10 Mayıs 2024 Cuma

ZAMAZİNGO HAFİFE ALINACAK BİR ŞEY DEĞİL

 

İNTERNET

             

 

     ZAMAZİNGO HAFİFE ALINACAK BİR ŞEY DEĞİLDİR

  Konuya bir duyum, hatta bir dedikodu ile başlamak istiyorum. Şehrimizde yaşayan boylu poslu henüz genç sayılacak birisi, çok düşünmüş ve çok incelemiş olmalı ki, birçok kurban gibi reklâmı bol, parası epey pahalı olan zamazingo büyütme merakına yenik gitmiş. Haberi dilden dile aktaranların kıs kıs gülmesine bakılırsa, zamazingo büyüklüğüne merak saran kişi, tam tersi, zamazingonun küçüldüğünü görüp bu duruma epey üzülmüş, iddiaları karşısında ne gülümseye bildim, ne başka bir şey diyebildim…

   Türkçenin sonsuza açık kalbi, bir şeyi anlatmak için yüzlerce seçenek sunması ve gelişmekte olan toplumların henüz bitmemiş fizyolojik ihtiyaçları ve zihinsel zenginlik yerine uçkur-sal açlık merakı ve telaşı yaşam tarzlarımıza göre pek eleştirilecek bir durum da değil.

   Baskılanan, yasaklanan,eğitimi tamamlanamayan toplumların üst basamaklara, yani Maslow Teorisi’nde sözü edilen en yukarıya; “Erdemli,yaratıcı,içten,problem çözücü,ön yargısız,hakikati kabul eder olmak” durumuna ulaşmaları,birkaç ömür olsa, ancak ulaşılacağız uzaklıkta görünüyor.

   Tabi ki bu kadar kadim bir millet olup da, büyük bir nüfusa sahip olmuşken, bunu başaranlar da hiç yok değildir…

   Oturduğum kafeteryalarda, gittiğim sosyal mekânlarda, kültürümüze, diğer kültürlere dair sözler, düşünceler, sohbetler duymaktan çok öte, magazin değeri olan konuşmalar, hatta özellikle erkeklerin sohbetlerindeki zamazingo endişeleri, mutlulukları hep öne çıkmıyor değil…

   Bazı zamazingo meraklıları, bu işi öyle bir sayıya dökmüş ki, gitmiş olduğu ülkelerde tanışmış olduğu kadınlardan geriye kalan zarafet, yenilik, öykü yerine “üç, beş… Kez” diyerek kendince görmek istediği rüyanın zamazingo masalını anlatmayı ciddi bir şekilde ilerletmiş görünüyorlar.

  Yine dinlemiş olduğum zamazingo merakı ve talaşının nelere kadir olacağına dair bu hikâyeyi de anlatmadan geçemeyeceğim. Sonradan mahalle olmuş özellikle muhafazakâr olarak bilinen köyün erkeklerinden bazıları, üzerlerindeki baskıyı, korkuyu anlatmak veya atlatmak için evlerine tatlı yalan söyleyip; “ Biz filanca arkadaşlarla birlikte ava gidiyoruz. Birkaç gün gelmeyeceğiz.” Diyerek Edirne, oradan da Bulgaristan’ın yolunu tutmuşlar. Ne için derseniz; elbette sonradan ezik halde olmamak, diğer zamazingo anlatıcıları gibi zamazingo serüvenlerini anlatmak için…

   Laf lafı açtığına göre Ressam Paul Gauguin’in anlattığı öykülerden birisi de zamazingo hikâyesidir. Fransa’da yaşanan bu olay, tıp okumuş, doktorasını parlak bir şekilde tamamlayan kadın doktor, gizli hastalıklar üzerine uzmanlaşmaya cür’et edememiş. Canı da çok sıkılınca, yüzü de kızararak;

   “ Şu erkeklik zamazingosu!” diyerek, onu yolundan eden erkek zamazingosuna epey kızmış.

  Duymuşsunuzdur, kralların, imparatorların haremlerinde iğdiş edilmiş erkekler hizmet ederdi. Merek ettiyseniz birlikte düşünelim derim! Zamazingoları kesildikleri için haremde bulunan kadınlara zararları olmayacağı sanılmış…

   Oysa büyük bir yanılgıyı zamazingo işine kafa yoranlar çok iyi bilirler. Zamazingo almasa da, tatlı dil, yumuşak el ve parmaklar, insan denen canlının fizyolojisini, psikolojisini çok ötelere taşıyacağı bilinen bir gerçektir.

  Aklım hep Maslow Teorisi’nde; Fizyolojik ihtiyaçlardan öteki basamaklara, saygınlığa ve kendini gerçekleştirmeye neden bu kadar uzak kalıyoruz? Nedenlerini araştırıp ortadan kaldırmak yerine, üstünü diğer zamanlarda örttüğümüz gibi örtmediğimizi kim iddia edebilir ki?

Güven SERİN 

 

 

 

  

 

 

 

  


Hiç yorum yok: