Kamera; Metin Seferihisar- İzmir
Bazen hükümlü olmanın ötesine hükümsüz olmaya
giden büyük ormanın patikasına girer, bir çay molasında
muhteşem seçeneklerin baş döndürücü düşleriyle
sevişir insan. Belki insanı bir kenara bırakan,ruhun
uyandırma ile meşgul olduğu saattir o zaman...
HÜKÜMLÜDÜR
Bazı gazete yazıları
vardır, okur geçer o anın iç sızlanmalarıyla unutur gidersin. Bazı yazılar ise
daha okurken içi süzüldüğünü, hemen unutulmazlığını haberini verir size.
Cumhuriyet Gazetesinin Ceza evinden Mektuplar Köşesi de böyle bir yer işte. Hani
temizlik, doğruluk, demokrasi adına içeriye alınan, adına delil dedikleri
uydurmalarla insanların onurlarını, yaşam haklarını zedeleyen bir işkenceye
dönüşmüş ceza evinden gelen mektuplar…
Mektubu yazan şahıs
Balyoz davasından 16 yıl hapis cezası verilen Deniz Kurmay Kıdemli Albay Kadri
Sonay AKPOLAT. Kendisini hiç tanımam, tanımadım da. Askerlere, doktorlardan,
mühendislerden, öğretmenlerden, imamlardan, çiftçilerden, esnaftan daha fazla
sempati de duymuyorum. Askerliğin de bir uğraş, bir iş, bir yaşam biçimi
olduğuna inanan bir insanın inancı ile okuduğum askerin yazıları, dinlediğiniz
insana, gözlerinin içine bakarak ruhunuzla nasıl inanıyorsanız öyle inandım.
İşte bu inançtır benim vicdanımı titreten…
Deniz Kurmay Kıdemli
Albay Kadri Sonay AKPOLAT, gazeteye yolladığı mektubun başlığına;
KİMLİĞİMİ KAYBETTİM HÜKÜMLÜDÜR, diye bir başlık atmış.
Yüreğinin haksızlığa direnişinin başlığıdır bu başlık. Aynı zamanda demokrasi
getireceğiz diye yapılan ihtilallerle sol düşünceyi yok edeceğiz diye verilen
tavizlerin ne büyük felaketlere yol açtığının da açık, seçik ortaya çıkış, bir
canavara dönüşmüş halidir de.
Ceza evinden yola
çıkan ve bir insanın canından başka kaybedeceği hiçbir şeyin olmadığı, onurunun
yerle bir edildiği insan kokan bu mektubun yürek sesiyle, hakikatin kendisi
olduğuna inandım. Ama inanmak yetmiyor işte. İnanmışlığı, yapılan uydurma hapsetmeleri vicdan sesini dindirmek için kaleme de almak gerekiyor. Bizim en
büyük silahımız, adaletimiz, zenginliğimiz bize sunulan yazı köşemiz.
Deniz Kurmay Kıdemli
Albay’ın mektubundan bazı alıntıları sizlerle, siz merhameti, vicdanı
tüketmemiş, adaletten hâla ümidi kesmemiş insanlarla paylaşarak biraz olsun
huzur bulmak istiyorum. Deniz Kurmay Kıdemli Albay Kadri Sonay Akpolat şöyle
yazıyor;
“ İddia makamı, bana atfedilen Gölcük'te bulunan, sahte
olduğu on kez ispat edilen 3 adet imzasız dijital wort belgesinin verilerindeki “Sonay Polat” isim ve soyadı hakkında hiçbir araştırma yapmadan, Genelkurmay
Başkanlığı ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığına sormadan, bu kullanıcı isminin
benim olduğuna kanaat getirerek hiçbir somut gerekçe göstermeden beni sanık
olarak tutuklamıştır.
İnternet'e girip bakın
sürüyle gerçek Sonay Polat isim ve soyadlı kişiye ulaşabilirsiniz. Gerçek hukuk
işlerse hepsine soruşturma açılması gerekir.
Delil olarak kabul
edilen CD’lerin herkes tarafından kolaylıkla üretilebileceğini göstermek
amacıyla, savunma avukatları, hâkimlerin tam isim ve soyadlarını vermeden
benzer isimlerle üretilmiş CD’leri kürsünün üzerine mizansen amacıyla
bıraktıklarında, hâkimlerimiz bu mizansene bile aşırı tepki göstererek
avukatlar hakkında suç duyurusunda bulundular.
Sonuçta büyük adam
olamadım, terörist oldum. 16 yıl hapis cezası aldım. 47 sene isim ve soyadımı
yanlış kullandığım için kendime kızdım. Öyle ya! Kendi ismimi hâkimlerimizden
daha iyi bilecek halim yoktu. Bu yüzden kimliğimi kaybettim. Aman dikkat (!)
bulanlar için HÜKÜMLÜDÜR.
İşte size bir
rahmetli Aziz Nesin hikâyesi daha. Tabi ki ben niye tutuklu olduğumu biliyorum.
Bir insanın ömründen 16 yıl çalanlara ise sadece gülüyorum. Bizi iftira, yalan
dolan, dalavere yaparak yok ettiklerini sananlar, hakkımızı yiyenler şunu çok
iyi bilsinler ki biz, rahmetli babam ve dedelerim gibi Mustafa Kemal’in
askerleriyiz. Saygılarımla…”
Devletin en zor
şartlarda eğitip askerlik sanatını öğrettiği insanların bu kadar kolay, basit
ve uydurma nedenlerden mahkum olması; kirlenmişin, hatta bu kirlenmenin
temizliğe doğru nasıl da yaklaştığının buruk haberidir.
Hiçbir haksızlık,
hiçbir dalavere kalıcı bir kültür oluşturamaz. Bu yüce yaratıcının, muhteşem
tabiatın kanunlarına aykırıdır Deniz Fenerlerini bir çırpıda yok edenlerin
adalete inancı ortadadır. Adalet, bir gün herkese lazım olacak, en güzel şeydir
adil olmak; kıymet bilene…
Güven Serin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder