Ebedi Dönüşüm;toprak,su derken;şimdi de irade,bilinç...
ORGANLARIMI BAĞIŞLAMALIYIM
-------------------------
Nice zamandan beri
düşünüyorum; hatta düşlüyorum. İkilem arasında kalıyorum; organlarımı
bağışlamak mı, yoksa tıp fakültelerinde kadavra olarak kullanılmak mı?
Bu ikilem, tam da
yerine oturmamış durumda. Çünkü halen korkuyorum… Sanki diri diri organa
ihtiyaç duyulan bu diyarda; bilmem kaç milyonun ettiği bir organın ihtiyacı
duyulduğunda; sen misin organını bağışlayan; gel bakalım, böbreğinin birisini
alacağız; dediklerini duyumsuyor gibi paranoyalar geliştiriyorum.
Hâlbuki böyle değil!
Olsaydı, çoktan suyu çıkardı bu işin… Çok önemli bir karar! Hep gelecek, hep
ebediyet deriz ya; alın size; gelecek için güzel bir iş; miras bırakmak… Sizden
sonra, böbreğinizin, gözünüzün, karaciğerinizin yaşayacak oluşu; ebediyeti
simgelemiyor mu?
İlim insanları,
bürokratlar da gelen tepkileri iyi algılamış olacaklar ki; bu konuda insanı
tatmin eden açıklamalar, güvenceler; Organ Bağışının ne olduğunu anlatan
broşürler bastırmışlar.
Tekirdağ Süleymanpaşa
Belediyesini gittiğimde gözüme çarptı. Alıp, günlerdir masamda tutuyorum. Sık
sık okuyorum. Organ bağışı nedir? Ne zaman bağışlayabilirim? Bağışladığım
organlar adaletli bir şekilde ihtiyacı olanlara nakledilir mi? Gibi sorulara
cevap…
Aslında, toprak; toz
olacak organlardan söz ediyoruz. Bizler ölünce, birkaç ay içerisinde izleri
bile kalmayacak; biz yaşarken, en üstün görkemi, gururu, çalımı,
alçakgönüllülüğü taşıyan, gösteren organlarımızın; ölümle birlikte dönüşüme
girdiğini hepimiz biliyoruz.
İmamlara,
öğretmenlere ve toplumun içinde kendini faydaya, iyiye, üretkenliğe adamış
herkesin görevidir bu konuyu anlatmak. Hatta ülkemize; hatta dünyaya bir
borcumuz…
Sözün özü sayın
okuyucu ben halen organlarımı bağışlamadım.
Bağışlama inancım hiç yok olmadı. İkilemi nihaiyi karara
dönüştürmeliyim. Elbet ben ölçü değilim. Belki de bir yazarın okuyucuyu
kandırma oyunu içinde, sizi organ bağışlamaya ikna etmeye çalışıyorum; bir
siyasetçi gibi…
Yüce ölüm ve ebedi
uyku… Çürüyen organların hiçbir yararı yok. İnsan kutsallığını taşıyan anı,
hatıralar, bizi anımsatacak mezarımızın soylu kemikleri; bizi anmaya gelenler
için yeterli bir maneviyat…
Düşünün! Bu konuda
ciddi ciddi düşünün! İyi bir şey; bütün çelişkilerin ortasında, insanlık çığlık
çığlığa giderken dahi, bir sürü ilim insanı didinip duruyor; yaşarken
organlarını deney odacıklarında tüketiyorlar. Bizler, tükenen organlarını mızı
bağışlamışsınız çok mu?
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder