24 Ağustos 2024 Cumartesi

GEL GİTME KADIN

 

İNTERNET

                                                     GEL GİTME KADIN

 Mustafa Kemal Atatürk’ün müzisyenleri çok sevdiği herkes tarafından bilinir. İnsan ruhuna iyi gelen, insanı bilinç, düşünce ve yenilenme seviyesine getirecek her türlü sanat dalı ve bilimin peşinde koşan Atatürk’ün 24 yıl yanında duran, yaverliğini yapan Cevap Abbas;

 “ …Atatürk’ün sofrası bir okuldu “ sözünü kim bilir kaç kez tarihe, insan sosyolojisine, milletimize not olarak emanet etmiştir.

  Turgut Gürer’in eserinde, Cevat Abbas Gürer’in anıları bir bir incelenmiş, çok faydalı bir eser haline getirilmiştir. Yine bu eserde Sabiha Gökçen’in bir anısı da anlatılmıştır.

   Müziği çok sevmesi dolayısıyla, bir akşam yine müzisyenler davet edilmiş, Mustafa Kemal Atatürk’ün sofrasında, fiziksel beslenmelerden çok öte sanatsal, kültürel bir beslenme gecesi yaşanıyordu. Konuk sanatçılardan birisi de Selahattin Pınar,”Gel Gitme Kadın “ şarkısını söylerken Mustafa Kemal Atatürk’ün gözleri doluyor; ağlamaklı bir halde…

   Sabiha Gökçen, hatırasını anlatırken;

 “ Onu ilk kez böyle bir halde, bir şarkıyı dinlerken gözlerinin dolu dolu olduğunu gördüm! Acaba bir kadın mı var diye düşündüm!” ifadelerine dikkat çekiyor.

   Ertesi gün Mustafa Kemal Atatürk, her zaman yaptığı gibi geceye dair bildik soruyu sorar;

“ Akşam nasıl geçti?” sorusuna Sabiha Gökçen; “ Güzeldi paşam. Fakat bir şarkıda gözleriniz yaşardı. Biz üzüldük. Hiçbir şey söylemedi ve durdu.” Mustafa Kemal Atatürk, gece ve dinlerken hüzünlendiği şarkıya ait bir hatıra olup olmadığın sorusu karşısında; “ Yak şu sigaramı kızım” cevabını verdi. Bir saat sonra Sabiha Gökçen’i çağırtır.

—Hazırlan çiftliğe gidiyoruz.

—Hazırlandık ve yola çıktık. Atatürk, yaver Cevat Abbas ve ben aynı arabadaydık. Çiftliğe doğru yaklaşıyorduk. Atatürk Cevat Abbas’a seslenerek:

—Bak Cevat, biz Anadolu’ya çıktığımızda bir marş söylerdik, deyince Cevat Abbas:

—Dağ Başını Duman almış paşam, diye cevap verdi.

—Hep bir ağızdan marş söylemeye başladık. Bana dönerek:

—Biz Anadolu’ya çıktığımızda, altımızda kırık dökük bir arabayla, yine kırık dökük yollar üzerinde dolaşırken bu marşı söylerdik, çocuğum.

—Baktım yine gözleri yaşarmıştı. Yine; “Yak şu sigaramı kızım” dedi. Bir akşam önceki toplantıda, onun gözyaşları ile bir kadın ilişkisi kurmaya çalıştığım için utandım. O zaman ve daha sonraki günlerde durumu iyice anladım. O,hemen her zaman, hatta mesut bir eğlence anında dahi, acı tatlı çeşitli memleket hatıralarıyla yaşar…

  Bir Kurtuluş öyküsü, bir Gelibolu Destanı kolay yazılmadığı bellidir. Mustafa Kemal Atatürk, bir dahi olmayıp, sıradanlığın, zaafların içende yenilen bir kişi olsaydı, çok sıcak bir camın üzerine soğuk su döken yaşlı kadının bize verdiği nasihat ve yaptığı deney gibi; o cam her yerinden tuzla buz olurdu…

    Mustafa Kemal Atatürk’ün olmadığı yerde, şu an için vatanımız neresi olur, nerede sığınmacı, nerede kemirilen, eritilen bir milletin fertleri olarak yaşardık; bilinmez…

 Güven SERİN 

  



Hiç yorum yok: