AŞK VALESİ
--------------------------
Notre Dame de Paris
Müzikalinde, müzikalin doğmasına katkı veren Victor Hugo’nun anlatımında; O,Aşk
Valesi denen yer; Paris’in gizli bir yerinde, aşk sunmaya devam eder; esrarlı
dansların, işvelerin, kokuların yayıldığı renkli ve gizli mekânlarda.
Aşk valesi; hangisi?
Sinek mi? Karo, kupa yoksa siyah maço mu? Bilmiyorum… Bir gösteri yaptığı, her
daim insanı; erkekleri kendine çeken bir koku, iştah, arzu salgıladığı; o büyük
günahın çağrısını yaptığı yer… Üstelik niçin günah olsun? Kör, kısır, bahtsız
ve bastırılmış insanlar değil midir; asıl suçlu olan? Suç işleyen? …
Her daim yarım kalmış
bir hikâyedir bu konu; konular. Eksik yanları tamamlamak için yetmez kavganın,
pafta, parsel ve karizmaların kütüphanesiz, danssız, operasız ülkeleri,
şehirleri. Yetmez, sözcükleri, inançları bu büyülü sahnenin bütününün
tamamlamaya…
Aziz Dennis
Caddesinin hemen üzerinde. Saklı, gizli bir yerde! Mumlarla aydınlatılır;
parfüm kokan kadınların bulunduğu loş odacıklar. Aşk valesi ve aşk kadınları
karşı karşıya gelir. Üstelik birkaç kuruş karşılığında; temsil edilen kuruşun
karşılığı olan bedenlerin yoksulluğunu da anlamaya uzak durmamızı da istemez
Hugo.
Sadece birkaç kuruş
yeterli olur; Aşk valesiyle aşk kadınlarının bir araya gelmesine. Ya şimdi?
Teknolojiyi, sermayeyi, reklâmı, medyayı eline geçirmiş büyük oluşumlar; aşk
valelerini, kıtalar ötesine; Uzakdoğu ve güzel Ukrayna diyarına yollamıyorlar
mı?
Üstelik birkaç kuruş
karşılığına değil, oldukça yüksek meblağı bulan mal alış verişlerine karşın
verilen bir hediye…
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder