20 Kasım 2023 Pazartesi

KANIKSANAN ÖLÜMLER

 

İNTERNET

                                             KANIKSANAN ÖLÜMLER

   ( Batı Cephesinde Değişen Bir Şey Yok!)

  Vakitler henüz sabahı gösteriyordu. Özel hastanenin yakınından geçerken hastane önüne biraz önce yanaşmış cenaze aracı şoförü aşağı inmiş, hastane önünde duran hastane çalışanı tanıdığı ile konuşuyordu. Hastane çalışanı niçin, kimin için geldiğini sormuş olmalı ki:

 —Mehmet isminde birisi, diyerek üzerinde bir saniye dahi durmak istemedi. Yüz ifadesine bakarsanız, kim bilir kaç ölümü, ölüler diyarına getirdiğini anlamak mümkündü… Alışmış, kanıksamıştı; çoktan…

  Yinede yaşayan birinin ölmesine bu kadar kayıtsız, sadece bir isim, rakam gözüyle bakılması, içimde fazla derinlerde olmayan bir duygunun duraksamasına, acı çekmesine neden oldu.

  Her gün duyulan kaza haberleri, genç yaşta filanca hastalıktan ölen insanlar ve yakın zamanda yaşanılan büyük felakette ölen on binlerce insan; insanlığın öz evladı değil midir? Başkalarının acılarına en ufak duyarlılık göstermeyen insanın, insanlık acısı da çekmesi mümkün görünmüyor.

  Acıyı anlamayı, acıyı hissetmeyi veya duyarlılığı bir süreliğine bir kenara bıraktığımızı düşünelim! Gülümsemenin, eğlenmenin, bencil serüvenleri bile hissedemiyor, yaşayamıyor oluşumuzun açıklamasını kim yapacak? Hangi üniversitenin profesörleri?

  Fazlalaşan insan, insanlık yolunda nasıl ki diğer canlıların neslini tüketiyor, doğayı, korkunç amaçları için yerle bir ediyor, milyonlarca yılda oluşmuş şaheserleri yıkıp yok ediyorsa; kendi cinsimizin de bakış açıları aynı hoyratlığı, vahşeti göstermeye, hissettirmeye devam ediyor.

  “Mehmet denen kişi…” Cenaze aracının şoförü için bir saniyeliğine ve yorgun, bitkin görüntü içinde insanın içini acıtan bir şekilde ifade edilse de, Mehmet denen ölmüş insan; birilerinin babasıydı! Birisinin eşi, birisinin kardeşi, ağabeyi, arkadaşı ve dostu…

  Sevenleri, tanıdıkları, akrabaları için “Mehmet denen kişi” rakam, sıradan olmaktan öte anıların bağlayıcısı ve hissiyatın iç çekişiydi…

  Savaş vahşetini anlatan eser; “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok!” Erich Maria Remarque’nin savaş denen korkunç oyunun insanlık adına ne büyük felaketleri getireceğini, insanı duyarsızlaştırıp korkunç bir girdaba sürükleyeceğini anlatır.

  Yani; kabullenme… Alışma… Her gün insanlar ölür ama “Cephede, yeni bir şey yok!” sözcükleri, ölümlere nasıl alışıldığını ve ölümden başka bir şeyin olmadığını göklerden öte insanlığa fısıldamıyor mu?

   Ölen bir kişiyi almaya-getirmeye gelmiş olan cenaze aracının şoförü için de “ Hastane cephesinde yeni bir şey yok!” Yalnız ölen şahıslar ve o şahısları ölüler ülkesine getirecek bir şoför-aracı vardı…

  O yüzdendir ki evrenin vicdanı ve kimsesizlerin kimsesi olan edebiyat doğmuş; dehşet denen olayları gelecek nesiller çarçabuk unutmasın, hep hatırlasın diye…

Ne kadar hatırlamaya çalışırsak çalışalım, dolaştığımız her antik kent, bizde masalımsı ve tılsımlı bir hissiyat oluşturur. Oysa o kent, kim bilir kaç kez yakıldı, yıkıldı ve vahşetlere tanıklık etti. Rüzgârlar, yağmurlar ve zaman denen üçlü; unutturmak için muazzam görev ve iş birliği yaparlar.

   “ Mehmet denen kişi!” kimdi bilemiyorum. Ama onun için o gün, o gece ve sonrasında birileri gözyaşı döküp, yanık türküler söyleyeceğini biliyor, hissediyorum…

Güven SERİN 


Hiç yorum yok: