22 Temmuz 2024 Pazartesi

ÖLÜ CANLAR

 


                                             ÖLÜ CANLAR

  ( Merhaba Gençler ve De Her Zaman Genç Kalanlar )

    Edebiyatın Dünya Klasikleri olarak bilinen yapıtlarından birisi de Nikolay Vasiyeviç Gogol’un yazmış olduğu Ölü Canlar eseridir. Cem Karaca’nın meşhur bir seslenişi vardır;

“ Merhaba gençler ve de her zaman genç kalanlar.” Bu sesleniş de nereden çıktı diyeceksiniz? Hiçbir yerden çıkmadı. Sadece kendisini ruhsal, psikolojik, kültürel, sosyal açıdan enerjik ve yaşama karşı sorumlu hissedenlere seslenmeden önce Cem Karaca’yı da Gogol ile birlikte anmak istedim…

  Gogol bu eserini yazarken sadece Rus halkına değil dünya insanlarına, insanlığa da seslenmiş midir bilinmez! Ama şöyle der yaşadığı topluma;

“ Ben bu kitabın ilk bölümünde Rus halkının kötü yönlerini göstermeye çalıştım. Kolay yoldan para kazanmaya çalışan, kötü niyetli insanları okura göstermek istedim!” gerçekçi söylemi de sonsuza kadar yapma hüneri gösterir…

  Seslendiği, eserini bıraktığı topluluk Rus halkı gibi görünse de şimdi; tüm dünyaya ait bir miras… Eskimeyeceği, hep güncel kalacağı bellidir. Kitabın kahramanı Çiçikov, ailesinin sürekli onu; “ Kendini kurtar da nasıl kurtarırsan kurtar!” felsefesiyle büyütmüş, o seslenişlerin altında ezildikten sonra kendini kurtarmak için kılıktan kılığa girip, zengin sınıflar arasında yaşamının son anlarını belki zengin olarak geçirme ümitleriyle kendine bile ters düşen karakteriyle ün salmış birisidir.

   Yaptığı şey, o günün Rus çiftliklerinde tam olarak insan bile sayılmayan, karın tokluğuna çalışan işçileri, ölmüş olanları satın almaya çalışmak. Her beş yılda bir çiftliklerde işçi sayımı yapıldığı için, yaşam koşulları ağır olması nedeniyle çalışanların çoğu ölüyor, yıllarca kayıtlardan silinmedikleri için canlıymış gibi görünüyordu.

   Çiçikov’un biricik hilesi de budur. Ölmüş olan işçileri satın alıp çok işçisi varmış gibi devletten kredi alıp, sosyetenin içinde lüks hayat geçirmek…

    Çünkü çocukluğunda onu yetiştiren ailesi, Rusya’ya yayılan anlayış, algı da böyle bir şey; yaşam tarzı olan insanları istiyordu. Zenginsen; muhakkak bir şeyler-dolaplar çevirmiş, kısa yoldan kazanmış, yolunu bulmuş insandır…

   Klasikler niçin tüm zamanlar güncel kalıyor? Gogol bu kitabı yazdığından bu yana onlarca yıl geçti. O günün imparatorlukları yok artık. Güya demokrasi ile yönetilen ülkeler ver çevremizde! Değişen çok şey olmuş mudur Rusya ve komşu ülkelerde yaşayan insanlar adına?

   Bu eserler ağır ağır, sindire sindire okunduğunda değişen bir şeyin olmadığını bugünün güzel ülkesi olan kendi ülkemizde de yaşananlardan anlayabiliriz.

   Sağlık sorunu olan insanlarımızın randevu çileleri, uzayan bürokrasi kuyrukları, en temel ihtiyaçları karşılamak için canla başla, neredeyse kapı kapı dolaşan insanlarımız; sanki tarihin Ölü Canlar sayfasına ait zamanlardan sıyrılıp da bu zaman akıp gelmiş gibi…

  Gücü eline geçirenler iyi niyetli dilekleriyle bir yere gelmedikleri gibi insanlarımızın 21.yüzyılın birinci çeyreği içinde bir şehirden diğerine gitme sorunu yaşadıkları bir ülkenin yol ve köprüleriyle övünmesi de ayrı bir Ölü Canlar öyküsü olabilecek gibi…

   Türküdeki gibi; yağ ve şeker var, un var… Yollarımız, köprülerimiz, hastanelerimiz, hapishanelerimiz, adliye saraylarımız var; çok şükür!

   Neler eksik kalıyor acaba? Çoğalan birçok şeyimiz var; köprüler, havaalanları, yolar gibi… Ama azalanların yanında, insanlarımızın birbirinden kaçar hale gelip gelir düzeyleri arasında uçurumlar oluşmuşken, neleri eksik bırakıyoruz?

   Yoksa yaşar görünürken, tıpkı kahramanımız Çiçikov gibi kendimizi kurtaralım derken, toplumsal sorumluluklarımızı, demokrasiye olan bağlılığımızı mı unuttuk?

   Yine de moral olsun diye Cem Karaca’nın seslenişiyle bitirmek isterim:

—Merhaba gençler ve de her zaman genç kalanlar…  

Güven SERİN  

  


Hiç yorum yok: