Huzur İçinde...
TÜRK AYNŞTAYNI
Bilime adandığı
kadar Türklüğüne adanan birisi Oktay Sinanoğlu. Çok önemli ve sırasıyla
okunması gerekir dediği kitaplarının ilkinin ismidir; Türk Aynştaynı.
Üzerinde şöyle bir
formül var; Bilim + Gönül
Bu formül anlaşılan o ki tüm zamanlara huyum sağlayıp, tüm
zamanların ihtiyaç duyulan formülü olacak.
Gönülsüz koyunlara
giden köpeğin bile kurt getireceği bilinirken, hiçbir şeyin gönülsüz temel
tutmayacağı, zamanın o muhteşem eriticiliğine karşı duramayacağını, tarihe da, edebiyata da, felsefeye de, ilime
de bakarak görmek mümkündür.
Oktay Sinanoğlu iki
kez Nobel’e aday gösterildiği halde, kazanamamasını ince bir siyaset, usta bir
satranç oyuncusu gözüyle değerlendirmeye almak doğru olur. Ülkemizin coğrafi
durumu; ulusumuzun zengin karışımı; öteden beri sömürge görülen, şimdi
savaşarak değil psikolojik olarak ve birbirimize düşman ederek oyun sahnesine
çekilmemizi de ayrıca anlamaya çalışsak iyi olacak…
Bazı insanların on
parmağında on yetenek vardır. Bilim, bunlara deha diyor. Siz, yetenek de
diyebilirsiniz… Tanrısal bir güzellik, evrimin seçkin başarısı da…
Sinanoğlu, dört ayrı
bilimin gözlemlerini neticeye ulaştırdığı yüzlerce formülü bir kenara bırakmadan,
müziğe, yelkene, otomobile, seyahate, edebiyata olan ilgisini, düşkünlüğünü
buraya taşımak istedim.
Sinanoğlu’nun
adanmış olduğu bilim anlayışını Ahmet Haşim’in Merdiven şiirine öykünerek kendi
bakış açısıyla yeniden ortaya çıkarışını buraya taşımak istiyorum;
Ağır ağır iniyorum sarmal merdivenlerden,
DNA’nın özdeciksel basamakları mı bunlar
Fareleri fare yapan
İnsanları insan?
Ağır ağır iniyorum sarmal merdivenlerden
Karanlıklarda kayboluyor ucu
Dönemeçleri görsen de,
Yeri delip girmeye çalışan burgu
Dönüp duruyor
Ağır ağır iniyorum sarmal merdivenlerden,
Başı neredeydi, ya sonu?
Yoksa
Kimya binasının kulesi mi bu!
Simya melekleri kulenin başında!
Çoktan taşlaşmış hortlakların bilimsel burnunda
Gaz kokuları,
Ağır ağır iniyorum sarmal merdivenlerden.
Ne oldum delisi
olmamak; yine insanın iradesi ve yaşamdaki yerini bilmesiyle yakından alakalı…
Milyon sayıda
kitabın olduğu kütüphaneyi gidence hangi kitabı alacağını bilmek, yaşamın erdemli,
inançlı ve kararlı bir aşamaya geldiğini de anlatıyor.
Evinde bulunan kilerin ağzına kadar yiyecek
dolu olduğu halde, ne kadar yiyeceğini bilmek ve ihtiyacı olan insanlara da bu
yiyeceklerin vitaminlerinden, minerallerinden faydalandırmak; yine ayrı, apayrı
bir tercih; oldukça hissiyat dolu bir insan aşaması…
Batının peşine
takılmayı sadece kendinden kaçış ve daha lüks yaşam algılayanların önce dilini,
sonra yaşam enerjisini kaybettiğini; ortada dönen, bir türlü yer çekiminin
soylu davetine ayak uyduramayan nice kurban gözlerimizin önünde; sadece bakmak,
bir parça anlamaya çalışmak gerekir…
Yaşamını sadece ilime
ait saymayan, kendi toplumunu unutmayan, insan olmanın sorgulamasını her dâhim
yapan Oktay Sinanoğlu’na, onun önerilerine, uyarılarına kendimizi test edici
bir duyarlılıkla yaklaşsak iyi olur; iyi olur dostlarım; kendimizi unutmamak,
bu kadar ağıt yakmış, Kurtuluş Savaşını vermiş milletin Cumhuriyetine sımsıkı
tutunmak zorundayız…
Anlamaya çalıştıkça,
öğrenimin öğretileri şu gerçeği verir bize; haklılığımızı, haksızlığımızı kin
ve nefretten ayırıp, büyük sahnenin kurgusuna, yönetimine, oyunculuğuna seyirci
olmaktan öte geçme becerisine sahip olmayı da…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder