21 Kasım 2009 Cumartesi

 
Posted by Picasa


BALIKÇI SOHBETLERİ

Balıkçılar arasında öteden beri söylenen sözlerden biri de; “ Kıç ıslanmadan balık tutulmaz.” Balıkçıları ve sohbetlerini çok sevmeme rağmen “Kıç” ıslatıp balık tutma merakımı bir türlü ilerletemedim. Balıkların yaşadığı o güzel dünyada, bir tekne ile bir ömür sürecek yolculuğa çıkmak çok daha cazip gelir bana…

Uğrayacağınız her koydu farklı tabi güzellikleri, canlıları ve her şeyden önce daha insan olan insanları görmek; bu dünya gözeyle en çok istediğim ve düşlemekten zevk aldığım hayallerimdendir.

Tekirdağ şehrimizin en güzel, en anlamlı yerlerinden birisi de eski limanıdır. Ve oranın liman çay bahçesinde küçük iğde ağaçlarının ardından bakmaktır limanın diğer limanlara açılan kapılarına! Sıradan bir tatil günü ve ben yine limanımla baş başa kalacağımın çocuksu heyecanı ile oradayım. Ama anlaşılan o ki yağmurun inceden inceye yağmasını bir dinlence gibi gören balıkçılar da orada.

Balıktan yeni dönmüş üç balıkçı yan masaya geldiler. Üşümemek için elbise üstüne elbise giymiş ve en son giysileri de yağmurluk ile tamamlamış balıkçılar uzay adamları gibiydiler. Az ötedeki martılar düşen yağmurun damlaları altında çığlık çığlığa eğleniyorlardı. Belli ki karınları tok ve kaygan kanatları ile yağmura aldırış etmiyorlardı.

Balıkçıların kendine güvenleri ve doğal ortamdaki yüksek sesleri, liman çay bahçesinin sessizliğini gürültüye çeviriyordu. Ama bu gürültü beni rahatsız etmek yerine keyiflendirdi. Biliyordum ki nasırlı ellerin bu güzel bedenleri denizin rahatlığını, coşkunsu karada da yaşarlar. Denizin ortasında nasıl özgürce konuşuyorlarsa, karada da aynı özgürlüğü, bağırışlarla şekillenen konuşmaları devam ettirirler.

Üç balıkçı hemen ötemde gündemdeki siyasi konulardan, balıkçılığa, azalan balıklara kadar her konuyu özetle konuştular. Çayların biri gidip biri gelirken, muhabbetlerinin de biri gidiyor, biri geliyordu. İçlerinden birisi keyfi balıkçılardandı. Yani mesleği balıkçılık olmayan orta yaşlı bir adam! Balıkçılara göre daha akademik konuşup, gündemi belirlemek isteyen girişimlerde bulundu.

Orta yaşlarını geçmiş iki balıkçıya yudumladığı çayın dumanı tüterken sordu; “ Nasıl balık ne durumda?” Yorgun balıkçı ; “ Üç tane balık alabildik. Tüm gece dolandık durduk. Filanca balıkçıyı bilirsin 24 kasa almış. Kısmet işi her balığa çıkışımızda ya kısmet deriz.”

Aldığı yanıtları daha doğru bir zemine oturtmak isteyen akademisyen fikirli adam; “ Diyorlar ki balıkların azalması İstanbul Boğazında yapılan tünel çalışmaları yüzündenmiş!” Yaşlı balıkçı oralı bile olmadı. Bir yudum daha çay aldıktan sonra, başından süzülen tazecik yağmur damlasına aldırmayarak; “ Hadi canım olur mu öyle şey! Boğazda yapılan çalışmalar denizin 60 metre altında. Büyük teknelerin kuralsız avlanması yüzünden buraya geldik.”

Garson Birol’ sürekli çay taşıyan enerjik bedeni ile yine; “ Çay” Diye bağırıyor. Balıkçılar ; “Tazele koçum” dedikten sonra yine kendi fikirlerini de doğanın tazelenmesi gibi yapıyorlar. Akademisyen fikirli adam; “ Eğer duyduğum doğruysa Japonlar Çanakkale Boğazının yakınına, balık akını olan yerler üzerine Orkinos çiftlikleri kormuş. Balıkların azalması ondanmış!”

