12 Şubat 2011 Cumartesi

MUHTEŞEM GANOSLAR(IŞIKLAR DAĞLARI)

Kamera; Yunus  Ganoslar Dağı-Tekirdağ
Yaz,Kışa bir gün hediye eylemiş...

Kamera; Yunus
Dağların tepeleri uygarlığın şehirlerinden daha bonkör:))

Kamera; Güven  Ganoslar Dağlarında
oyun zamanı:))

Önceki yağıştan kalan karlar Tamer Bey ile İlyas Beyi
coşturmuşa benziyor:))

Kamera; Güven Uçmakdere Köyü-Tekirdağ
Dağların, tepelerin anasında gençlerini çoktan
uygarlığın şehrine yollamış güzel bir köy.
Dağların ve tepelerin arasında bahrat kokan
yaşlı insanlarıyla son zamanlarını yaşıyor.

Kamera; Güven Ganos Tepeleri
Yaşlı taşları ısıtan soylu güneş; toprağın kokusuyla
şehvetli bir kadın gibi baş döndürüyordu.
İlyas Bey ile Yunus dinlence zamanında.

Kamera; Tamer Kaptan
Dağlardan süzülen suyun tatı güzel ve hoştu.

Kamera; Güven Ganoslar
Bayan sporcu bir kuş gibi tepelerin ve denizin üzerinde
süzüldü.

MUHTEŞEM GANOSLAR(YILDIZ DAĞLARI)



Tekirdağ için büyük bir şans olan Ganos Dağları baş döndürücü tepeleri ile insanların insanlığa sunacağı huzurlar için bekliyor.

 Ganoslar diyarına neler olmaz ki? Marmara Denizini eşsiz maviliği, sisler içindeki adaları ve batıdan eser rüzgârı hissederken tepeden tepeye yürüyüşler olur. Rüzgârın kanat ve kuvvet verdiği yamaç paraşütleri olur. Motor ve tabiat sevgisini heyecan ve macera ile birleştirmişler için inanılmaz gizemli yerlerin diyarıdır burası. At gezintilerine, balon turizmine, teleferik ile o tepeden bu tepeye seyahatlere de uygun; hatta onlar için özel tasarlanmış gibi…

 Ganoslar diyarını anaokulu öğrencilerinden başlayıp her yaştaki insana tanıtmak gerekir. Burasını görmeden, bura ile ilgili anılara sahip olmadan göç etmek; bu dünyadan ayrılmak büyük bir kayıptır. Size verilen zamanı; yaşam hakkını elinizden kaçırmadan Ganoslara kucak açın. Ganoslara koşulsuz ve insanın kendi özü, temizliği, titizliği ile yaklaşın. Siz bir verin; size on verilecektir. Siz bir el verin; Ganoslar size bedenini armağan edecektir…

 Tabiat sevgisi bilmeyen, tabiatın işleyişini anlamayan insan; insanlığa sağlıklı adımlarla yürüyemez. Sürekli emeklememizin, ağdaki balık gibi çırpınmamızın nedenleri de budur. Sevgisiz, bilgisiz ve tabiatın işleyişini anlamadan büyün insanların yozluğu; hayvan sürülerine dönüşmekle son bulur.

 Ganoslar ile iç içe geçmiş iki köy var. Yeniköy ve Uçmak Dere köyleri. Bu köyler yok oluşa yaklaşmakta bir adım kalmış. Gençler çoktan köylerini terk etmiş. Tütün, ipek böcekçiliği ve bağ işleri yanlış politikalarla yok edilmiş. Bu diyarın tepelerini gezerken, terk edilmiş tarlaları ve bağları görünce içi sızlıyor insanın. Tıpkı bizim köylerimizden önceki Rum köylülerinin terk edip gitmesi ve onlardan kalan lanetli bir sızı gibi; her rüzgârın esişinde, her güneşin doğuşunda insan denen canlının canlı olan vicdanına bir şeyler oluyor…

 Mahşerin dört atlısı değildik ama Ganoslara sevdalı dört kişiydik. Rehber Yunus Çakırın önderliğinde İlyaz Bey, Tamer Kaptan ve ben… Bu dayarlara tabiatın aşkı ile bağlanmış insanlardan birkaç tanesiyiz. Aşk, erişilmez, tutulmaz, yakalanmaz olandır ama Ganoslar, erişilir, yakalanır, tutulur ve koklanır… Bütün bunlara rağmen bu diyardan bıkamazsınız; doyamazsınız…

 Ganoslar kapitalizmin kölesi olmamışların diyarıdır. Realizm ile romantizmin karışımını bu diyarda pişirenlerin dağıdır Ganoslar. Büyük tüketim dünyasına boyun eğmişlerin, kendi özünden kaçanların, kendi kültürüne yan bakmayanların da diyarı değildir bu dağlar…

 Gün, özel olarak yazdan çalınmış bize hediye olarak sunulmuş gibi sıcaktı. Deniz, bir ana gibi şefkatli, kırlar babanın dik duruşu kaslı vücudu gibi kucakladı bizi. Katır Kuyrukları küçük bitki olmaktan çıkmış ağaca dönüşmüşlerdi. Keçi patikaları, küçükbaş hayvancılığının azalması nedeniyle çalılarla, bitkilerle örtülmüş, patikalıktan çıkmıştı.

