Kamera; Güven Ganoslar- Tekirdağ
1 KASIM
Sonbaharın son
zamanları; ister hüznün başlangıcı, ister doğanın muhteşem döngüsü; bir şeyin
başlangıcı, diğer şeyin sonu; tıpkı gün sona eriyor; gece başlıyor derken bile;
gecenin şafağa her geçen dakika yaklaştığını bilip düşünmek gibi…
O yüzden;
ayrılıkları kavuşmalara akan zaman olarak görme düşüncesiyle tanıştım. Var
oluş, yok oluşlara borçludur. O zaman her yok oluş da bir var oluş çılgınlığı
demektir… Yok, oluşa, insandan başka üzülen yoktur. Çünkü kaybın getirdiği
boşluk, alışkanlık, muhtaçlık, düzen insanı; insanlık sürecinde takip eden
önemli bir dönüşüm hareketidir.
Orpheus, Trakya’da
yaşamış yarı tanrı olarak bilinen eşsiz bir şair müzisyen olarak kabul edilir.
Ege, Trakya Yunan Mitolojinse, Hemeros’un eşsiz düşlerine; düşüncelerine çok
şey borçludur. Dünyanın algısına, sinemaya, tiyatroya; edebiyata inanılmaz
katkılar yapmış ve yapmaya devam eden hiç bitmeyen şifalı bir şerbet gibi…
1 Kasım telaşı
heyecansız, yıpranmış, yorgun ve kafaları karıştıran tahminlerle; hiçbir siyasi
güce efendilik yaptırmayacak oranların orantısıyla yaklaşıyor. Kul ile
efendilik olma telaşı; sanki kadermiş gibi ve hep o süreç devam etsin samimi
istekleriyle büyük samimiyetsizliklere gebe bir ülkenin sevdalı çocuklarıyız.
Şairleri,
edebiyatçıları, bilim insanlarını çoktan tüketmişiz. Var olanlar varlıklarını
kendi inatçılıklarına, evrensel yaşam iksirlerine; tutunmalarına borçludur.
Attila İlhan da
varken yok olma döngüsüne katılmış şairlerden; yok olmuşken var olmanın ebedi
tazeliğini hak etmişlerdendir. Şimdi, tam da bu zamanda şairin dizeleri,
dizelerin tarihe, ibrete, yenilenmeye ve düşüncenin görkemine hasret bizlere
bir şiir okuyor;
Tersane sokağında bir ben kaldım
Yaylı bir tambur ve bir kedi
Uzaktan parça parça son bozacılar
Perdelerde Hüseyin Rahmi gölgeleri
Aylardan en vahdettin BİR KASIM
Günlerden Mondros mütarekesi
Bir Kasım, hemen
ötemizde yaşadığımız, yaşam soluyum, yaşam tükettiğimiz, neredeyse her günü,
geceyi iç içe birbirine benzettiğimiz zamanımızın hemen ötesinde birkaç gün sonra
çok önemli bir seçim yapacağız.
Seçimi yapma
iradesine ne kadar sahibiz? Sloganlardan, bize dayatılan şablon partilerin iç
boş, samimiyetten, gerçeklikten uzak; içinde tam olarak insanın olmadığı, her
daim kendi krallıklarını sağlama çabalarını hangi kararlı duruş ve oy sahibinin
asil tarafıyla onaylayacağız…
Şair tarihe bakmayı
seviyor. Vahdettin; yani VI. Mehmed, 1 Kasım 1922’de tahtan ayrılıyor. Sultanlık
son buluyor; Cumhuriyetin yüzyıllardır aç olduğu topraklarda insanın kul olduğu
için değil, insan olma çabalarıyla; yaratılmış olmanın yaratıcı fikirlerine
tutunup, uygar dünya ile edebi, ilmi, sanatsal, sportif; kısacası insani iz,
koku taşıyan her alanda yarışsın diye…
Şair, bir tarihçi,
filozof gibi 97 yıl öncesinin Mondros Mütarekesini hatırlatır. İngilizlerin
Agememnon zırhlısında Osmanlı İmparatorluğu adına Bahriye Nazırı Rauf Bey
tarafından imzalanan mütarekeyi ve sonrası o muhteşem İşgalleri; dizelerin,
edebiyatın eşsiz nezaketiyle hatırlatıyor.
Hatırlayınız! Tarihi
her daim, bütün kuruntulardan, kuşkulardan kurtulmuş olarak; her ülkenin ülke
insanının bir ülke sevdası olmasına inanmış, kendi iradenizi yeşertmiş, onu her
daim sulamaya; esas kendinize kul-köle olmuş insan kültürüyle hatırlayınız…
Nasıl bir mütarekedir
ki; onu izleyen zamanlarda Antalya, İzmir derken ülkenin neredeyse her tarafı
işgal edildi. Yetmezlik, kör dövüşü ve üretmeden tüketimin, kendi ordusuna
güvenmeyen batının büyük satrancını öğrenmeyen koca bir imparatorluğun hazin
sonu…
İşte böyle şeklendi,
böyle doğdu Cumhuriyet. Yani seçme ve seçilme hakkımızın insan zekâsı,
deneyimleri; bitip tükenmeyen savaşlar sonucu erişebildikleri en güzel yönetim
biçimi Cumhuriyet…
1 Kasım böyle bir
zamanın gerçek hikâyesinin var oluş sevincidir. Seçim; yani ülkenin; yaşam
biçimimizin bütün akışını; beden ve ruhsal sağlığımızın, diğer gelişmiş
ülkelerle birlikte mi, yoksa onların kulu kölesi mi yaşayacağımızın da zorlu
sınavıdır.
Sarayburnu’nda ağır aksak bir vapur
Şair Namık Kemal’dir belki Magosa’ya
Gülümser alışmamış çelebi gözlükleri
Boğuk Mithat Paşa’nın ağlamaya
Tersane kahvelerinde hâlâ konuşulur
1 yorum:
Yaşanan bunca acının, yok edilmeye çalışılan evrensel değerlerin farkına varmamış bir toplumun tercihi, var olan iktidarın devamına yönelik olacaksa; şaşırır mıyım HAYIR. Üzülürmüyüm EVET.
Seçmek; herşeyden önce özgür ve tarafsız iradenin ayırt etme gücünün, temiz kudretin getirdiği bir yetenektir.
Kendi zaaflarından arınmış, vicdanı ve aklı olan her insan, ülkesine, geleceğine sahip çıkar.
Evet,ülkesinin tarihine merak saran ve günümüz akıl oyunlarına azıcık merak salan herkes bu tabloyu görecektir..
Sevgili Güven;
Bu günü seçerken sayın danışmanları hiç mi Tarihte bugüne bakmamışlar....
*1 Kasım 1922 - Son Osmanlı padişahı VI. Mehmet tahtını terketti.
*1 Kasım 1922 - 623 yıl süren Osmanlı Saltanatı, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla sona erdi.
*1 Kasım 1928 - Latin Alfabesine geçiş - Harf Devrimi - Arapça sayılar ve harfler kaldırıldı, latin harflerinden oluşan yeni Türk Abecesi kabul edildi.
*1 Kasım 1927 - Gazi Mustafa Kemal 2. kez Cumhurbaşkanlığı'na seçildi.
1 Kasım 2015 .............................. ?
Ya kendi irademizin sözcüsü yada başkalarının bizim adımıza karar verecekleri bir yaşamın kulu-kölesi olacağız, seçim bizim !
Olcay Kasımoğlu
Yorum Gönder