Anlaşılan o ki akademisyen fikirli adam, sürekli gündemi belirlemek ve belirlemek istediği düşünceyi de hep bir duyum olarak vermek istiyor. Yaşlı balıkçı Orkinos çiftlikleri fikrine de aldırış etmedi. Derin bir nefes çektikten sonra yine çayını yudumladı.

“ Olur, mu öyle şey koçum! Çanakkale boğazının orta yerine çiftlik kuracaklar değil ya! Koskoca boğaz ve müthiş bir akıntı var. Hem balıkların azalmasının asıl suçu büyük teknelerin, zamansız ve kuralsız avlanmasıdır.”

Yaşlı balıkçının kendine göre açıkladığı her düşünce akademik düşünceli adamı, sürekli başka konuların içine çekiyordu. Bu sefer de yağan yağmura akademik bir ölçü içinde yaklaşmayı denedi. “ Her 30–35 yılda bir yağmurlar artıyormuş. Ben hatırlıyorum çocukluğumda da böyle çok yağmur yağardı.”

Yaşlı balıkçı yine çay sıcaklığında ve çay tadındaki karşıt düşüncesini akademisyen fikirli adama; “ Yağmurların yağması buzulların erimesi, atmosferin delinmesi ile ilgilidir. Dünyanın doğal dengesini bozacak bir sürü işler yapıyorlar.” Yaşlı balıkçının bu fikrini hemen sahiplenen akademik düşünceli adam; “ Ne olacak eskiden uzaya yolladıkları füzeler yanıyordu. Şimdi atmosferde bir delik açtılar rahat rahat gidip geliyorlar.”

Balıkçıların ve akademik fikirli adamın konuşmaları konudan konuya gidip geldi. Sonunda hiçbir konuda tam manası ile fikirleri olmadığı da anlaşıldı. Her insanın yaptığı sıradan sohbeti yağmurun temizlik saati esnasında onlarda yapmıştı. Doğanın doğal döngüsü kendi bildiğini milyarlarca yıldan bu yana yaparken, biz bir sürü gerekçeyi, mazereti üreteceğiz. Ve sonunda insanoğlunun yapmış olduğu bir haksızlık varsa; doğanın ilahi adaleti hiçbir kin-nefret gitmeden kendi doğal dönüşümünü yapacaktır.

Bir tatil günü, tatile girmemiş doğanın doğal döngüsünü izlerken bizim balıkçılarımızı da izlemek, dinlemek adına beslendiğimin farkındayım. Emeğin bol olduğu, nafakanın denizde arandığı bu diyarlardaki nasırlı ellerin bedenlerinin coşkulu ve bağrış dolu varlıklarını seviyorum. Ama bir şey daha var ki her insan kendi işini yapıp, kendi bildiği konuları irdeleyip, öğrenimini artırırsa çok daha faydalı insanların olacağıdır…

Neredeyse kronik sorun haline gelmiş kuralsızlıklar deniz insanına da büyük darbeler vurmuştur. Büyük teknelerin zamansız ve kuralsızlığı nice küçük balığı yok ettiği gün gibi ortadadır. Balıkçılıktan emekli olmuş Mustafa Bey amcamı dinlerken bu diyarlarda yüzlerce çeşit balık olduğunu duyup, şimdi birkaç çeşide düşmüş olmanın garip sancısını de hissederim.

Fakat bizim olan diyarları sahiplenemeyişimize de ayrı bir yanık türkü söylerim. Deniz, dağlar, ormanlar, ırmaklar bizimdir. Göç ettiğimiz son diyarların güzel topraklarıdır. Daha iyi sahiplenmek için; daha çok okumalı, dinlemeli, gezmeliyiz. Yoksa her konudan haberdar olduğumuz sandığımız diyarlarda, hiçbir konudan haberi olmayışının buruk ve garip bedenlerinin gülmeyen yüzleri haline gelir gideriz…

GÜVEN

2 yorum:

beste dedi ki...

iste tam hayallerimdeki balikci sakin, bilen, filozof helal olsun ona; tesekkurler paylasim icin;)

GÜVEN SERİN dedi ki...

:)) Ne diyeyim,ağır adamları severem :))

Saygılar