş cümlesinin okunuşunu yapmak mı?

  Sosyal Ekince; yitirdiğimiz, ölüme kendi elleriyle giderken dahi, sevdiklerinden özür dileyen bir insanın edebiyata, insanlık uzamına, ebedi bir yolculuk başlatmış sanat insanı…

 Bizler; henüz yaşamdan ayrılmamış olanlar; af dileyen bu insanların manevi ve maddi kişiliklerini, felsefelerini, sanat ve sosyal anlayışlarını yaşatmak için ne kadar hazırız acaba?

  Bir acıma, ayrı bir tamamlanma veya yaşamın kayrılmış tarafında kalmanın kurnaz bir tebessümü; hiçbir zaman sanatın erişmek istediği uzama; yani, sevginin, dönüşümün, birleşimin hedefine ulaşamayacak.

 Güven Serin 




2 yorum:

Esin Bozdemir dedi ki...

Bu dünya ince ruhlu, hassas insanlara oldukça ağır geliyor. Hayata veda ederken dahi 'beni affedin' diyecek kadar ince düşünceli. Yazını okuyunca merak edip sosyal medyada yer alan biyografisine baktım oldukça ilginç bir yaşam öyküsü var Sosyal Ekinci'nin. Üstelik 1994 yılında evinde, bir kalorifer borusunda kendisini asarak yaşamına son vermiş.

Yaşarken değeri bilinmemiş niceleri gibi...kayıp gitmiş! dizeleriyle anarken ışıklar içinde...diyelim.

yinelenen çağrıdan:
“ilkel bir duygunun arkasına saklanıp da bir başına
ufkuna yeni şafaklar attığını sanma
düşün ve bir daha vur kendini gerçekliğin mihenk taşına
bil ki önce bilgeyedir inanç sonra halka
ve yine bil ki
hâlâ kaybetmiş değilim sana olan güvenimi
gel deli etme beni
bu son çağrımdır sana
kuşan eski sıcaklığını”

GÜVEN SERİN dedi ki...



Bu ölümden,geriye bırakılan,sosyolojik,sanatsal izlerinden çok etkilendim. Teşekkür ederim Esin..