 Her tepenin ardında bir yeni buluş; yeni bir keşif gibi heyecanlı ayak basışlar yaptık. Kuytu yerlerin yeşil çimenleri ilkbahar gibi yeşil ve tazeydi. Çıplak, kuzeye bakan tepelerin zirveleri çıplaklığın en utanmaz hali ile kibirden uzak ama yetmiş yedi düvele karşı koyacak güce sahip gibiydiler…

 Dağların tepeleri kendi saklı kentlerini oluşturmuş. Medeniyete bu kadar yakın ama bu kadar da muhteşem bir giz içinde olan bu yerlerde dolaşmak çocukça heyecandan öte; tam bir gezgin ruhu olgunluğu ile pişmemize neden oluyor.

 Saklı kentlerin tek haberdarı olanlar çobanlar. İki tepenin ortasında dışarıdan bakılınca hiç görünmeyen küçük vadiler korunaklı bir kale gibiydi. Çobanlar için bulunmaz bir kentti buraları. Küçük vadinin her tarafı kapalıydı. Yükseltinin tam ortasındaki vadi; rüzgârdan, soğuktan korunmak için ideal birer mekân gibiydiler. Bu diyarlarda böyle tepelerden, vadilerden onlarca, yüzlerce var.

 Biraz yürüyüp, biraz terleyip yol alınca sanki kayboluyor, medeniyetten doğanın ilk haline en ilkel zamana geçiyor gibiydik. Ve canımız sıkılınca biraz çaba gösterip tepeliğe çıktığımızda kara yolun ve denizin ne kadar yakında olduğunu görüp bir hoş olduk.

 Bu bölgeye asfalt yol yeni geldi. Yamaç paraşütü çalışmaları gelişen ve artan oranda devam ediyor. Yürüyüşler, motorkroslar az do olsa başladı. Bu başlangıçlar iyi olmasına iyi; bu diyarlara gelenlerin büyük çoğunluğu da aranma adına yedikleri-içtikleri yiyeceklerin pisliklerini, kaplarını, poşetlerini umarsız gibi sağa-sola bırakıyorlar. Ne bir çöp bidonu, ne bir uyarı, ne bir koruma gayretini gözlemledim.

 Her insan kapısının önünü süpürüp, kendi sokağından, doğasından sorumlu olup, temiz tutmayı başarsa; o zaman, mahallesini de, şehrini de, ülkesini de, ormanlarını da, denizlerini de temiz bulmak isteyip temizliğin soylu savaşlarını verecek.

 Toplumun temizliğe olan aşkını en duyarsız yöneticiler-politikacılar da yok sayamaz. Ama asıl olan bizlerin inanmışlığı, duyarlılığı değil midir dostlar? …

 Güven






















4 yorum:

A Kadir Bekçi dedi ki...

Şehirlerde, teknolojinin esir aldığı çocuklarımızı, doğayla tanıştırıp barıştırmalıyız.Turizm politikamızın yanlış olduğunu düşünüyorum.Doğayı tanıtıp sevdirici olmalıdır.Yıldızlı otellerle bunları yapamazsınız.
Amaç mutluluksa, doğayı keşfedelim.
Sevgiyle kalın.

GÜVEN SERİN dedi ki...

Uygarlığın soylu nimetlerinden faydalanayıp derken, doğanın sonsuza akan doğallığını görmezlikten gelmek ve hiç tanımadan varlığın yokluğunu yaşamak; ne acı...

Saygılar hocam...

Selma Er dedi ki...

Sevgili Güven,Ganoslar'ı daha önce de güzel görüntüleri ve anlatımızla bizlerle paylaşmıştınız.Sayenizde tanıdık oraları.Dostlar gidilen dağlar,yürünen yollar,paylaşılan güzellikler,huzur..Hepsi çok mutluluk verici.Sevgiler.

GÜVEN SERİN dedi ki...

Merhaba Selma Hanım. Evet, doyumsuz Ganosların farklı tepelerini, farklı patikalarını daha önceleri tanıtmıştım. Ve her Ganos yolculuğum bir başka farklı keşiflerin farkı ile beden ve ruhumu etkilemeye devam edecek gibi görünüyor...

Tabiat imbiğinden çıkardığı güzellikleri olan tüm samimiyeti ile bize sunmaya devam ediyor. Yeter ki çok akıllı,çok kurnaz insan tabiata haddini bildirmeye,onu üzmeye çalışmasın...

Saygılar size.