21 Temmuz 2017 Cuma

ÇOK KIZDIRIRSAN BİR KIZI





                                                     ÇOK KIZDIRIRSAN BİR KIZI!


  İstanbul, yorucu kalabalığına rağmen sanatsal devinimini hiç ara vermeden devam ettiriyor. Nüfusun çokluğuyla doğru orantılı olmasa da, her daim dünya sanatından birçok etkinliği bulmak mümkün bu kadim şehirde…

  Sabancı Müzesi, Modern Sanat, Pera Müzesi, ARTER, Galata Salt; bu mekânlarda bitmeyen yaşamsal, mekânsal ve sanatsal devinimlerin yanında, kendinize yer-yurt edinme biçimine dönüşecek ciddi, psikolojik etkilenmelere de açık olmak gerekiyor.

  Şimdi, bu şehrin bitip tükenmeyen şölenleri, gösterileri, geçmişten bu güne taşıdıkları doğallıklarının yanında, mimari, tarihi ve mitolojik hikâyelerine bir yenisi daha geliyor. 5–13 Ağustos arası; bu yıl ilki düzenlenecek, Restore Filmler gösterilecek.

  Dünya klasiklerinden seçilen filmler; Beykoz Kundura Restore Film Günleri adı altında, canlı müzik ve sessiz filmlere de sahnelenecek. Sanat yönetmeni Nagehan Uskan küratörlüğünde hazırlanan restore edilmiş filmler gösteriminde yer alacak yapıtlardan birisi de, John Cassavates’in Gölgeler eseri olacak.

 Gölgeler,58 yıl önce çekilmiş, izleyiciyle buluşmuş, şimdi tam da gölgelere sığınmışken, geçmişin içinden çıkartılıp, iyi bir yapıtın kendi başının çaresine bakacağının ispatı gibi günümüzün seyircisiyle buluşacak hale getirilmiş.

  Burada ki etkinliği görmek, oraya katılmak, katılabilmek; insan ruhuna, hareketsizliğine; kısacası durağanlığına iyi geleceği gibi, insanın insana, sanat dallarına ve iyi yapıtlara ne kadar çok ihtiyacımız olacağını da görmek, anlamak mümkündür.

  Beykoz Kundura Restore Film Günleri bir başlangıç, bir sıçrama bile olabilir. Yetinme ile kirli, işe yaramaz nice bilginin, filmlerin, videoların cirit attığı dünyamıza bir katkı-ayar; belki de güzel bir filtreleme çalışması gibi bir yenilik getirecek bir oluşum…

  Burada gösterilecek, izleyiciyle yarım yüzyıl sonra buluşacak olan Gölgeler; günümüzün sosyal yapısına oldukça önemli mesajlar; mesajdan öte bize rehberlik yapabilecek, sanatsal duruşumuza yeni doğallıklar etkileyecek bölümlerle, iyimserliği, hafife aldığımız yaşamları; insanları, işleri; dansçı kızların şarkılarıyla güzel bir şovla anlatacak;

Çok kızdırma bir kızı
Bulursun karşında belayı
Akıllıca atmasan adımını
Oynatır parmağında seni
Oluverirsin bir enayi.

  Sanatsal yapıtların işlevlerinden birisi de budur; sosyolojik sancıları, algıları, başımıza bela olan yaşam biçimlerini hatırlatmak. Bizi vazgeçirmek; kötülüğün, kabalığın, sahte ve çirkin gururun eşiğinden çıkarıp, gün ışığına, sadeliğin, hoşluğun, dengelerin bağrına çıkarmak…

  Bu dünya ve ülkemiz, yeterince ağır adamlık, kadınlık gördü. Belli mesleklerin her daim yüceltilip, kurban seçilmesi, övülerek, onların gerçek dünyalarından sapmalarına kadar arızalı oluşumlar; körler köyünde ki tüm körlere gelen doğal ortam kadar doğal gelmeye başladı.

  Bu tür etkinliklerin esas ve nihaiyi amacı bu olmalı! Zaman öldürmekten çok öte; eğlenmek, sınanmak, eleklere, basamaklara, boyutlara dokunmak. Dinlemek; duymak-işitmek ve harekete geçmek! Devinimin işlevsel hale gelişini, seyirci, yönetmen, oyuncu gözüyle bizzat izlemek…

  Bu filmde, Sartre hayranları var oluşçu felsefeyi de bulmaları mümkün… Yani, düşünen, irdeleyen bir canlı olan insanın varlığının veya var olmama olayının farkında olduğunu da işitmek.

  Beykoz Kundura Restore Film Günleri, zili sizlerin, bizlerin için çalıyor. Vakitsizliğin, uyumsuzluğun, algısızlığın ortaya çıkartılıp yaşamsal hazların geçiciliğiyle kalıcılığı arasında bir uyum, tuhaf bir denge tutturma becerisi yine insanın kendi içinde ki muazzam iradede gizli.

  Sanırım, bu filmden sonra en çok, güç, kas gösterisi içinde bulunan biz erkekler; kulaklarımızda şov yapan kadınların şarkı sözlerini bir avuntu, bir korku algısıyla mırıldanıp duracağız;

Çok kızdırırsan bir kızı
Bulursun karşında belayı…

 Güven Serin 

 

  

Hiç yorum yok: