IRAKLI KADIN
Acıları katmerli, kayıpları sıra dışı zamanları yaşayan insanların seslenişi, ağıtsal olmaktan öte evrensel değerleri-hissiyatı da anlatır. Başka: Bir insanın sadece öyküsünü değil, talihini, coğrafyasını, ülkesinin yönetim biçimini de anlatır…
Iraklı Kadın, böyle bir röportajın hiçbir süslü söze gerek duymadan kendi ülkesinin durumunu özetliyordu;
“ Biz Iraklıların her zaman ölmek için bir sebebi vardır!” Bu söz defalarca tekrarlanıyor ve söze sözler ilave oluyordu;
“ Biz Iraklıların her zaman ölmek için sebebi vardır. ABD, Batı ülkeleri, komşular, kapandın, açıldın, konuştun, hakkını aradın!”, “ Bütün bunlar biz Iraklıların ölmek için sebebidir…”
Neredeyse insanlığın yakın tarihi içinde her ölümde, ABD ve Batı denen ve gençlerimizin ilk fırsatta kaçmak için fırsat kolladığı ülkelerin-uygarlıkların da payı olduğu acıların en hakisini, kayıpların en yükseğini yaşamış Iraklı ihtiyar adam tarafından da dile getirildi…
Güçlüysen ve gücü de elinde tutuyorsan, sana karşı duranların yaşama hakkı da yoktur! Veya kısıtlanacaktır… Böyle bir felsefe, siyasi tercihler içinde 21.yüzyıl dünyası, sanki binlerce yıl önce yaşanmış acımasız liderlerin tekrar ve tekrar dünyayı acılarla sınamak istemesi gibi bir şey…
Neredeyse bir aydın, okumadığı kitap, sorgulamadığı felsefe kalmadığı Saddam Hüseyin’de bu yanılgılar içinde 1979 yılından sonra diktatörlüğü benimseyecek ve şu felsefeye inandırılacaktır;
“ Göklerden kurtarıcı olarak geldim.”
Ne hazindir ki göklerden kurtarıcı geldiğine inanan Saddam Hüseyin, bir çukurda, korkmuş bir hayvan gibi yakalandı. Bir liderin, asil bir yüreğin asla düşmek istemeyeceği bir durum; bir ibretsel unutulmayacak gerçek…
Kurtarıcı olarak gelip, kendini bile kurtaramadan gelen acılı bir son… Iraklı Kadın’ın kalp, zihin acılarla tekrarlayıp durduğu gibi;
“ Iraklıların ölmek için, her zaman bir sebebi vardı…”
Bu topraklardan, şimdi ölümün kol gezdiği Mezopotamya diyarından, matematik, astronomi, astroloji, hukuk sistemi, yazım sistemi doğmuş olsa bile, Iraklı Kadın’ın anlatmak istediği “Zamansız Ölüm” her daim kol gezdi…
Sekiz kapıdan girilen Babil uygarlığı, göklere yükselen kulesi, bilginin yanında büyücülüğün öncülüğünde, som altından yapılan eşyalarının zenginliğine rağmen, yine yıkıldı ve yine yandı...Babil’in,Iraklı Kadın’ın canını yakan yazgısının olduğu topraklarda binlerce yıl önce yakılan şehrin kütüphanesi haftalarca yandı…
Kitapların, bilginin zenginliği ürkütücü olsa bile yaşamın dönüşümüne ve talihin tercihlerinin getirdiği yaşam ve ölüm sebeplerine direnemedi…
Iraklı Kadın, sadece kalbiyle değil, sürekli yasak koyulan yaşamının bildik bütün zincirlerini kırmış olmanın acılı yüzüyle konuşuyor. Kendisi için değil; Hz.Ali’nin katledildiği topraklarda yaşayan diğer uygarlıklar;
“ Akadlar,Babiller,Asurlar,Sümerler ve daha niceleri için haykırıyor ; “ Biz Iraklıların her zaman ölmek için bir sebebi vardır!”
Ne hazindir ki kendilerine UYGAR diyen ülkelerin korkunç emelleri kravatlı, takım elbiseli şirin yüzlü yöneticilerin maskelerinin ardına gizlenmiş ÖLDÜRME sebepleri hep vardı ve var olacaktır…
Güven SERİN